01.09.2017 / Zafer Yümlü - Mehmet


     Mehmet adını duyunca aklınıza kim geliyor?

 

     İnce Memed vardır mesela. Lakabı ince olsa da Çukurova kadar büyük ve görkemlidir kendisi. Yaşar Kemal sayesinde tüm dünya tanır O’nu.

 

     Çakırcalı Mehmet Efe vardır örneğin. Dokuz dağın efesidir O. Zalimlerin korkulu rüyasıdır. Ezdirmez halkını. Halkını ezenin başını ezer.

 

     Kurtdereli Mehmet Pehlivan derseniz, Dünya şampiyonudur. Karşısına çıkmak yürek ister.

 

     Fatih Sultan Mehmet vardır bir de. Çağ kapatıp çağ açmıştır. Yıkılmaz denilen Bizans surlarını yirmibir yaşında yıkmıştır. Babasının ona Mehmet ismini koymasına sebep olan Hz. Muhammed’in (S.A.V.) “İstanbul mutlaka feth edilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.” vasiyetini yerine getirmiş, Rumeli hisarını Muhammed kelimesi şeklinde yaptırarak adını dağlara kazımıştır.

 

     Müslüman toplumlar arasında çocuklarına en çok Mehmet adını veren toplumdur Türkler. Otuzaltı Osmanlı padişahından altısının adı Mehmet’tir örneğin. Mehmet adını verdikleri çocuklarının bir peygamber gibi cesur, lider, adil, saygıdeğer, temiz, insanlara doğruyu ve güzeli gösteren örnek insan olmalarını isterler. El üstünde tutarlar o çocukları.

 

     Hz. Muhammed’in isminin anlamına böylesine değer veren zihniyet, askerine de “Mehmetçik” demiştir. Mehmetçik, yani O’na benzeyen asker.

 

     Şimdi gelelim günümüzdeki Mehmet’in yerine.

 

     Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Duisburg şehrinde, belediye tarafından çöp kovalarının üzerine “Çöpü buraya at Mehmet” (Mach et, Mehmet) yazıldı. Belediye yetkilileri, altı bin adet çöp kutusuna bu yazıların yazıldığını ve uygulamanın temiz bir çevreye dikkat çekmek için yapıldığını, sadece Türk isimlerinin değil, diğer ülkelerin insanlarının isimlerinin de kullanıldığını belirtti.

 

     İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım. 60’lı yıllardan beri Avrupa’da yaşayan Türklerin gettolaşması, o bölgeye uyum sağlayamaması, eğitimsizlik, kültürel farklılıkların anlaşılamaması gibi sorunlar yıllardır bilinen gerçekler. Buna diğer göçler de eklenince Avrupa’daki sorunlar arttı. Milli ve manevi değerler ile alay ediliyor. Bu kutuplaşmalar insanları geriyor. Bir tür psikolojik savaş yaşanıyor. Yavaş yavaş selamsız, tebessümsüz, tahammülsüz, duyarsız bir dünya halini alıyoruz. Kapitalizmin beslediği bencilliğin en üst noktası bu. Çok tehlikeli. İleride çıkabilecek toplumsal savaşların öncüsüdür bu psikoloji. Kırk yıl önce fantastik “Hollywood” filmlerinde hayal ettiklerimizin pek çoğu gerçekleşti. İnternet, cep telefonu, robotlar, hologram, retina okuyucu v.s. O yıllardan aklımızda kalan pek çok filmde bireyselleşen ve birbirine düşman toplumlar, yok olmuş bir doğa,  insanları ele geçiren teknoloji ve düzeni sağlamaya çalışan askeri birimler veya süper kahramanlar vardı. Ne yazık ki günden güne bu senaryolara yaklaşıyoruz.

 

     Peki ne yapmalı?

 

     Cevap çok basit. Dinlemeli.

 

     Birbirini dinlemeyen toplumlar parçalanmaya mahkumdur. Duymak yetmez, dinlerseniz anlarsınız karşınızdakini. Almanya’da çöp tenekelerinin üzerine “Çöpü buraya at Mehmet” (Mach et, Mehmet) yazıldı diye Antalya’daki beş yıldızlı otellerin barlarına “Ağzınla iç Christian” (Drink with your mouth Christian) yazmaya gerek yok. Temel sorun, insanların birbirlerini dinlememesi. İnsanların birbirlerini dinlemesini sağlayacak temel unsur da kültürel ve sanatsal faaliyetlerdir.

 

     Uzun lafın kısası, maymunda da beyin var, insanda da. Beynini kullanabilene “insan”, kullanamayana da “hayvan” deniyor bu dünyada.


     İzmir - 01.09.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783887
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :717

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.