21.01.2018 / Filiz Gümüş - Tiyatro, Doğu ve Batı’yı Birleştirirse...

Tiyatro, Doğu İle Batı'yı Birleştirirse


     Geçtiğimiz 17 Ocak’ta, “Ankara Devlet Tiyatrosu”nun, “Gün Batımı” adıyla sahnelenen yeni oyununun, prömiyer gösterimi gerçekleşti.

 

     Oyunun yazarı ve aynı zamanda yönetmeni olan Ali İhsan Kaleci, zihinlerimizde yan yana düşünmekte zorlanacağımız, Mevlana ve Shakespeare gibi, Doğu ve Batı medeniyetlerinin kültürlerine damgalarını vuran iki simge karakteri, bir arada sunuyordu. Üstelik bunu, hem bildiğimiz-tanıdığımız Mevlana ve Shakespeare kalıplarını, hem de tiyatronun alışageldiğimiz tüm kalıplarını zorlayarak, seyirciye aktarıyordu.

 

     Yaklaşık 30 yıldır Paris’te yaşayan yönetmenin, daha önce de Paris başta olmak üzere, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, kimi ünlü tiyatro salonlarında, yine her iki büyük yazarın eserlerini harmanlayan oyunlar sergilediği, tiyatro dünyasında daha önce de kulaklara çalınmaktaydı.

 

     2015’te ise Kapadokya’da düzenlenen tiyatro festivalinde, Kaleci’nin yanında gelen yabancı oyuncu ve müzisyenlerle birlikte, bir kısım Türk tiyatrocusunun da deneyimlediği “Shakespeare’e Sufi Bakış” açısı; böylece, “Devlet Tiyatroları” platformuna taşınmış oldu.

 

     ***

 

     “Oyun nasıldı?” sorusunun ise bugün hala, sadece izleyicide değil, tiyatro dünyasının kendi içinde de yorumlar arayan ve insanı zorlayan bir soru olduğunu söyleyebiliriz.

 

     Oyundan sonra sıradan seyirci bir yana; işi tiyatro olan seyirciler arasında dahi, ilk anda kafaların gerçekten karıştığını gözlemlemişken; diyebiliriz ki bu oyun, seyirciden daha çok tiyatro camiasında şimdiye kadar uygulanagelen kural ve kalıpların sınırlarının dışında bir oyun olması ile tartışılacak…

 

     Yalnızca bir seyirci olarak, oyun sonunda biz de karmaşık duygular içindeydik. Sanki Shakespeare ve Mevlana’nın aralarında zamansız ve mekansız bir birlik varmış gibi anlatılıyordu herşey. Oyundan sonra yönetmen Ali İhsan Kaleci ile tanışma fırsatı bulduk. Bize şöyle bir açıklama yaptı:

 

     “Bu oyun, Anadolu’ya özgü ‘sen seni tanı’ felsefesinden yola çıkmıştır. Hem tanık, hem oyuncu olan sanatçı, seyirciyi de bu yola davet etmektedir. Elbette bunu ince bir sanatsal yolla yapmaya çalıştık. O yüzden didaktik olan her şey, yok edildi. Çünkü sanat, klişelerin ötesinde, hayatı yeniden sorgulayan bir yoldur. Bu oyunda dünyaya beden gözüyle değil, gönül gözüyle bakmamızı öğütleyen ‘Tasavvuf’un aynasından, Shakespeare’in ve Mevlana’nın eserlerine ve kahramanlarına yeni bir yaklaşımla bakmaya çalıştık. Bu anlayış ile, ‘Gün Batımı’, tasavvuf üzerine bir oyun değil, tasavvuftan hareketle, Shakespeare’in kahramanlarına ve insana bir bakıştır, diyebiliriz. Ve bu noktada özellikle tasavvuf geleneğini biçimsel ve bir tiyatro malzemesi olarak ‘kullanmaktan’ da itina ile kaçındık.”

 

     ***

 

     Bir yemeği yedikten sonra sindirmeniz ve vücudunuz için gerekli besinlerin, siz bilincinde bile değilken, artık bedeninize karışması gibi; oyundan sonraki birkaç gün boyunca da gözünüzün önüne gelen sahneler ve kulağınızdaki sözcükler, zihninizde kendilerine bir yer bulmaya başlıyor.

 

     Kısaca, burada Mevlana’nın “Mesnevi”sinin içinde; Shakespeare’in “Hamlet”, “Macbeth” ve “Othello” eserlerinin birer öyküymüş gibi geçmekte olduğunu söyleyebiliriz.

 

     Dekorsuz olarak oynanan oyunda, ne baştan sona karşılıklı diyaloglarla tanıyabileceğimiz karakterler; ne birbirinin peşi sıra gelen olaylar zinciri ve örüntüsü içinde alışılmış “sonu ne olacak?” sorusunu soran bir kurgu bulunmuyor.

 

     Bir gece yolculuğunu tasvir eden anlatıcı, “gece yarısı”, “zifiri karanlık” ve “alacakaranlık” imgelemelerini; “kıskançlık, hırs ve körlük”le birleştiriyor. En trajik sonları Shakespeare’in eserlerinde bulmuş olan bu duygular, onun ana karakterlerin gölgesinde kalmış kadınlar üzerinden, Mevlana’nın “Mesnevi”sinin içine taşınıyor.

 

     Hamlet’in, katil olduğunu düşündüğü amcasıyla evlenen annesi; Macbeth’in cinayetine ortak olan “Leydi Macbeth” ve Othello’nun çılgın ihanet şüphesinin kurbanı, karısı “Desdemona”…

 

     Sükun Işıtan, Mehtap Öztepe ve Dilek Bozkurt gibi “Ankara Devlet Tiyatrosu”nun başarılarıyla tanınan tiyatro sanatçılarının girdikleri bu roller; diyaloglardan öte, kendi kendine konuşulan sahneler içinde, ruhlarındaki çatışmaları ve hesaplaşmaları seyirciye gerçekten başarıyla yansıyor.

 

     Othello’ya düşen rolü ise aynı zamanda oyunun yönetmen yardımcısı olan Suat Karausta canlandırıyor. Neslihan Derya Demirel ve Aylin Dinç de koroyu seslendiren ve içtenlikle oynayan diğer oyuncular.

 

     Geçişler arasında ise daha önce “Cerag”, “Türk Dünyasında Atın Türküsü” ve “Türk Dünyası’ndan Esinler” gibi albümleri bulunan İrfan Gürdal; oyun boyunca arka planda, üç kişilik müzik ekibiyle canlı olarak Saadi ve Hafız’dan şarkılar söylüyor. “Iklığ”, “rubap”, “davul” gibi Türk dünyasına ait müzik aletleri ile keman tınıları, zaman zaman koroya; zaman zaman karakter oyuncularının şiirsel sözlerine eşlik ediyor.

 

     Tüm bunlar, birbirinden “Doğu” ve “Batı” kadar farklı, iki kültürü tiyatroda birleştirmeye yetmiş midir?

 

     Yoksa yazarın, “Devlet Tiyatroları” eliyle, bunu tartışmaya açması dahi, yeterince çarpıcı mıdır?

 

     “Gün Batımı”nın, “Türk Tiyatrosu”ndaki yerini zaman tayin edecek olsa da en azından “Akademik Türk Tiyatrosu” tarihinde, şimdiden kendine sayfa açtığını söyleyebiliriz.

 

     Ancak yönetmenin “Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü”yle başlayan ve kendi deyimi ile “Batı tiyatrosunu yerinde öğrenip geliştirebilmek için” Paris’e uzanan, kişisel tiyatro geçmişinde iddiası yalnız bu kadarla sınırlı değil.

 

     Shakespeare’i kendi dilinden, Mevlana’nın “Mesnevi”sinde yer alan hikayeleri ise Farsça’dan, 11’li hece ölçüsüyle, yani O’nun kullandığı aruz ölçüsü ile Türkçeye tercüme edecek kadar bu işe odaklanmış.

 

     Yönetmenin, gerek halen yaşadığı Paris’te, gerekse Türkiye’de, tiyatroya “sufi” soluğunu, ne ölçüde verebileceğini ve bunun, bugünkü politik ve jeopolitik konumda, “Türk Tiyatrosu”nun karakterinde, ne yönde bir döngüye dönüşeceğini, doğrusu ben de merak ediyorum…


     Aydınlık Gazetesi - 21.01.2018, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5803459
Online Ziyaretçi Sayısı:43
Bugünlük Ziyaret :1093

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.