01.02.1963 / Refik Ahmet Sevengil - Muzikacı Ağalar


     Musiki Tarihimiz İçin Belgeler


 

     Musikimizin Batı’ya yönelmesi yolundaki çabaların birbuçuk yüzyıldan uzun bir tarihi vardır. Bu tarihi yazmak isteyenler elbette bir takım kaynaklara ve belgelere başvurmayı düşüneceklerdir. Hem san’at hem Batılılaşma tarihimizle ilgili olan bu kaynaklardan ve belgelerden bazılarını ara sıra söz konusu edeceğim. Bunların içinde daha önce basına getirilmiş olanlar ve olmayanlar vardır, bir araya toplanarak genç kuşaklara sunulmasında fayda görüyorum.


 

     * * *


 

     Üçüncü Selim 1794’de yeniçeri ordusuna dokunmadan onun yanıbaşında Avrupa örneğine uygun bir asker birliği kurmuştu, bu birliği yetiştirmek için getirilmiş olan Fransız subayları bu yeni askerin önüne bir boru ve trampet takımı koymuşlardı. Buradan yetişen Türk musikiciler sonraları ilk bandamızın kuruluşuna emek vermişlerdir. Bunlar süvari borazanı Vaybelim Ahmet Ağa ile trampetçi Ahmet Usta’dır.


 

     İkinci Mahmut 1826’da yeniçeri ordusunu dağıtıp yerine Avrupa örneğinde yeni bir ordu kurunca ceket-pantolon giyen ve düzenli adımlarla yürüyen bu yeni asker artık şalvarlı cübbeli Mehter takımının arkasından gidemezdi. Bu yeni askerle birlikte o zamana dek yurdumuzda bilinmeyen banda takımının da kurulması kararlaştırıldı. Daha önce Batı musikisi ile ilgilenmiş olan süvari borazanı Vaybelim Ahmet Ağa ile trampetçi Ahmet Usta banda öğretmeni oldu, saraydaki genç Enderun ağalarından bu işe elverişli görülenler de öğrenci olarak seçildi. İlk bandacılarımızın adlarını Tayyarzade Ahmet Ata’nın “Enderun Tarihi”nden öğreniyoruz: Halil, Necip, Osman, Atıf, İbrahim, Tayyarzade Halil Edip, Aynizade Kemal Galip, Şemsi, Merkezzade Nuri, Bursalı Ferhat, İskender, Yusuf, Rasih, Muhtar, Husrev ağalar.


 

     Tarihçi Ahmet Ata (1810-1877)’nın babası Tayyar Efendi “Osmanlı Sarayı”nda uzun süre hizmet ederek emekliliğe ayrılmıştı. İkinci Mahmut 1925 yılında bir gün kılık değiştirerek Musahip Sait Efendi ile birlikte sokakta gezerken o sırada doksandört yaşında olan bu Tayyar Efendi’ye rast gelmiş, hatır sormuş, oğullarının saraya alınmasını emretmişti. Ahmet Ata bu suretle “Osmanlı Sarayı”nda yetişmiş, orada yıllarca gördüğü ve karıştığı olayları “Enderun Tarihi” adlı kitabında yazmıştı. Tayyar Efendi’nin ikinci oğlu Halil Edip de ilk bandamız kurulurken bu musiki birliğine alınmıştır. Tayyarzade Ahmet Ata’nın “Enderun Tarihi” Hicri 1292 (Miladi 1876) yılında İstanbul’da basılmıştır. İlk bandamızın kuruluşu ile ilgili bilgi bu kitabın 109-111’inci sayfalarındadır.


 

     * * *


 

     1828 yılında ilk Türk bandasına tam Avrupalı bir kılık verilmesi için, bilindiği gibi, bir Avrupalı musiki ustasının getirilmesi düşünülmüş, Sardunya’dan Giuseppe Donizetti (1797-1848) getirilmişti. Böylece kısa bir süre içinde gelişme ve ilerleme sağlanmıştı. Türkiye’de bulunmuş san’at meraklısı bir İtalyan subayı olan A. Bacolla, ilk bandamızın Avrupalı şefi Giuseppe Donizetti ve İstanbul’daki çalışmaları ile ilgili incelemelerde bulunmuş, İtalyanca olarak hazırladığı etüdü Torino şehrinde “Pimonto Dergisi”nde yayınlamıştır. Bu yazıyı Giuseppe Donizetti’nin torunu G. D. Fransızcaya çevirmiş, “La Musique en Turquie et Quelque Traits Biografiques sur Giuseppe Donizetti Pacha” adı altında 1911 yılında İstanbul’da bir broşür halinde yayınlamıştır. Bu küçük kitapta Giuseppe Donizetti ve Türkiye’deki çalışmaları hakkında değerli belgeler vardır, eski Türk musikisi ile ilgili olarak verilen bilgiye güvenilemez.


 

     * * *


 

     İlk Türk bandasının çalışmaları hakkında bilgi veren yerli kaynaklardan biri İkinci Mahmut sarayında Hekimbaşı olan Abdülhak Molla (1786-1853)’nın anılarıdır. Giuseppe Donizetti’nin gelişinden bir yıl sonra (1829) padişahın İstanbul yakınlarındaki gezilerinde bulunmuş olan Hekimbaşı, bu yolculukta gördüklerini bir deftere kendi el yazısı ile yazmıştır. Biz bu anılardan Abdülhak Molla’nın banda ile ilgili olarak söylediklerini alıyoruz:


 

     “Padişahın her gittiği yere saray bandasının da gitmesi adetti. 28 Şubat 1829’da İkinci Mahmut ve yanındakiler Silivri kasabasından vapurla İstanbul’a döneceklerdi. Padişah, muzikanın kara yolu ile ve yaya olarak döneceklerini öğrenince muzikacıları da vapuruna almış, vapur kalktıktan sonra muzika takımından sekiz-on kişiyi kamarasına çağırtıp iki saate yakın çaldırıp dinlemiştir, gemiden inerken de muzikacılara bolca para vermiştir.


 

     O yıl ‘Kurban Bayramı’ töreni İstanbul’da ‘Büyükdere Çayırı’nda yapılmıştır. Muzika takımı bu sırada padişah tahtının yanında yer almıştır, İkinci Mahmut otağından çıkıp tahtın bulunduğu yere doğru gelirken halkın ve askerin duası göklere dek yükselmiş ve muzika çalmaya başlamıştır.


 

     28 Aralık 1830 günü padişah avlanmak için vapurla Çekmece’ye gidecekti. Vapur padişahı almak üzere ‘Sarayburnu’na giderken muzika vapurun baş tarafında yer almış ve çeşitli parçalar çalmıştır. İkinci Mahmut ‘Topkapı Sarayı’ndan çıkarak gelip vapura binmiş, yemeği vapurda yemiş, sonra muzikacılardan klarinet soloları dinlemiştir. Çekmece’ye varılınca ‘Âyân Konağı’na inmiş, yüze yakın muzika takımı ve suvari ağalar evlere misafir edilmişlerdir. Avdan sonra akşam ve yatsı nöbetlerinde muzika çalınmış, kasabanın kadınları toplanıp muzika dinlemişlerdir.


 

     Başka bir gün padişahın başkatibi Mustafa Efendi ‘Boğaziçi’nde ‘Sırayalılar’ denilen yerdeki yalısında Rusya delegesi Orlof’un onuruna yemek düzenlemiş, yemek yenirken padişahın muzikası çalmıştır. Bu sırada Ruslarla aramızda savaş vardı. İkinci Mahmut İstanbul’un Avrupa yakasındaki ‘Rami Kışlası’nda başkomutan olarak askerin arasında yatıp kalkıyordu. Rus delegesi bu savaşla ilgili barış konuşmaları için gelmişti.”


 

     Ruslarla aramızdaki geçimsizlik ve gerginlik yatışınca padişah 28 Nisan 1830 günü “Rami Kışlası”ndan ayrılıp “Boğaziçi”nde “Tarabya”daki “Hünkar Yalısı”na taşınmıştı. Hekimbaşı Abdülhak Molla padişahın o yakınlardaki yalılara yerleştirilen adamlarını sayarken “Mabeyn-i Hümayun hademesi, muzikacı ağalar ve müezzinbaşılar” sözlerini kullanıyor. Bu muzikacı ağalar ilk bandamızın san’atçılarıdır.


 

     Abdülhak Molla’nın “manüskri” halinde olan anılarını Reşat Ekrem Koçu hayli önce bir gazetede parça parça yayınlamıştır.


 

     İlk bandamızı söz konusu eden bir eski yerli kaynak daha vardır. Bu “Gülşen-i Huzni” adındaki manzum sürname (şenliği anlatmak için yazılan yazı)’dir. “İstanbul Üniversitesi Kitaplığı”nda 5555 sayıda kayıtlı olan bu yazma eser Serasker Mehmet Halil Rifat Paşa’nın İkinci Mahmud’un kızı ile evlenmesi dolayısı ile yapılan ve günlerce süren şenliği anlatmak için yazılmıştır. Bu düğün 1834 yılında yapılmıştır, “Gülşen-i Huzni” adlı sürname de o yıl yazılmıştır. Bu kitapta çeşitli şenlikler anlatılırken şu mısralar da yayılmıştır:


 

     Geh marş, gehey alafranga

     Düzd-i gama vurdular pranga


 

     Bu manzum sözler bugünkü dilimize şöyle çevrilebilir:


 

     Bazan marş, bazan alafranga musiki eserleri gam, keder, üzüntü, sükut denilen haydudu yakalayıp prangaya vurdular ve uzaklaştırdılar.


 

     Bu marşları, alafranga musiki eserlerini, ilk bandamızın san’atçıları çalıyorlardı.


 

     ____________________________________

     Aylık olarak yayınlanan “Opus Dergisi”nin 1. Yıl 5. Sayı ile Şubat 1963 tarihinde basılan nüshasının 9-10. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5806752
Online Ziyaretçi Sayısı:7
Bugünlük Ziyaret :419

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.