07.07.2017 / Tunca Arslan - Hakan Balamir- Karadenizli ve Doğulu


     Üç gün önce 72 yaşındayken yitirdiğimiz Hakan Balamir, gerçek adıyla Balamir Tavacıoğlu, sinemamızın yeterince değerlendiremediği sanatçılardandı.

 

     Klasik “Yeşilçam” ölçüleri içinde “jön” ya da “star” olamayan ama “karakter oyunculuğu”nun da çok ötesine geçen, kolayca tanımlanamayacak bir kategorinin az sayıdaki temsilcisinden biriydi. Hangi türde olursa olsun, kendisinin yapımcılığında gerçekleşenler dahil, bir film doğrudan doğruya O’nun üzerine inşa edilmezdi belki ama onun seyirciye güven veren bir “marka” olduğu da herkesçe bilinirdi.

 

     1972’de başlayıp 1988’de sonlandırdığı oyunculuk yaşamında 46 sinema filminde yer alan, 1985-1990 arasında yapımcı olarak çalışan Balamir, kısa sayılabilecek meslek yaşamını aşan oranda izler bıraktı sinemamızda. Kamera karşısındaki ilk yıllarında tipik “Yeşilçam” seyirliklerinde görünen, sonrasında “Yunus Emre”den “Üç Halka Yirmi Beş”e, “Ağrı Dağı Efsanesi”nden “Kara Çarşaflı Gelin”e, “Göl”den “14 Numara”ya, “Bez Bebek”ten “Ponente Feneri”ne, “Güneşli Bataklık”tan “Gramafon Avrat”a açılan yelpazede çok iyi işler çıkaran Balamir, sinemamızın “garanti” ya da “sigorta” diye tanımlanan oyuncularındandı. Çoğu filmine, değilken bile, başrol oyuncusu gibi damgasını vurmuştu.

 

     Tek Röportaj

 

     1974 ve 1985’te “Altın Portakal Film Festivali”nde “Yunus Emre” ve “14 Numara”yla iki kez en iyi oyuncu seçilen Hakan Balamir’le sinema, Yeşilçam, oyunculuk, Türkiye vb. hakkında yapılan en doyurucu, belki de tek röportaj, 2010’da sinematurk.com" sitesi için Yakup Sancı tarafından yapılmıştı. Aslında bu bile, Balamir’in “ıskalanmışlığının” kanıtlarından biridir; pek çok önemli filmde rol alacaksınız ve arkanızda tek bir röportaj bırakacaksınız…

 

     O röportajında, “Yeşilçam beni çok yordu. Bırakalı 20 yıl oluyor. Şimdiki halimle 20 yıl önceki halime bakacak olursak, hiç de öyle sinemayı bırakacak yaşta değildim. Çok verimli olduğum bir yaşta sinemayı bıraktım. Çünkü çok bunalmıştım” diyen sanatçı, “Yeşilçam”daki sendikal çalışmaların ve emekçi örgütlenmesinin de içinde yer almış, sansüre karşı düzenlenen “Ankara Yürüyüşü”nün önderlerinden biri olmuş, bu nedenle de “12 Eylül Dönemi”nde beş ayrı davada yargılanmış, dik duruşundan taviz vermemişti.

 

     “Ben Beğenmiyorum...”

 

     Bir subay çocuğu olduğu için küçük yaşlardan itibaren şehir şehir dolaşan, gazetecilik eğitimi alan, gazinolar için afişçilik yapan Hakan Balamir, 1972’de “Bir Aşk Bin Ölüm”le sinema dünyasına adım atmasından sonrasını da şöyle anlatmış, “Yeşilçam”ın bir gerçeğini şu sözlerle dile getirmişti:

 

     “Erdoğan Tokatlı önemli bir yönetmendi, hala da öyle. İyi bir yönetmenle öyle bir film çektik, arkasından bir iki gün sonra bir film teklifi daha geldi. Daha onu düşünürken başka bir firmadan bir teklif daha geldi. Ne oluyoruz, dedim kendi kendime. Tamam demeye başladım, paralar da iyi. Gerçi para falan almıyoruz, senet alıyoruz ama olsun, senetleri götürüp kırdırıyorduk. İşler iyi gidiyor, güzel para da var, ikinci film, üçüncü film derken altı yedi film çektik ama ben kendi oyunculuğumdan hiç memnun değilim. Bu arada yaptığımız ikinci ya da üçüncü filmi festivale gönderdiler, bayağı bir ses getirdi. Allah Allah diyorum, ben beğenmiyorum, bunlar nasıl beğeniyorlar? Bana niye film teklifi geliyor?”

 

     “Güneşli Bataklık”ın, fabrikanın “Doğulular - Karadenizliler” diye bölünen işçilerini, “Ben iki yerden de sayılırım” diyerek birliğe çağıran Gümüşhaneli’si, “14 Numara”nın kötücül Arap’ı, “Üç Halka Yirmi Beş”in Sakin’i, “Göl”ün Murat Ağa’sı, “Ölmez Ağacı”nın Niko’su Hakan Balamir...

 

     Huzur içinde uyusun.


     Aydınlık Gazetesi - 07.07.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5766705
Online Ziyaretçi Sayısı:26
Bugünlük Ziyaret :1331

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.