01.01.2012 / Mustafa Öner Uzun - Afyonkarahisar Gezek Geleneğinde Müzik Unsurları
Özet
“Sohbet” geleneği, Anadolu’nun birçok yöresinde görülen, erfene, yâren, barana, kürsübaşı,ziyafet, sıra gezme, gezek, keyif gezeği vb. farklı ya da benzer adlarla anılan, uygulamalar açısından kimi zaman birbirine benzeyen, kimi zaman da o yörenin kültür unsurlarına özgü değişiklikler gösteren yönü ile halk bilimi ve halk biliminin diğer alt inceleme alanları bakımından büyük önem taşımaktadır. Afyonkarahisar’da “gezek” adı verilen ve genellikle yöre esnafı tarafından belirli aralıklarla evlerde nöbetleşe olarak düzenlenen sohbet toplantıları; radyo, televizyon vb. kitle iletişim araçlarının olmadığı uzun kış gecelerinde eğitim, dayanışma, eğlence vb. işlevleri, belli kuralları ve sistematiği ile insanları bir arada tutmayı başarabilmiş halk bilimine ait önemli bir unsurdur. Bu geleneğin olmazsa olmazlarının başında müzik gelmektedir. Afyonkarahisar’ın, coğrafi konumu nedeniyle bağlı bulunduğu Ege bölgesinin kültürünün dışında, İç Anadolu ve Akdeniz bölgesine ait yakın çevresinde yer alan yerleşim birimlerinin kültürlerinden etkilenmesi, müziğinde de bir çeşitliliğin doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda gezek ezgileri, yörenin karakterine uygun bir şekilde kürdi, hüseyni, uşşak, karciğar ve hicaz makamında olan 9/8’lik zeybekler, 2/4 ve 4/4’lük kırık havalardan oluşmakta ve seslendirme biçemleri bakımından yörenin ağız ve tavır özelliklerini taşımaktadır. 1930’lu yıllardan 1970’li yıllara kadar 300’ü aşkın sayıda olan gezek grupları, ekonomik ve sosyo kültürel nedenler ile günümüzde giderek azalmakta ve gelenek gün geçtikçe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Giriş
Gelenek kavramı, toplumların oluşturdukları ve zaman içinde değişimlere uğrayarak nesilden nesle aktardıkları alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışları ifade etmektedir. Sözlü gelenek ürünleri ise bir toplumun kültürel açıdan geçirmiş olduğu tarihsel süreci yansıtır ve o toplumun belleğini oluşturmaktadır. “Sohbet” geleneği, Anadolu’nun birçok yöresinde görülen, erfene, yâren, barana, kürsübaşı, ziyafet, sıra gezme, gezek, keyif gezeği vb. farklı ya da benzer adlarla anılan, uygulamalar açısından kimi zaman birbirine benzeyen, kimi zaman da o yörenin kültür unsurlarına özgü değişiklikler gösteren yönü ile halk bilimi ve halk biliminin diğer alt inceleme alanları bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Afyonkarahisar halk kültürü ürünlerinden olan “gezek geleneği” ve bu geleneğe ait müzik unsurları araştırılmaya değer görülmüştür.
Amaç
Araştırmanın amacı; Afyonkarahisar’da giderek yok olmaya yüz tutan gezek geleneği hakkında kavramsal ve tarihsel açıdan bir durum tespiti yapmak ve bu geleneğin içinde yer alan müziği unsurları ile birlikte ortaya koyarak halk bilimine katkı sağlamaktır.
Kapsam
Araştırma, konu ile ilgili kaynak taramaları ve 24 Mart 2010 ve 1 Nisan 2010 tarihlerinde Afyonkarahisar Merkez’de yapılan gezek uygulamalarının alan betimlemelerini kapsamaktadır.
Yöntem
Bu çalışmada, “alan araştırması” yöntemi kullanılmıştır. Seyidoğluna göre “Alan araştırması (field research, work, trip) incelenen kişilerin gerçek yaşantılarına katılarak yapılan araştırma biçimidir. Araştırmacı, incelenen kişilerin doğal ortamına girer; onların konuşma ve davranışlarına katılır; duygu, düşünce, görüş ve tepkilerini belirlemeye çalışır. Diğer araştırma türlerinden en önemli farkı incelenen davranış ve olayların tüm yönlerinin belirlenebilmesidir” (2003:3234). Konunun doğal ortamında ve önyargısız bir bakış açısıyla kaynak kişilerin değer, tutum ve davranış örgülerinden yararlanılarak olduğu gibi ortaya konulması hedeflenmiş ve bu bağlamda, alan araştırması yöntemine ait emik yaklaşımmetodu, yapılandırılmamış görüşme ve sistematik gözlem teknikleri ile sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Gezek Kavramı
Gezek kelimesi etimolojik açıdan incelendiğinde aşağıdaki tanımlamalar sıkça karşımıza çıkmaktadır: Bıyıkoğlu’na göre, Gezek kelimesi “Divanü Lügati’t Türk”te, “Kezik: Bir işte nöbet, Gezek olarak tanımlanmakta ve Sening keziking keldi = senin nöbetin, sıran geldi” örneği verilmektedir. Ahmet Caferoğlu’nun “Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü”nde Gezek şöyle tanımlanıyor: “Kazak=kasak tertipli, düzenli, sıra, dizi, muntazam sıralı.” (1997.35). “Türk Dil Kurumu”na ait “Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü” adlı kaynakta ise gezeğin çeşitli yörelerdeki karşılıkları ile ilgili aşağıdaki tanımlamalara yer verilmektedir: “Gezek (I). Gezi, gezik. 1. Köy halkının, köy odasına gelen misafire, çobana, imama sıra ile yemek göndermesi. (Dallıca * Nazilli-Ay.; * Torbalı, Çamaltı * Menemen-İz; -Mn. ve çevresi; * Bandırma, Söğütçayır * Susurluk, Pelitköy * Burhaniye, Zeytinli * Edremit, Yeniköy-Ba.; * Biga-Çkl.; Tokat - Es.; * Gebze - Kc.; Burunkaya - Zn.; Papasköy- Sm.; Muratçalı- Ed.; * Lüleburgaz, Çavuşköy * BabaeskiKrk.) 2. Ailelerin aralarında sıra ile birbirlerine verdikleri ziyafet, toplantı. (Gebeceler - Af.; Havutlu * Eğridir, * Keçiborlu, Yassıören * Senirkent - Isp.; Yengüme - Brd.; - Brs.; - Kü.; * Taşköprü - Ks.) 3. Misafirlik. (Bizmişen - El.; * Ermenek - Kn.) 4. Sıra, nöbet: Bu akşam gezek kimde? (* Tire - İz.; - Zn.; * İskilip - Çr.; Ortabereket * Ayaş, * Beypazarı - Ank)” (2009: 2020-2021) And’a göre; “Mevsimsel değişiklikler gösteren ritüeller arasında, özellikle baharın gelişini kutlamak için yapılan uygulamalar ‘hıdrellez’, açık hava eğlenceleri ‘gezek, gezelek, gezelge’;” olarak ifade edilir. Yukarıdaki tanımlamaların ve alan betimlemelerinin ışığında, gezek kavramının Afyonkarahisar ve yöresinde özellikle kış gecelerinde evlerde nöbetleşe olarak yapılan, içinde dini ya da din dışı çeşitli sohbetlerin, eğlencelerin yer aldığı yemekli-yemeksiz, içkili-içkisiz toplantıları ifade ettiği düşünülmektedir.
Tarihsel Süreç İçinde Sohbet Geleneği
Gezek ve benzeri geleneksel sohbet toplantılarının kökeninin Orta Asya Türk kültürüne ait toylar ve şölenler gibi törensel uygulamalara dayandığı ve göçler yolu ile Anadolu’ya yayıldığı çeşitli araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir. Bu bağlamda, Ataman şu noktalara temas etmektedir: “Bu kuruluş ve hareketlerin aslında aynı kaynaktan geldikleri bir gerçektir. Bunda Asyai gelişim, oradan kopan kültür dalgalarının Anadolu’ya ve oradan da Rumeli’ye yayılması ve her bölgenin kendi karakterine, iklimine, havasına göre değişen hareketler halinde yerleşmiş olduğunu özellikle kaydetmek yerinde olur” (1973: 315339). Sohbet geleneğinin tarihsel süreci ve dayanışma işlevi hakkında Esin şu bilgileri aktarmaktadır: “Bugünkü Türk kültürünün geçmişi Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarına kadar uzanır. Dünya tarihinin en eski toplumlarından olan Türkler yaşama biçimleriyle, inançlarıyla gelenek ve görenekleriyle kendi kültürlerini yarattılar. Sürüler, yaylalar, kışlalar, çadırlar göçebe kültürünün icabıydı. Bu yaşayış biçimi Türklerde dayanışmayı, yardımlaşmayı disiplin ve cesareti ortaya çıkardı. Dinî törenler toplu halde yapılırdı, bu; törenleri (ayinler) kamlar, kamkatunlar (kadın kam) yönetir, bu törenlerde ateşler yakılır, sihirli şarkılar söylenir, davullar çalınırdı” (1985 : 409). Gökalp’e göre ise, “Eski Türkler, her gün vakitlerini toylarda ve şölenlerde geçirir ve bu toylar ve şölenler sayesinde en fakirler bile güzel giyer, güzel yer, güzel içerlerdi. Aralarında borçlu bulunmazdı. Her gün bir beyde şölen olduğundan bütün ömürlerini zevk ü sefa ile geçirirlerdi. Bu durum eski Türkler arasında bir çeşit ortak hayatın mevcut olduğunu haber verirdi” (1976: 205). “Kutadgu Bilig”de eski Türk geleneklerinde ziyafete gitme ve ziyafet vermeyi ifade eden çeşitli kavramlar yer almaktadır. Bunlar davetçi, konukluk aşı anlamında “okıgu”, düğün aşı anlamında “küdenke aş”, oğlun doğuşu ile yapılan kutlama anlamında “toğarsa oğul” gibi kavramlardır. Yine eski Türklerde eş ve dost, arkadaş, büyük ve küçüklerin çağrıldığı davetler için “eş-dost aşı, sohbet aşı” gibi kavramlara rastlanır. Eski Türklerde ziyafet ve yemenin töresine ait anlatımlar bulunmaktadır. (Altınay 2011:5)
Sohbet geleneğinin Orta Asya Türk kültürünün bir uzantısı olduğu görüşünü taşıyan bir başka kaynak ise Abdü’şşekur Turdi tarafından “II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi”nde bildiri olarak sunulan çalışmadır.
Bildiride “Meşreplerin Uygurlar arasında İslamiyet Öncesine (X. yüzyıl sonlarına) uzanan, kadınların da katıldığı çalgılı eğlenceli oyunlar olduğu; bunların günümüzde de yeni boyutlarıyla, ancak özünü yitirmeden sürdüğü belirtilmektedir” (Er, 1988:14). Turdi’ye göre meşrep; “türkü, müzik, halk dansları ve her çeşit halk oyunlarıyla halkın örf ve âdetlerinin birleştiği bir çeşit eğlence şeklidir. Bir kaç aile veya daha kalabalık toplulukların kendi aralarında nöbetleşerek yaptığı bu eğlenceye Uygur halkı severek katılırlar. Onun için de halk içinde yaygın olan bu eğlence türü gittikçe gelişip kök salmıştır. ‘Uygurların olduğu yerde meşrep de vardır’ denilmektedir. Meşrep Arapça bir kelime olup içilecek yer ma’nâsına gelmektedir. Bu kelime şimdiki Uygurlar arasında toplantı, eğlence yerine kullanıp gelmişse de sonradan halk eğlencesinin ismi olmuştur” (1982:563). Türkiye’de yaşayan halk ile Türkiye dışında yaşayan bazı Türk topluluklarında da görülen bu geleneklerin ortak noktasının “Ahîlik Kurumu” olduğu, uygulamalardaki farklılıkların ise yerel-kültürel unsurların çeşitliliğinden kaynaklandığı çeşitli araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir. Ahilik’in tanımlanması, Anadolu’daki tarihsel sürecinin tespiti ve sohbet geleneği ile bağlantısının ortaya konulmasının konunun açıklığa kavuşturulması açısından önemli olduğu varsayılmaktadır.
Köksal’a göre; “Ahi” kelimesinin kaynağı hakkında iki farklı görüş vardır. Bunlardan birisi, kelimenin Arapça “kardeşim” demek olan “ahi” kelimesinden, ikincisi ise, ilk defa “Dîvânü Lugâti’t Türk”te geçen ve “eli açık, cömert” anlamlarına gelen Türkçe “akı” kelimesinden geldiği görüşüdür. “Ahi” kelimesinin Türkçe kökenli olduğunu ileri sürenlere göre, “akı” kelimesi Türkçede çok görülen bir ses olayı olan (k > h) değişimiyle “ahı” şekline dönüşmüş ve nihayet “ahi” olmuştur. Ahilik, Horasan illerinden Anadolu’ya girmiştir. Fütüvvet teşkilatının yapılanma modelini kendilerine örnek alan ve daha Karahanlılar zamanda varlıkları tespit edilen Türk Ahileri, Büyük Selçuklu İmparatorluğu içinde gün geçtikçe geliştiler. Kavram olarak ise fütüvvet, “herhangi bir karşılık beklemeksizin başkalarına yardım ve iyilik etmek, başkalarını kendine tercih edip, onların menfaatini kendi menfaatinden üstün tutmak, toplumu ve fertlerin mutlu ve kurtuluşu için kendini feda etmek” gibi anlamlar içerir. (Köksal 2008:53-65). Ahîlik teşkilatının tarihsel süreç içerisindeki devamlılığı hakkında ise araştırmacılar aşağıdaki tespiti yapmaktadırlar: “XIII. yüzyılın son yarısında, özellikle devlet otoritesinin sarsıldığı zamanlarda, bu kuvvetli teşkilat, daima varlığını korumuş, şehir hayatında etkili rol oynamıştır” (Sevim-Yücel 1990:383). Fütüvvet teşkilatı ile ilgili benzer bir yaklaşımı ortaya koyan Hançerlioğlu ise şu noktalara temas etmektedir: “13. yy.’da Anadolu Selçukluları arasında ‘fütüvvet teşkilatı’ olarak gelişen bir tür yardımlaşma örgütü niteliğindeki Ahîlik kurumunun üyeleri birbirlerine kardeş derlerdi. Ahiler gündelik kazançlarını ortak bir kesede toplayıp harcamalarını bu ortak keseden yaparlar, ortak sofralarda bir arada yemek yerlerdi. Kendilerine özgü giyim-kuşamları bulunur ve özellikle birbirlerini tanımaya yarayan sembolleri üzerlerinde taşırlardı. Yiğitlik ve kardeşlik ekseninde bir dayanışma kültürünü temsil eden ahilerin kendilerine özgü ilkeleri bulunurdu: Başlıca ilkeleri, ezilenleri korumak ve ezenleri cezalandırmaktı. Açıklanmış şu dört törebilimsel ilkeye göre davranmak zorundaydılar: 1. Güçlüyken bağışlamak, 2. Kızgınken yumuşak davranmak, 3. Düşmanına bile iyilik etmek, 4. Muhtaçken bile başkalarına vermek” ( 2000:19-20). Bıyıkoğlu’na göre; “Âhilik teşkilatının kimi özelliklerinin Afyon’daki gezekler’e uzandığını ve gezekler’in düzenlenmesindeki etkilerini bugün de görmek mümkündür. Söz gelişi gezek’e katılanların sosyal ve mesleki konumları gezek üyeleri arasındaki yardımlaşma ve dayanışma, gezekler’deki sohbet konuları gezekler’in Âhilik’in bir uzantısı olduğunu göstermektedir” (1997:5253). “Günümüzden yaklaşık 100 yıl önce Afyon’da Gezek yapıldığını bir Afyon türküsünün hikayesinden anlıyoruz” (Yarşi, 1992:62). “Hikaye özetle şöyledir: Afyon’da kış mevsiminde, yârenler arkadaşlar arasında akşam yemeği ile başlayan ve içki âlemleriyle gece yarısına kadar süren çalgılı gezekler yapılmaktadır. Gezekçiler arasında Saleh (Salih) adında bıçkın bir genç de vardır. Gezek sırası Salih’e geliyor, yemekler yeniyor, içkiler içiliyor, çalgılar çalınıyor. Gezek Salih’in evinde yapıldığından Salih bir sürpriz olsun diye daha önceden tanıdığı (belki de dostu) hafif meşrep bir kadını eve getiriyor. Kadın çalgıların eşliğinde oynuyor, herkes eğleniyor, sonra kadın gidiyor. Salih’in ağabeyi Kör Hâşim, kadının oynadığını görmüş ve ona göz koymuştur. Fakat kadın Haşim’i reddeder, durumu da Salih’e anlatır. Bir gün akşam ezanına doğru Salih ile kör Hâşim çarşıda karşılaşırlar ve kadın yüzünden tartışmaya başlarlar, tartışma sille tokat kavgaya dönüşür. Haşim bıçağını çekerek kardeşini delik deşik eder. Bu sırada akşam ezanı okunmaya başlar. Hâşimin aklı başına gelir ama kardeşi kanlar içinde yatmaktadır. Bu acıklı olay Afyon halkı üzerinde derin üzüntü yaratır. İşte ‘Saleh Türküsü’ veya ‘Saleh de Ata Biner’ türküsü bu olay üzerine yakılmıştır” (Bursalıoğlu, 1993:62).
Alan Betimlemeleri
Afyonkarahisar’da gezek geleneğini birebir yaşamış ve bu geleneğin içinde çeşitli görevler almış olan kaynak kişiler ile 24 Mart 2010 ve 1 Nisan 2010 tarihlerinde Afyonkarahisar Merkez’de “yaşatılan bir gezek ortamında” yapılandırılmamış (nitel) görüşme ve sistematik gözlemler yapılmış ve geçmişten günümüze gezek uygulamaları ile ilgili aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır: Gezek iyi ahlak, dürüstlük, dayanışma vb. toplumsal değerleri ifade etmektedir. Bu değerleri taşımayan kişiler gezekte yer alamazlar. Afyon gezeklerinin asıl amacı, mahalle halkını veya aynı esnaftan olan aynı yaşlardaki kişileri bir araya getirmektir. Gezekte, 40’lı yaşlarda olan kişiler bir arada, 20’li yaşlarda olanlar da bir arada otururlar. Aynı meslekten olanlar kendi aralarında ayrı ayrı gezekler düzenleyebilirler. Gezeklerde yaşlılara hürmet vardır. Yaşlılar oturur gençler hizmet eder. Sofralar kurulur Allah ne verdiyse yenir ve bu arada sohbet başlar. Gezek gruplarının üye sayısı 12-15 arasında değişir. Gezek, Eylül ayında başlar ve Mayıs ayında sona erer ve toplanılan gün adıyla (Salı gezeği, Perşembe gezeği, Cuma gezeği vb.) anılır. Gezeklerin toplumda eğitim, yardımlaşma ve sosyal baskı gibi çeşitli sosyal işlevleri vardır. Bu bağlamda, gezeklerde yer alan belli başlı konular:
* Gezeği oluşturan esnafların meslekleri ile ilgili (manifaturacı, demirci, kunduracı vb.) sorunlar ve eksiklikleri ile ilgili konular,
* Eğitici-bilgilendirici sohbetler,
* Eğlenceler, dini sohbetlerdir.
Gezekler:
a) Yemeksiz gezekler,
b) Yemekli gezekler
c) Dini sohbet içeren gezekler
d) Yemekli ve içkili gezekler
e) Eğence amaçlı gezekler şeklinde sınıflandırılabilir.
Orta yaşlı ve yaşlıların bir araya geldiği gezeklerde mutlaka dini konulara değinilir. Bu konuda iki türlü uygulama görülür: Ya Mevlevî bir büyük Mesnevi’den şerh yapar ya da bu tür toplantılarda muhakkak yer alan hoca tarafından kuran okunur, vaaz verilir. Sohbet gezek evinde yenilen yemekle başlar, sohbet sırasında memleketin ahvâli, mahallenin ihtiyacı ve sorunları konuşulur. Daha çok gençlerin, cumayı cumartesiye ya da cumartesiyi pazara bağlayan gecelerde sohbeti daha da uzatabilmek amacıyla bir araya gelerek yaptıkları “Keyif Gezeği” adı verilen gezeklerde ise, bir defa sofra duası yapılır, yemek yenir, Kur’an-ı Kerim okunur ve sohbet başlar. Bu gezeklerde sohbet ve eğlence olsun diye “yattı-kalktı”, “yüzük saklama” (fincan oyunu), tombala çekme, bilmece sorma vb adlar verilen oyunlar oynanır. Bunlar eğlence ve vakit geçirme amaçlıdır. Gezeklerde konuşma yapacak kişiler önceden belirlenmez, konuşma sırası büyüklerden başlar ve devam eder. Maddi durumları uygun ev sahipleri gezeğe katılanlara belli bir sırayla (sıra yemeği) yemekler sunarlar. Gezekteki misafir sayısına göre yer sofraları veya meydan sofraları kurulur. Genelikle dizlerin üstüne oturulur. Gezeklere katılan kaynak kişiler, gezek gruplarının sayısının 1930’lu yıllardan 1970’li yıllara gelinceye kadar 300’ü bulduğunu fakat daha sonraki yıllarda ekonomik ve sosyo-kültürel sebepler (radyo, televizyon vb. kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması) nedeniyle giderek yok olmaya yüz tuttuğunu ifade etmektedirler.
Müzik Unsurları
Gençlerin ve orta yaşlıların düzenledikleri gezeklerde öncelikli amaç eğlencedir. Sazlı, sözlü, içkili-içkisiz olarak yapılan bu gezeklerde Afyonkarahisar ve yöresine ait Türküler, “Türk Sanat Müziği”ne ait şarkılar bir fasıl gibi seslendirilir ve kaşıklar ile “Afyon Zeybeği” oynanır. İçkili gezeklerde içki kullananlar kesinlikle yanlış hareketlerde bulunmaz, bulunamazlar. Müziğe “ince saz” adı verilen ve çeşitli meslek sahibi kişilerin sazlarıyla
seslendirdiği “fasıl” ile giriş yapılır. Daha sonra Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Selahattin Pınar, Saadetin Kaynak gibi “Türk Sanat Müziği”nin önemli bestecilerinden eserler seslendirilir ve Afyon türküleri okunur. Oyunlu türküler seslendirilirken aynı zamanda oyunu da oynanır. Örnek: Hezin Hezin.
Başlıca Gezek Türküleri ve Analizleri
Gezeklerde seslendirilen Afyonkarahisar yöresine ait Türkülerin nota metinleri ve sözleri “TRT Repertuvarı”nda ve yöre ile ilgili kaynaklarda yer almaktadır. “Molla Ahmet” Türküsü ilk kez derlenmiştir.
* Molla Ahmet: 9/8’lik usulde ve düzümü (3+2+2+2) şeklindedir. Kürdi makamındadır.
* Minarenin Alemi: 9/8’lik usulde ve düzümü (3+2+2+2) şeklindedir. Uşşak makamındadır.
* Dam Başına da Ası da Goymuş Galbırı: 9/8’lik usulde ve düzümü (2+2+2+3) şeklindedir. Hicaz makamında ve oyunlu bir türküdür. Oyun esnasında oyuncular tahta kaşık kullanırlar.
* Hezin Hezin Gir Gapıdan: 9/8’lik usulde ve düzümü (2+2+2+3) şeklindedir. Hüseyni makamına benzerlik göstermektedir.
* Çemberim Dalda Kaldı: 9/8’lik usulde ve düzümü (3+2+2+2) şeklindedir. Hicaz makamındadır.
* Gınası Garılır Tasta: 9/8’lik usulde ve düzümü (2+2+2+3) şeklindedir. Karciğar makamındadır.
* A Gız Senin Adın Dudu: 9/8’lik usulde ve düzümü (2+2+2+3) şeklindedir. Karciğar makamındadır.
* Akşam Olur (Cezayir): 2/4’lük usulde ve Uşşak makamındadır. Bu ezginin sözel ve ezgisel varyantlarına Anadolu’nun birçok yöresinde rastlanmaktadır.
* Anam, Anam: 2/4’lük usulde ve hüseyni makamındadır.
* Allı Gelin Taş Başını Yol Eder: 2/4’lük usulde ve hüseyni makamındadır.
* Ali’m Efem: 2/4’lük usulde ve hüseyni makamındadır.
* Cevizin Yaprağı: 2/4’lük usulde ve hüseyni makamındadır.
* Karahisar Kalesi: 2/4’lük usuldedir. Kürdi makamındadır. Türkünün otantik yapısında bulunmayan zeybek figürleri, gösteri amaçlı olarak 1995 yılında türküye adapte edilmiştir.
* Al Fadime’m: 5/8’lik usulde ve düzümü (2+3) şeklindedir. Kürdi makamındadır.
Gezeklerde Kullanılan Çalgılar
Afyonkarahisar merkezde geleneksel müzik yapısı makamsal ezgiler ve halk ezgilerini birlikte barındırmaktadır. Bu nedenle gezeklerde Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği çalgıları icralarını birlikte sergilemektedirler. Bu çalgılar:
* Keman
* Kanun
* Cümbüş
* Ut
* Kanun
* Bağlama
* Darbuka
* Zilli maşadır.
Gezeklere Katılan Kaynak Kişiler
* Muzaffer Uyar
* Hakkı Özsoy
* İbrahim Küçükkurt
* Kemal Alpergül
* Aytekin Ersöz
* Fikret Öztaylan
* Nuri Demirayak
* Galip Leblebicioğlu
* Ahmet İlyaslı
* Osman Tezgiden
* Fikret Güzeldemir
* Hakan Dilek
* Yücel Güzeldemir
* Abdullah Canıtez
* Fatih Şölen
* Hamdi Çetinkaya
* Mehmet Dilek
* Muhammed Ali Çay
* Rüştü Seçkin
* Salim Kasnak
* Şükrü Hakseven
* Uğur Değirmenci
* Yakup Çetinkaya
* Yasin Turan
Sonuç
Bu makale, Afyonkarahisar merkezde yapılan sohbet geleneği ürünlerinden “gezekler” hakkında yapılan kapsamlı bir alan çalışmasının bir bölümünü oluşturmaktadır. Geçmişten günümüze dek gezek kavramı, belirli bir sistematiği olan ve genellikle yöre esnafları arasında, belirli periyotlarda nöbetleşe olarak özellikle hafta sonları düzenlenen yemekli-yemeksiz, içkili-içkisiz, eğlence amaçlı ya da dinsel öğretilerin yer aldığı sohbet toplantılarını ifade etmektedir. Birbirinden farklı iki ortam ve tarihte yapılan bu çalışmada geleneğe ait uygulamalar doğal ortamlarında gözlemlenmiştir. Bu bağlamda, konu ile ilgili az sayıdaki basılı malzemenin taranması sonucu, gezek ve benzeri sohbet toplantılarının Orta Asya Türk kültürüne ait toylar ve şölenler gibi törensel uygulamalara dayandığı ve göçler yolu ile Anadolu’ya yayıldığı öngörülmektedir.
Makalenin odak noktasını, daha çok gençler ve orta yaşlılar arasında eğlence amaçlı olarak düzenlenen gezekler içerisinde yer alan müziğin, unsurlarıyla birlikte tespiti oluşturmaktadır. Afyonkarahisar coğrafi konumu nedeniyle bağlı bulunduğu Ege bölgesinin kültürünün dışında İç Anadolu ve Akdeniz bölgesine ait yakın çevresinde yer alan yerleşim birimlerinin kültürlerinden de etkilenmesini sağlamış, bu da kültürel çeşitliliğin doğmasına yol açmıştır. Bu kültürel çeşitlilik yörenin müziğine yansımış ve ezgisel yapıları, kullanılan çalgılar, seslendirme biçemleri vb. unsurların kendilerine özgü farklılıklarıyla bir arada hüküm sürmesini sağlamıştır. Gezek toplantılarında daha çok yöreye ait türkülerin söylendiği görülmektedir. Türkülerin nota metinleri ve sözleri “TRT Repertuvarı”nda ve ilgili kaynaklarda yer almaktadır. “Molla Ahmet” Türküsü ise ilk kez bu çalışmada derlenmiş ve metne dökülmüştür. Gezek ezgilerinin seslendirilmesinde keman, kanun, ut, cümbüş, bağlama, darbuka ve zilli maşa adlı çalgıların yer yer birlikte kullanıldığı kaynak ve alan betimlemelerinden anlaşılmaktadır. Türkülerde en sık kullanılan makamların Uşşak, Hüseyni, Kürdî, Karciğar, Hicaz; en sık kullanılan usullerin ise 9/8’lik, 2/4’lük, 4/4’lük ve 5/8’lik usuller olduğu tespit edilmiştir. Gezekte seslendirilen türkülerin bir kısmının oyunlu türküler olduğu görülmektedir. Bunlar, özellikle kaşık oyunları ve Ege Bölgesinin karakteristik oyunu zeybekleridir. 1995 yılında Afyonkarahisar’da halk oyunu ile “Karahisar Kalesi” adlı türkü’ye zeybek figürlerini adapte ederek gösteri amaçlı kullanmıştır. Bu zoraki ekleme, halk arasında kabul görmemiş ve varlığını çok fazla sürdürememiştir. Araştırmadan elde edilen verilerin tasnifi ve yorumlanması ile elde edilen bulgular sonucunda, Afyonkarahisar’da gezek gruplarının 70’li yıllara kadar doruk noktasına ulaşarak sayısının 300’ü bulduğu fakat, sonraki yıllarda ekonomik ve sosyo-kültürel nedenlerle giderek kaybolduğu, az sayıdaki uygulamanın da geleneği yaşatmaya yönelik olduğu görülmektedir. Günümüzde, kadınlar arasında evlerde haftanın belli günlerinde yapıldığı tespit edilen ve aralarına dışarıdan kimseyi almadan gerçekleştirdikleri dini gezeklerin varlığı bilinmektedir.
Kaynaklar
Altınay, F. R. (2011), “Türk Halk Kültüründe Yâren Sohbet Geleneği ve Kütahya Simav Yâreni” II. Ulusal Hisarlı Ahmet Sempozyumu. (Basılmamış Bildiri), s. 5
And, M. (1974), Oyun ve Bügü, Türkiye İş Bankası Yayınları
Ataman, S. Y. (1973), “Anadolu Efe ve Yâren Dernekleri, Seymen Kuruluşları Oyun ve Musikileri”,I. Uluslararası Türk Folklor Seminerleri Bildirileri, Milli Folklor Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, s. 315-319
Bursalıoğlu, N. (1993), Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, s. 35-92.
Bıyıkoğlu, M. A. (1997), “Afyon Gezekleri”, Afyon Kocatepe Üniversitesi
Esin, E., (1985), “Türk Kültür Tarihi: İç Asya’daki Erken Safhaları”,Erdem, Atatürk Kültür Merkezi Dergisi, s.409
Gökalp, Z. (1976), “Türk Medeniyeti Tarihi”, Kültür Bakanlığı Yayınları , s. 563
Hançerlioğlu, O. (2000), “Dünya İnançları Sözlüğü”, Remzi Kitabevi, s. 1920
Meydan Larrouse (1969), Meydan Yayınevi, s.159
Sevim, A. ve Yücel Y. (1990), “Türkiye Tarihi”, TTK Yayınları, s. 383
Seyidoğlu, H. (2003), “Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı”, s. 32-34
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III (2009), Türk Dil Kurumu Yayınları, s. 2020-2021
Yarşi, A. (1962), “Afyon’da Gezek Âlemleri Nasıl Olurdu?”, Gençliğin Sesi Gazetesi, No: 2169-2170), s. 62
Ekler
Ek 1. Fotoğraflar
Afyonkarahisar Valiliği Çeşmeli Konakta Yapılan Gezek Uygulamasında “Kaynak Kişiler” (24 Mart 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte Yer Alan "Kaynak Kişiler" (1 Nisan 2010)
Afyonkarahisar Valiliği Çeşmeli Konakta Yapılan Gezekte “Müzik" ve "Sofra Düzeni” (24 Mart 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte "Proje Araştırmacıları ve Kaynak Kişiler" (1 Nisan 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte “Kaynak Kişi İle Yapılan Görüşme” (1 Nisan 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte “Yemek” (1 Nisan 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte “Müzik” (1 Nisan 2010)
Afyonkarahisar Merkez Hıdırlık Mevkiinde Bir Gezekte "Müzik" (1 Nisan 2010)
Ek 2. Afyonkarahisar İli Merkez İlçe Gezeklerinde Tespit Edilen Türküler:
1 Ocak 2010-24 Mart 2010 tarihlerinde Afyon Merkezde yapılan gezeklerde yer alan kaynak kişi Fikret Güzeldemir’in seslendirdiği yöre türküleri aşağıda yer almaktadır:
Dam Başına (Gapardına) da Ası da Goymuş
Dam başına da ası da goymuş galbırı da
Aman galbırı hele galbırı yine galbırı
Bekarları da yatağından galdırı
Galdırı aman amman ellerin yari
Bu dert bizi de iflah etmez öldürü de
Aman öldürü hele öldürü yine öldürü
Aman yosmam da evleriniz
Nerde olur eller sarar
Yüreğime aman da derd olur aman
Aman hallerim yaman
Gapardına asa da goymuş eleği de
Aman eleği hele eleği gene eleği
Anasının da möhür gözlü meleği
Meleği aman da meleği
Aman hallerim yaman
Hezin Hezin
Hezin hezin gir gapıdan
Usul yavaş gir gapıdan
Sensin gönlümü avudan
A yarim amman
Ellere de ben
Oynayışın sallanışın
Bulanışın ırlanışın
Del etti beni amman aman
Kül etti beni
Ah yatamadım mis kokudan
Aman Fadik edalı Fadik
Gümüşten dökmeli Fadik
A yarim aman da
Ellere de ben
Anam Anam
Aman aman gadın anam bal anam
Aman aman gadın anam bal anam
Şu giden güzeli bana al anamda algadın anam
Eğer bana sevdiğimi almazsan
Yalancıktan olsun dünür sal anam da anladın anam
Emirdağı boylarında gam yatar
Şimdi kızlar gayet yüksekten atar yüksekten atar
Marurlanma sarı gelin hoş gelin
Vallahi goynunda berduşlar yatar ayyaşlar yatar
Ali’m Efem
Ali’m Efem adına da dediler
Fadime’yi nazarına yediler
Adana’yı İzmir ile gezdirdim
Yine adına da kötü dediler
Hey dost dediler hey dost hey
Ali’m Efe Adana’da tutuldu
Fadime’nin ciğerleri söküldü
Ali’m Efe eli bağlı gelince
Bütün millet iskeleye dizildi
Dizildi beyler hey
Ali’m Efe inip te gelir yokuştan
Bahçenin her tarafı gümüşten ey
Altınlarım kaldı diye üzülme
Donatırım her yanını gümüşten beyler
Gümüşten beyler hey
Ekin ola ekinleri ektiler
Ali’m gelir diye yola vardılar ey
İki kilo benzin inen yaktılar
Yeşil yeşil yanan Ali’m değil mi
Beyler değil mi beyler hey
Yağmur yağar şıpır şıpır buz gibi
Bende eriyorum şimdi buz gibi
Gocan inen geçiminiz yoğusa
Boşan da gel kadunumsun kız gibi
Beyler kız gibi beyler hey
Dinar pazarında yaparlar satır
Mustanad uşağı olmuş hep kadın
Ne duruyon Zeynel ilen Iraz’a
Dayının ölüsü orada yatar
Beyler orada yatar hey
Allı Gelin
Allı gelin taş başını yol eder
Ördek gelir su başını göl eder de anam göl eder
İki güzel pencereden el eder
Birin alsam biri intizar eder de intizar eder
Allı gelin paçaların yaş gibi
Yaktın beni kara kara taş gibi de kara taş gibi
Kötü kocan sanki sana eş gibi
Alamadım yardan ben muradımı da ben muradımı
Şu derenin ardı ceviz ağacı
O yarde bulunur gönül ilacı da gönül ilacı
Zalim annen seni bana vermezse
Sen bana abey de ben sana bacı da ben sana bacı
Cevizin Yaprağı
Cevizin yaprağı dal arasında
Güzeli severler bağ arasında
Üç beş güzel bir araya gelmişler
Benim sevdiceğim yok arasında
Evlerinin önü zerdali dalı
Pencereden gördüm o kınalı eli
Benim sevdiceğim tomurcak gülü
Sensiz lokmaları yiyemez oldum
Karahisar Kalesi
Karahisar kalesi yıkılır gelir
Zülüfler gerdana dökülür gelir
Bir yiğit de sevdiğini almazsa
Ciğeri bağrından sökülür gelir
Sökülür gelir
Yayladan gel allı gelin yayladan
Kesme ümüdini kadir mevladan
Kadir mevladan
Ver elini karlı dağlar aşalım
Bayramlaşalım
Kapıya bağladım kınalı koçu
Harmanlar kaldırdım yar senin için
Yar senin için
Al Fadime’m
Evinizin önü yoldur yolun sonu karakoldur
Kurban olam sarı gelin gel destini bizden doldur
Al Fadime’m vah Fadime’m yanakları gül Fadime’m
Uyan uyan sabah oldu namazını kıl Fadime’m
Sarı gelin suya gider el oğluna çalım eder
Çalım etme al Fadime’m ben cahilem aklım gider
Al Fadime’m vah Fadime’m yanakları gül Fadime’m
Uyan uyan sabah oldu namazını kıl Fadime’m
Çemberim Dalda Kaldı
Çemberim dalda kaldı gözlerim yolda kaldı da vay
Yıkılası meyhane serhoşum nerde kaldı da
Eyvahlar olsun olsun da kadehler dolsun
Dolsun da sabahlar olsun olsun da kadehler dolsun
Ey sokaklar sokaklar da yarim şeker ufaklarda vay
Pul pul olsun dökülsün yar seni öpen dudaklar da
Eyvahlar olsun olsun da kadehler dolsun
Dolsun da sabahlar olsun olsun da şişeler dolsun
A pınar eşme pınar derdimi deşme pınar da vay
O yar suya gelirse su ver söyleşme pınar da
Eyvahlar olsun olsun da kadehler dolsun
Dolsun da sabahlar olsun olsun da şişeler dolsun
Gınası Garılır Tastan
Gınası garılır tasta (hey ney hey aman)
Oğlan evi pek navasta
Kız evleri gara gara yasta (hey ney hey aman)
Ana hamama vardım gör (hey ney hey aman)
Yumduğum yeri gördün mü
Şimdi kıymetim bildin mi (hey ney hey aman)
Duz gabını duzsuz goyan (hey ney hey aman)
Goca evleri ıssız goyan
Anasını gızsız goyan (hey ney hey aman)
Gızınız gidiyor da nazınız gidiyor da
Bugün akşamlık yarın öğlenlik
Misafir kaldı kaldı da
Söylemen gari
Cezayir
Cezayir’in gemileri yağlanır
Yağlanır da ah denize toplanır
Aslan Cezayir canım Cezayir
Sokakları mermer taşlı
Güzelleri hilal kaşlı
Aslan Cezayir
Cezayir canım Cezayir
Minarenin Alemi
Minarenin alemi al eline galemi
Ben okuyam sen dinle
Başımıza geleni
Sallan da sallayalım
Hös de de oynayalım
Evlerinin önünde mangal kömürümüdür
Elinde dolma kalem banka müdürümüdür
Sallan da sallayalım hös de de oynayalım
Evlerinin önünde vişne yetişir vişne
Bizim eve yakışır kıravatlı enişte
Sallan da sallayalım hös de de oynayalım
Masa üstünde dolap okudum zaman zaman
Oğlan sana varacam subay olduğum zaman
Sallan da sallayalım hös de de oynayalım
_____________________________________
Uluslararası Hakemli Akademik Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 3, Cilt: 2, İstanbul, Ocak-Şubat-Mart 2012, ss. 417-432.