21.07.2017 / Tunca Arslan - Altın Portakal Felç Geçiriyor


     Otelcilik ve turizm eğitimi veren meslek liselerinin ders programından alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin çıkarılması ile bu yıl 54. kez düzenlenecek “Altın Portakal Film Festivali”nden (yeni adıyla Uluslararası Antalya Film Festivali) ulusal yarışma bölümünün çıkarılması arasında ilk bakışta pek bir bağlantı yok gibi görünüyor. Oysa iki uygulama da “AKP” zihniyetini apaçık sergilemesi bakımından birbiriyle son derece ilintili.

 

     İlk uygulamanın gerekçesi, “Çocukların ve gençlerin erken yaşlarda alkolle tanışmalarının önlenmesi”ymiş. Caddelerde bonzai etkisiyle sürünen gençlerin sayısı her geçen gün artarken, turizm sektörünün olmazsa olmaz unsurlarından birinin hedef seçilmesi tesadüf olabilir mi… Bu işin orta vadede ders programıyla falan sınırlı kalmayacağını, “Alkollü içki isteyen turist ülkemize gelmesin”e varacağını tahmin etmek zor değil.

 

     “Altın Portakal”a yapılanlar ise son iki üç yıllık çökertme operasyonunun devamı ve tipik “son ve kesin darbe” niteliğinde.

 

     Önce, Türkiye’nin en köklü, en istikrarlı ulusal film festivalinin tamamen siyasi iktidarın yörüngesine girmesi sağlandı. Sonra 50 yıllık adı değiştirildi, “Altın Portakal” terk edilerek, “Uluslararası Antalya Film Festivali” vasatlığı tercih edildi. Şimdi de “Altın Portakal”ı “Altın Portakal” yapan en önemli boyut olan “Ulusal Film Yarışması”ndan vazgeçildiği açıklandı.

 

     Ulusal Boyut Silindi

 

     Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel iki gün önceki basın toplantısında yeni festival komitesini tanıtırken, ulusal ve uluslararası kategorileri birleştirdiklerini kaydetmiş ve şöyle demiş: “Ulusal bölüm kalktı. Sadece uluslararası alanda yarışma yapılacak. Antalya’yı küresel sinema endüstrisinin merkezlerinden biri haline getirmek istiyoruz.”

 

     Artık bu nasıl birleşmeyse, zaten son yılların ürünü olan ve uluslararası çapta hiçbir yankısı bulunmayan, yüzbinlerce doların bastırılmasıyla getirtilen “Hollywood” şöhretlerine bel bağlanan “uluslararası boyut”, 50 yıllık “ulusal boyutu” ezip geçiyor, tamamen yok ediyor. Yani günahıyla sevabıyla “Türk Sineması”nın kendini gösterdiği bir mecra ortadan kaldırılıyor, içi boş küresellik söylemiyle ulusal sinema kültürüne bir darbe daha vuruluyor.

 

     Otelcilik-turizm okullarından kokteyl eğitimini kaldırıp içe kapanmanın tuhaf örneklerini sergileyen Türkiye, “dünyaya açılma” ve “küresel sinema endüstrisine dahil olma” sevdasıyla 54 yıldır düzenlenen film festivalini önce felç edip sonra öldürmek için de elinden geleni yapıyor.

 

     Merak ettiğim nokta, anlı şanlı sinema kurumlarımızın, yönetmen, oyuncu, yapımcı, senaryo yazarı derneklerimizin, “Sine-Sen”in bu işe ne diyeceği, nasıl tepki vereceği…

 

     Umarım yanılırım da “sinema sektörümüz”den bir ses yükselir.

 

     ……………………………………………


     Aydınlık Gazetesi - 21.07.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5764495
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :152

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.