18.08.2017 / Tuncer Çetinkaya - ‘Halk Kahramanı’ Yanılsamadan İbaret

Recep İvedik


     Dayanışma, dostluk, vefa gibi etik temellerden yola çıkan, bazen bir “sınıfsızlık” ütopyasına da sahip sinema anlayışı günümüzde yerle bir olmuştur.

 

     Aristo’dan bu yana alt sınıfların intikam alma aracı olan komedi, Türk sinemasının da geniş halk kitleleriyle buluşmasını sağlayan en önemli araçlardan olmuştur. Bu durum, başlangıçta sıkıntı ve kederlerin kahkahayla unutturulabileceği tezini doğrular nitelikte görünse de, süreç içinde öne çıkan kimi komiklerin halkı temsil niteliği ve aldıkları duruş, madalyonun öteki yüzüne işaret eder.

 

     “Yolların yürümekle aşıldığı” ve ülke tarihinde belki de ilk kez “talep etme”nin yaşamın zorunlu unsurlarından biri haline geldiği bir dönemin ana karakteri Şaban (Kemal Sunal) olmuştur. Öncülünü “Arzu Film”in kalabalık kadrolu “aile güldürüleri”nin oluşturduğu naif eğilim, sonraki dönemde Bilo’dan Maho’ya, Zeki ve Metin’e yeni tiplerle repertuvarını genişletir; içinde bulunduğu yılların muhalif söylemini geniş kesimlere ulaştırır.

 

     Şaban’dan Uzaylı Arif’e

 

     Komedi sinemamız, “12 Eylül”deki kültürel kırılmanın meyvelerini 90’larda vereceğinin işareti sayılabilecek “Arabesk” ile kendi köklerine doğru postmodern bir yolculuğa çıkarken, işe “melodramın dalgaya alınması” ile girişmiştir. Bu süreci, tohumları “Leman Dergisi”nde atılan Cem Yılmaz yılları izler. Artık küçük insanın “bakan” ana aktör olduğu; dayanışma, dostluk, vefa gibi etik temellerden yola çıkan, bazen bir “sınıfsızlık” ütopyasına da sahip sinema anlayışı yerle bir olmuştur. Alt sınıfların “başkasının” gözünden mizah ve ironi nesnesine dönüştüğü, “bakılan” haline geldiği bu dönemin yeni bir komedisi vardır. Geçmişin üçkağıtçı ve dalavereci tiplemelerinin “esas oğlan”lığa soyunduğu, komikliğinin gücünü halkından yana olmaktan alan “Şaban”ların karnını figüran olarak doyurmak zorunda kaldığı trajikomik bir dönemdir yaşanan. Reklamda rol alması karşılığında kendisine bir ev, bir de araba öneren işadamına ağız dolusu “eşşooleşşekk!” diye haykıran “100 Numaralı Adam”ın değil, filmine sponsorluk yapan şirketleri gözümüze sokan “Uzaylı Arif”lerin evrenindeyizdir artık.

 

     Değişen Halk Kahramanı

 

     Üzerine çokça yazılıp çizilen “Recep İvedik” filmleri, alt sınıfları yeniden başrole çağırsa da, bu bir yanılsamadan ibarettir; afişlerdeki “halk kahramanı” söylemi, bünyesinde önemli problemleri barındırmaktadır. İvedik’in, sinemamıza damgasını vuran evrensel komik figürler gibi, yanında saf tuttuğu kesimlerin eli, ayağı, dili olma gibi bir derdi yoktur. Sivil kamusal alanın her düzlemine yönelik “kabalığıyla” 70’li yılların “politik angajmanlı” Kemal Sunal filmlerinin bölüm bölüm hissettirdiği sınıfsal engelleri etkisizleştiren, otel müdürüyle garsona aynı şiddeti uygulayan, ekibindeki kadını yalnızca kilolu olduğu için yerin dibine sokan Recep İvedik’in kaba komedisinden “halk kahramanı” çıkarmak oldukça güçtür.

 

     Yalnız Adam, Yalnız Ülke

 

     “Sen Aydınlatırsın Geceyi” ve “İtirazım Var”la bu çöl ıssızlığında iyi mizah yapılabileceğini kanıtlayan Onur Ünlü’nün (yönetmenin, uzun bir söyleşiden “cımbızla” çekildiğini vurguladığı) “Recep İvedik”e “yalnız adam” sıfatını yakıştırması şaşırtıcı ve “güzel ve yalnız ülke” söylemi gibi içi boştur. Hele ki, buna gerekçe olarak Şaban’ın arkasına halkı alarak eylem üretmesi gösterilecekse!

 

     Yine de insan sormadan edemiyor: İki haftada neredeyse 300 bin seyirciye ulaşan ve tahammül sınırını “Recep İvedik”ten çok daha fazla zorlayan “Cumali Ceber”in çocukluğunda annesi tarafından terk edilmesi karşısında ne düşünmektedir Onur Ünlü? Buradan çıkarılacak yeni bir “mağduriyet”, sesini ve ruhunu yitiren komediyi ayağa kaldırmayı sağlayacak mıdır?


     Aydınlık Gazetesi - 18.08.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5789873
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :912

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.