19.12.2017 / Asu Maro - Arzu Adlı Tramvayla Felakete Doğru

Arzu Tramvayı


     “Pulitzer” ödüllü ABD’li oyun yazarı Tennessee Williams’ın ölümsüz eseri “Arzu Tramvayı” efsane kadrosuyla İstanbul sahnelerinde… “Arzu Tramvayı”na bin dediler, oradan “Mezarlıklar Tramvayı”na aktarma yap dediler, oradan da altı sokak git…

 

     Saçının telinden eteğinin ucuna kadar değil bu muhite, bu dünyaya bile ait olduğu şüpheli bir kadın, elinde bavulu, içinde kürkleri, tülleri, incileri, bir de hayal kırıklıklarıyla umutları, son kalan gücüyle kalkmış gelmiş, yıllardır görmediği kız kardeşi Stella’nın evini aramakta. İflah olmaz bir yalancı mı, çocuk saflığını muhafaza etmiş bir göz boyama ustası mı, onu izlediğimiz ikibuçuk saat boyunca karar veremeyeceğiz. Tek emin olacağımız şey, Blanche’ın bu dünyayı sihir marifetiyle güzelleştirenlerden olduğu, bütün yalanı dolanı da -varsa- bunun için.

 

     Ve bütün o pırıltı, Japon fenerleri, mum ışıkları, hayatı çıplak ampul ışığında görmeye alışmış, yasemin parfümünden, bütün o eflatun, pembe uçuş uçuş renklerden değil paranın yeşilinden etkilenenler için deli saçması. Misal, Stella’nın kocası Stanley için.

 

     Yalan Söylemiyor

 

     Baldızı Blanche’ın gelişini “hem dövüp hem sevdiği” karısı ve kendi gibi kaba saba poker ve bilardo arkadaşlarıyla kurduğu dünyaya bir tehdit gibi gördüğü için, bütün enerjisini onun yaldızlarını kazıyıp altından çıkacağına inandığı “foya”yı ele güne göstermeye harcıyor. Ve adım adım bu ağzından “olan değil olması gereken” çıkan ama hiçbir zaman “kalpten yalan söylemeyen” kadının felaketini hazırlıyor.

 

     “Arzu Tramvayı” 75 yıllık, eskimeyen, insanın doğası değişmedikçe de eskimeyecek olan bir metin. Tennessee Williams’ın “Broadway”den “Hollywood”a transfer olduğu için, atletli ve kaslı Marlon Brando fotoğrafıyla da özdeşleşmiş oyunu. Şimdi Hira Tekindor’un rejisi ve efsane bir oyuncu kadrosuyla bir “BKM-ID İletişim” yapımı olarak İstanbul sahnelerinde.

 

     Her şeyden önce şunu söylemeliyim; aklında filmle gelecek olanları bambaşka bir deneyim bekliyor “Arzu Tramvayı”nda. Her anını izlemek bir keyif olan Zerrin Tekindor, uçucu kaçıcı değil, son derece güçlü görünen ama bütün gücünün kendisine ve çevresine anlattığı masallardan aldığı için de o illüzyon günün birinde iskambil kule gibi çöktüğünde geride bütün kırılganlığı ve yaralarıyla kalakalan şahane bir Blanche Dubois portresi çiziyor.

 

     Güldük, Ağlayacağız

 

     Özellikle birinci perdede çok gülüyorsunuz onun o deli dolu, eğri büğrü bir sokak arasında iki mum yakıp Paris’in sanatçı kafelerini canlandırmaya, saatler süren sıcak banyolarla sinirlerini yatıştırmaya çalışan hallerine. Ama bu, sonunda çok ağlayacağınızın da habercisi oluyor.

 

     Kocasına gözü kara bir tutkuyla bağlı Stella’da Şebnem Bozoklu karakterin zaaflarını, ablasıyla kocası arasında kaldıkça yaşadığı gelgitleri, o yumuşak ama istediği şeye tutunurken tırnaklarını sonuna kadar çıkaran kedi kararlılığını başarıyla canlandırıyor. 10 yıllık aradan sonra tiyatro sahnesine dönen Onur Saylak, asla Marlon Brando’nunkinin bir taklidi olmayan, kendine özgü bir Stanley yaratmış ve onun bütün kaba sabalığını vücudunun her zerresine oturtmuş. Ve İbrahim Selim... Aşık olduğu kadını Stanley’nin entrikalarına kurban eden zayıf karakterli Mitch’te bir kez daha parlıyor.

 

     Her Yönüyle Özenli

 

     Haluk Bilginer’in son derece akıcı ve asla çeviri kokmayan Türkçesi, Hira Tekindor’un dinamik ve iki buçuk saati su gibi geçirten rejisiyle “Arzu Tramvayı”, her yönüyle özenli bir yapım. En çok bu dörtlünün oyunculuklarıyla yükseliyor ama bir yandan da oyunda en ufak rol bile aksamıyor, Şirin Dağtekin Yenen imzalı dekor gayet işlevli, kostümler (Stella’nın değiştiğini umduğum peruğu hariç) çok güzel.

 

     Hira Tekindor, Blanche’ın kendisini götürmeye gelen doktora söylediği “Yabancıların nezaketine hep güvenmişimdir” efsane cümlesini seyirciye yönlendiren bir finalle noktalamış oyunu. Ben orijinal sonun daha etkileyici olduğu kanaatindeyim ama bütüne bakıldığında kaba saba günümüz dünyasıyla “kimsenin durup anlamaya vakit bulamadığı” ince şeyler arasındaki kazananı baştan belli savaşı anlatan hüzünlü, neşeli, büyülü, şiddetli bir oyun var ortada. Hayatta gerçekleri mi, sihri mi arzuladığını, yapabilseydi olanı mı, olması gerekeni mi seçeceği sorusu, seyirciye kalan.

 

     “Arzu Tramvayı”


 

     - Yazan: Tennessee Williams

     - Çeviren: Haluk Bilginer

     - Yöneten: Hira Tekindor

     - Oynayanlar: Zerrin Tekindor, Onur Saylak, Şebnem Bozoklu, İbrahim Selim, Erdem Kaynarca, Onur Gürçay, Asena Girişken, Melih Düzenli, Özer Keçeci, Beste Güven

     - Dekor ve Kostüm Tasarımı: Şirin Dağtekin Yenen

     - Müzik: Tolga Çebi

     - Işık Tasarımı: Yakup Çartık

     - Yönetmen Yardımcısı: Beste Güven

     - Sahne Tasarımı Asistanı: Merve Yörük

     - Afiş Fotoğrafı: Yiğit Eken

     - Afiş Tasarımı: Emre Erdem



     Milliyet Gazetesi - 19.12.2017, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5801841
Online Ziyaretçi Sayısı:39
Bugünlük Ziyaret :986

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.