01.01.2018 / Zafer Yümlü - A Be Kaynana


     60 yıllık bir masal anlatacağım bugün size. Bir türlü mutlu sona ulaşamayan bir masal bu.

 

     Bir sevda masalı. Medeniyet sevdası, AB masalı.

 

     Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefi, onun ölümünden sonra “Biraz medeni olsak yeter” şeklini almıştır. Bu hedefi kendi başına gerçekleştiremeyen devletimiz medeni ve gelişmiş görünmek için çeşitli oluşumlara katılmıştır.

 

     Coğrafi olarak kıtalararası bir köprüdür Türkiye. Bu köprü, kimi zaman doğuya çekilir, kimi zaman batıya. Kendi kimliğinden utanan, çalışmak yerine hazır yemeyi seçen, kendi gücünü yok gören ülkemiz, yıllardır pek çok birliğe üye olmak için çaba harcamış, bunun için evlatlarını savaşa yollamış, başka devletlerin ekonomik mandası olmayı kabullenmiştir. AB de bunlardan biridir.

 

     Yıllardır bir muammadır bu. Türkiye mi AB’ye girecek? AB mi Türkiye’ye girecek?

 

     Her ne kadar görüntüde savaş sonrası kurulmuş kömür ve çelik birliği olarak görünse de aslında bir Hıristiyan birliğidir AB. Çünkü Avrupa’da yüzyıllardır din siyasileşmiştir. Ortak ekonominin pazar ihtiyacına çözümdür bu birlik. Birliğe giren ülkelerin yönetimi çoğu konuda merkeze bağlıdır. Yapmayacaksın dediği şeyi yapamazsınız. Bağımsızlık biter yani. AB, kanser hücresi gibi üye olan ülkeyi yer. Kaşıkla verip sapıyla gözünü çıkartır. Her şey kurucu ülkelerin karınadır. Bekarken kendi kendinize bir kaynana edinirsiniz böylece. Hem de en despotundan.

 

     Tüm bu nedenlerden dolayı ülkemizin AB’ye girmesi imkansızdır, ancak AB standartlarını yakalayan bir ülke olmamız elbette ki dileğimizdir. Şu da bir gerçektir ki yolda yürürken yere tüküren bir toplumun medeni olması da beklenemez.

 

     Uzun yıllardır ulusal ve uluslararası pek çok proje yürütmüş ve projeye katılmış bir sanat emekçisi olarak söylemeliyim ki AB, bizim gibi yumurtasının değerini bilmeyen tavuk toplumlar için tam bir sömürüdür. Her ne kadar 20. yüzyılın ortalarında kurulmuş olsa da AB mantığı ve sömürü, son Osmanlı döneminden miras kalmıştır bize. Yurt dışına kaçırılan sürüyle tarihi eser, köy enstitülerinin kapatılması ve eğitim sisteminin yozlaşması, yabancı hayranlığı, yerli tarımın ve sanayinin engellenmesi hep bu kaynananın istekleridir.

 

     Günümüzde ise AB fonları, hem üye hem de aday ve aday adayı ülkeler için fırsattır. Tabi bu fonları doğru kullanabilen ülkelere. Yapılan antlaşmalar gereği ülkeler bir havuza para yatırır, o havuz dolduğunda da ürettikleri projenin sayısı ve büyüklüğüne göre havuzdan bütçe alırlar. Proje üretmeyen ülke, kendi parasını proje üreten ülkeye yedirmiş olur. “Bekara karı boşamak kolaydır” demişler, siyasiler ne kadar atıp tutsa da yıllar önce yapılan antlaşmalar gereği bizim AB yolundan çıkmamız mümkün değildir. Ortada bir “kazan kazan” mantığı vardır çünkü. Ödenilen faturalarda, vergilerde v.s. hep bu havuza para yollarız farkında olmadan. Bu anlamda proje üretip pastadan hak almak en mantıklısıdır.

 

     Yeni bir yıla girdik. Neşeyle, umutla karşılıyor yeni yılı insan. Altmış yıllık kaynanamızı tanıttım size. Kaynananın gözetimindeki bu medeniyet sevdasında mutlu sona kavuşmak ise kendi elimizde.

 

     O zaman eller havaya şimdi. A be kaynana ne yaptın bize?


     İzmir - 01.01.2018, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783544
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :644

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.