06.09.2017 / Rıza Zelyut - Dilsiz Şeytanların Cahilliği


     Ortalıkta zulüm var; talan var, kuyruklu yalan var.

 

     Yolsuzlukların ses kaydı, gök kubbeyi çınlatıyor.

 

     Ama Türk milletinin başına dindar elbisesi giyerek bela olan kart yobazlar bunu görmezden geliyorlar. Sonra da köşelerinden şöyle buyuruyorlar: “Her Müslüman kardeşinden sorumludur. Haksızlıklar karşısında susarsa bir Müslüman dilsiz şeytan olur.”

 

     Söz doğru, ama söyleyen adamın ağzı eğri.

 

     Doğru sözün çıktığı eğri ağızın sahibi de “Akit” (sıkışınca Vakit) adlı kışkırtıcı gazetenin yazarı Abdurrahman Dilipak.

 

     Geçen hafta “Gençlerbirliği” Teknik Direktörü Ümit Özat’ın üstünden yine Alevilere çattı. Aklını; Ümit Özat’ın “Ben doldurur ben içerim. Günah benim kime ne?” demesine takmış. O’nun üstünden malumatfuruşluk ederken ne kadar cahil olduğunu da ortaya koydu:

 

     “Ümit Özat’ın meşrebini bilmem ama, ‘Ben doldurur ben içerim. Günah benim kime ne’ diye söz var” diye sözünü ettiği güfte Ali Haydar Timisi’nin “Kime Ne”si… Ali Haydar Timisi Mustafa Timisi’nin yeğeni. Divriğili, sol gelenekten gelen bir müzik adamı. Ali’siz Aleviliğin temsilcilerinden biri olduğu anlaşılıyor.

 

     Bir Gram Mürekkep Yalasa İdi

 

     Bu adamın Ümit Özat ve Alevi kökenli Timisi’ler üstünden yürüttüğü mezhep düşmanlığını bir kenara bırakıyorum. Ama yobaz zihniyetin bu ağababası, bilgide lise öğrencisi düzeyinde bile değil. Ali Haydar Timisi adlı genç sanatçıya mal ettiği “Kime ne?” ayaklı bu deyiş, 16. yüzyıl sonu ile 17. yüzyıl başlarında yaşayan ünlü Alevi ozanlarından Kul Nesimi’ye aittir.

 

     Kul Nesimi, bu Nesimi mahlasını, 1419’da Halep’te derisi yüzülerek şehit edilen büyük Türk ozanı Seyyid İmadeddin Nesimi’ye olan hürmetinden dolayı olmaştır. Yani Kul Nesimi ile Seyyid Nesimi ayrı ayrı ozanlardır.

 

     Seyyid Nesimi’nin şiirleri Türkçe’nin Azeri ağzına yakındır. Söz konusu deyiş ise Anadolu Türkçesi ile yazılmıştır.

 

     Peki kim bu Kul Nesimi?

 

     Kul Nesimi, “Anadolu Türk Aleviliği”nin “7 Ulu Ozan” dediği ozanlardan birisidir. Bunun öğretmeni Kul Himmet’ir. Kul Himmet bugünkü Almus’un “Varzıl Köyü”nde hakka yürümüştür, kabri de oradadır.

 

     Kul Himmet’in öğretmeni de Pir Sultan Abdal’dır. Yaptığımız araştırmalardan, Pir Sultan’ın 1548-1550 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferi sırasında asıldığını tahmin ediyoruz. Pir Sultan’ın üstadı ise Şah Hatayi’dir. (Şah İsmail). Şah İsmail, Hatayi mahlası ile Türkçe’nin en coşkun şiirlerini yazan çok büyük bir ozandır.

 

     Bu ozanlar, kendilerince “Muhammet-Ali Yolu” dedikleri Türk Aleviliği içinden çıkmış Türkmen çocuklarıdır.

 

     Kul Nesimi’nin o deyişi “13. yüzyıl Anadolu Aydınlanması”nın 17. yüzyıl başlarında yeniden seslendirilmesinden başka şey değildir.

 

     Padişahlarınızın Hepsi İçiyordu

 

     Müslümanlık ve Osmanlılık taslayarak Türk milletini kıçı çıplak Bedevilere çevirmeye kalkışan yobaz takımı kültürsüzdür. Bu Dilipak türü cahillerin yetiştirmesi olan “AKP”liler de “Dünya düzdür!” diye makale yazarlar; o gençlikten tıs çıkmaz. Üstelik bu içki düşmanı gözüken takım, çok övündükleri Osmanlı tarihini de bilmezler. O tarihi, Osmanlı alimlerinin yazdığı tarihten okuduğunuzda göreceksiniz ki bütün padişahlar içmiştir.

 

     * Osman Bey (Odman Beg) kımız içilerek bey ilan edilmiştir. Yani “Osmanlı Devleti”nin temeli içki (dolu) içilerek atılmıştır. İnanmayan varsa “Müneccimbaşı Tarihi”ne baksın.

 

     * Yıldırım Bayezit’in şarap yüzünden zor durumlara düştüğü bütün tarihlere yansımıştır.

 

     * Fatih’in babası 2. Murat, şarabdarını yanından asla ayırmamış; eğlenceler düzenletmiş ve buralarda bol bol içmiştir.

 

     * O’nun oğlu büyük Fatih, şarabı göklere çıkarmış, yetmemiş kiliseyi bile yüceltmiştir.

 

     * Yavuz Sultan Selim’in, en sert oğlancılık kitabını yazdıran padişah olduğunu da biz ortaya koyduk.

 

     * Kanuni Sultan Süleyman, gençliğinde şaraplı eğlenceler düzenletmiş, köçekler oynarken O demlenmiştir.

 

     * Sarı Selim, Babası Süleyman’ın yaşlanınca yasakladığı şarap ve rakı ticaretini “Devletin hazinesi büyük kayba uğradı!” diye serbest bıraktırmış; bol bol içmiştir.

 

     * Dördüncü Murat, içe içe delirmiş; güzel oğlanların aşkıyla binlerce insanın kellesini vurdurmuştur.

 

     * Yobazların çok sevdiği Padişah 2. Abdülhamit, sofrasına şarap koydurmamış ama şaraptan çok daha sert rom içilmesine yardım etmiştir(!)

 

     Padişahlar içerlerken de saki olarak 13-14 yaşlarında parlak, güzel oğlanları saki olarak kullanmışlar, başka parlak oğlanları köçek yapıp dansöz gibi oynatmışlardır.

 

     Bu yazdıklarımdan çok daha fazlasını görmek ve öğrenmek isteyen varsa lütfen “Osmanlıda Oğlancılık” adlı belgesel kitabımıza (Kaynak Yayınları) baksınlar.

 

     ***

 

     Ne diyordu Mehmet Akif üstad o Osmanlı için:

 

     - “Baştanbaşa oğlanla şarap!”

 

     Bu zihniyetin varacağı yer neresidir?

 

     - Ensar yurtları…

 

     Bu milletin erkek çocuklarına tecavüz edenler karşısında susan dilsiz şeytanların, içki içenlere laf sokuşturması kadar düşüklük olabilir mi?


     Gazete Vatan - 06.09.2017, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5756528
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :510

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.