08.01.2018 / Tuğrul Göğüş - Necdet Levent Işığını Bizlere Miras Olarak Bıraktı


     2017’nin son ayları Türk küğ sanatçılarını ve küğ severlerini derin üzüntülere boğan bir dönem oldu. Önce değerli küğ sanatçısı ve savaşçısı sayın Ermukan Saydam 26 Ekim 2017 Perşembe günü yaşamakta olduğu Almanya’da sonsuzluğa göç etti ve daha sonra çok değerli bağdar ve küğ adamı Necdet Levent 2 Aralık 2017 tarihinde aramızdan ayrıldı.

 

     Her iki sanatçı da isimsiz kahramanlardı ve her ikisi de yaşamlarını Türk küğ sanatına adamışlardı. Elbette dünyaya gelen her canlı belli bir dönem yaşadıktan sonra gözlerini yaşama kapayacak ve birer fani olarak sonsuzluğa uğurlanacaktır; ancak çalışkan, üretken ve idealist insanlar vefat edince üzüntülerimiz katlanarak artıyor.

 

     Ne yazık ki, ülkemizin genç insanları arasında bir önceki kuşağın çalışkanlığı, üretkenliği ve idealizmi artık kalmamış bulunuyor. Genç küğcülerimiz içinde bulundukları olumsuz koşulların ve gelecek kaygısının da etkisiyle artık tamamıyla kendilerini düşünür hale gelmişlerdir. Bu da elde ettikleri bilgi ve donanımı toplumun hizmetine sunmak yerine bir para kazanma aracı olarak görmelerine yol açmıştır. Yaşam savaşındaki karmaşa ve belirsizlik kendi yaşıtdaşlarını ve hatta meslekdaşlarını birer rakip olarak görme noktasına kadar gelmiştir. Mevcut rakipler artık ezilecek ve hatta üstüne basılarak yukarı tırmanmanın aracı olacak birer karşıt unsurdur. Dayanışma ve dostluk içerisinde, sevgi ile bir arada yaşama biçimi tamamen ortadan kalkmıştır.

 

     İşte bu olumsuz durumda sayın Necdet Levent’in güleryüzünü ve tatlı dilini hatırlıyor ve geçmişe büyük özlem duyuyoruz. 1981 yılında açtığı ve son günlerine kadar düzenli olarak geldiği dükkanının camında artık ne yazık ki “Devren Kiralıktır” yazısı yer alıyor. Kimbilir, belki de o işyeri bu yazı yazılana dek el değiştirmiştir bile… “Levent Müzikevi” tüm İzmir’li küğcülerin ve küğ severlerin uğrak yeriydi, o kapı her zaman usulca açılır ve içeride Necdet Levent’in dudaklarından eksik etmediği zarif sözcükler ve gülümseme ile karşılaşılırdı.

 

     Necdet Levent’in ismini yıllarca taşıyan Kemeraltı’ndaki bu ufacık mekanın benzeri artık yok ya da belki de hiç olmadı. Matbaa mürekkebi kokusunu hala taşıyan yeni basılmış küğ kitapları, “Ricordi”den “Edition Peters”e dek bir çok nota kitabı, küğ malzemeleri, çalgılar v.b. neler neler pek de büyük sayılamayacak dükkanın içini pek bir zengin göstermekteydi. Eğer talep edilen bir nota ya da malzeme o anda bulunamadıysa Necdet Bey küçük bir not kağıdına özenle yazar, hemen arkasındaki rafa yerleştirir ve getirdiği zaman da size bir yolunu bulup haber verirdi.

 

     Necdet Bey’in dükkanına uğrayıp da bir çayını içmeden oradan ayrılan pek azdır. Arka tarafında yer alan ikinci kapıyı hafifçe aralayarak hemen konuğuna güzel bir çay ısmarlar, o kişinin halini hatırını sorar, gerektiğinde bir fikir verir, hatta ortam uygunsa şakalaşırdı. Eğer ki dükkanda o anda birden fazla kişi bulunmakta idiyse oldukça neşeli bir ortam oluşur, espriler ve fıkralar hemen ortaya dökülürdü.

 

     Necdet Bey soru soranlara da elinden geldiğince yardımda bulunur, bilgisi ve deneyimi ile o kişiye yol gösterirdi. Muammer Sun ile dörtlüsel uyum üzerinde çalışmışlardı ve Necdet Bey bu anlayış çerçevesinde sayısı hayli kabarık olan birçok eser yazmıştı. Küçük yaşlarda öğrendiği mandolin ve ortaokul sıralarında çalıştığı keman kendisine küğ sanatında yol gösteren unsurlardandı. Necdet Levent, sesleri içsel işitme dediğimiz yolla beyninde yaratabilen bir kişiydi.

 

     Ancak, tüm bu üstün özelliklerine ve derin küğ bilgisine karşın Necdet Bey son derece mütevazi bir kişiydi. Azıcık bir şeyler öğrenen ya da meslek yaşamında ittire kaktıra bir yerlere gelenlerin o kocaman heybeti ile karşılaştırdığımızda Necdet Bey’in sakin ve incelikli kişiliği bizlerin kendisine bir kere daha hayran kalmamız sonucunu doğurur ve adeta bir fener gibi yolumuzu aydınlatırdı. Keşke tüm sanatçılarda o değerli kalenderlikten bir parça olabilseydi.

 

     Necdet Bey çok işler başarıp saygı uyandırmasına rağmen hiçbir zaman ben şununla çalıştım, şunları ürettim, ben şu seviyedeyim demedi. Takdiri hep çevresine ve dostlarına bıraktı. Bu harika özellikleri her hatırladığımda Necdet Bey gözlerimin önünde canlanmakta ve kendisini takdirle karşılamaktayım. Ermukan Saydam ve Necdet Levent her zaman örnek aldığım nadir bulunan insanlar kategorisinde yer almaktadır. Ne mutlu bana ki bu iki olağanüstü kişiyi tanıma mutluluğuna erebildim ve bu isimleri kendime yol gösteren bir rehber olarak kabul ettim.

 

     Sanırım Necdet Bey bu güzel niteliklerini aldığı ortaokul-lise ve üniversite eğitimine borçlu, Ermukan Saydam ise küğ eğitiminin yanısıra okuduğu “Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi”nin “Felsefe Eğitimi” bölümüne… Doğrudan bir küğ okuluna gitselerdi acaba başka bir kişilik gelişimi oluşacak mıydı acaba? İşte, bundan emin değilim. Ancak emin olduğum tek bir şey var, sanatçının genel kültürü ne denli artarsa dünyaya bakışı o denli değişiyor ve daha alçak gönüllü, daha çalışkan bir yapı elde ediyor.

 

     Bu örneklere bakarak küğ eğitimi veren okullarımızın öğrencilerinin genel kültürlerini daha da geliştirecek bir eğitim yoluna sevk edebilir miyiz diye düşünmekten de kendimi alıkoyamıyorum.

 

     İyi ki Necdet ağabeyi tanıdım, iyi ki O’nu ve O’nun gibileri kendime örnek olarak alabildim. Toprağın bol olsun sevgili Necdet ağabey, yaşadığım sürece seni ve senin gibi değerli insanları hatırlayacağım. Bizlere, İzmir küğ yaşamına çok şeyler kattın. Türk küğ tarihinde değerli yerini aldın. Kaybın tüm ülkenin kaybıdır. Hoşçakal “Türkiye Cumhuriyeti” ile yaşıtdaş Necdet Levent! Işığını izlemeye devam edeceğiz.


     http://www.musikidergisi.com sitesinden alınmıştır. - 08.01.2018, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5768131
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :569

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.