29.12.2017 / Tunca Arslan - 2017’nin En İyi Yabancı Filmleri


     Geçen hafta 2017’nin en iyi 10 yerli filmini listelemiştim. Bu hafta sıra, en iyi 10 yabancı filmini...

 

     1) Genç Karl Marx (Le Jeune Karl Marx): Sinemacıların bugüne dek yanaşmadığı ve karakterize etmediği Karl Marx, beyazperdede etkileyici ve parlak bir gerçeklik içinde ele alınıyor. Marx’ın “Komünist Manifesto”nun yazılışına kadarki çalışmaları, özel yaşamı, sürgün dönemi, Engels’le sarsılmaz yoldaşlığı, kısacası tüm mücadelesi, gücünü yalınlığından, gerçekçiliğinden alan görkemli bir filmle karşımızda.

 

     2) Hizmetçi (Ah-ga-ssi): Güney Kore sinemasının intikam temalı filmleriyle tanınan temsilcisi Chan-Wook Park, basit bir “entrika” hikayesi sunuyormuş gibi görünerek müthiş bir girdap yaratıyor. İngiliz yazar Sarah Waters’ın Türkiye’de de “Ustaparmak” adıyla yayımlanan romanı “Fingersmith”deki olay örgüsü, 1930’larda Japon işgali altındaki Kore’de bir malikaneye yerleştiriliyor ve ortaya unutulmayacak bir film çıkıyor.

 

     3) Satıcı (Forushande): Asghar Farhadi’den, Tahran’da yaşayan ve deprem nedeniyle yeni bir eve taşınmak zorunda kalan çiftin ve trajik bir olaya yaklaşımlarının öyküsü... İran filmlerinde pek görmediğimiz tecavüz olgusuna el atmasıyla dikkat çeken “Satıcı”, suç-ceza ilişkisine getirdiği yorumla unutulmazlık kazanıyor.

 

     4) Mutlu Son (Happy End): Filmlerinde açık-çıplak şiddet ile örtük-nedensiz şiddet arasında gidip gelerek, bireyler ve aileler üzerinden burjuvazinin çöküşünü anlatan Haneke, “Mutlu Son”a tüm filmografisinden izler sığdırarak, kapitalizmin kendi mezarını da kazdığını sakin sakin anlatıyor. Film şiddeti göstermiyorsa da derinlerdeki varlığını hep hissettiriyor ve su üstüne çıkma biçimlerini etkileyici biçimde yansıtıyor.

 

     5) Paterson: Amerikan bağımsız sinemasının “ne çekse, izlenir” yönetmenlerinden Jim Jarmusch’tan, yaşadığı kasabayla aynı adı taşıyan, İran asıllı işsiz karısı ve sevimli köpeğiyle sakin bir yaşam süren şair ve otobüs şoförü adamın öyküsü. Sıradan insanların sıradan yaşamlarının sinemasal şiiri...

 

     6) Godard ve Ben (Le Redoutable): “Artist”in yönetmeni Michel Hazanavicius, yine yapacağını yapıyor ve “Fransız Yeni Dalga Akımı”nın devrimci sinemacısı Jean-Luc Godard ile “Çinli Kız”ın çekimi sırasında aşık olduğu Anne Wiazemsky’nın öyküsünü “Paris 1968” fonunda anlatıyor. Sinemanın klasik anlatı kalıplarını kıran Godard’a saygı gösterisi.

 

     7) Beden ve Ruh (Teströl Es Lelekröl): Macar sinemasının az ama öz film çeken yönetmenlerinden, Ildiko Enyedi, “Berlin Film Festivali”nde “Altın Ayı” kazanan “Beden ve Ruh”ta sükunet dolu bir rüyaya davet ediyor seyirciyi. Bir mezbahada çalışan içine kapanık müdür Endre ile asosyal davranışlar içindeki genç kalite kontrol görevlisi Maria’nın “aynı rüyayı” görmeleriyle akıp giden bir öykü.

 

     8) Umudun Öteki Yüzü (Toivon Tuolla Puolen): Fin sinemasının ele avuca sığmaz temsilcisi Aki Kaurusmaki, hem kendi ülkesindeki hem de genel olarak Avrupa’daki refah örtüsünü bir kez daha kaldırıp altındakilere bakıyor, kiri pası gösteriyor. Yasadışı göçmenlik gibi yakıcı bir soruna, “dünyayı iyilik ve dayanışma kurtaracak” söylemiyle yaklaşan çok hoş bir film.

 

     9) Manifesto: Sanatçı-toplum ilişkisi hakkında, yönetmen Julian Rosefeldt ve harika oyuncu Cate Blanchett işbirliğiyle çok farklı işlenmiş bir sunum... Binlerce vidadan birinin bile gevşemediği, mükemmelden biraz daha iyi bir deneysel çalışma.

 

     10) Nocturama: “Paris Yanıyor” (Nocturama) Seyirciyi, çeşitli defalar “IŞİD” terörüyle canı yanan Paris’e götüren ve terörü “güncel” bağlamından tümüyle kopararak aktaran Fransız yapımı. Eldiveni tersyüz eden yönetmen Bertrand Bonello’dan, terör ve devlet kavramlarına çok farklı bir yaklaşım.


     Aydınlık Gazetesi - 29.12.2017, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5766919
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :1421

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.