01.04.2018 / Zafer Yümlü - Bilirkişi


     
Türk toplumunun bir huyu vardır. Herkes, her şeyi bildiğini zanneder.


 

     Özellikle yol tarifinde çok yaşarız bunu. Siz bir adres sorarsınız, o adresi bilseler de bilmeseler de size bir yer tarif ederler. Hiç kimse, bilmiyorum demez. Bilmiyorum demeyi kendine yediremez çünkü. Yanlış tarif yüzünden alakasız yerlere gider, zaman kaybedersiniz.


 

     Toplumumuzun kendine güvensizliğinin delilidir bu. Ego’nun doruk noktasıdır.


 

     Cehaletle doğru orantılıdır Ego. Hele bir de makam sahibi olundu mu tutabilene aşk olsun. Koltukta oturan her şeyi bildiğini zanneder.


 

     “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” demiş Sokrates. Bizde ise “Bildiğim tek şey, her şeyi bildiğimdir” halini almıştır bu söz.


 

     Bilim adamları hariç herkes bilir her şeyi.


 

     Kahvede bütün gün iskambil oynayan adam, memleket kurtarır; din adamı geçinen kişi, uzay bilimcisi kesilir; altın günlerinde ülkenin psikolojik sorunları çözülür falan. Milletvekilleri derseniz onlar da ayrı komedi. Aynı vekil hem kültür, hem milli eğitim, hem ekonomi bakanlığı yapabilir ülkemizde. Çok bilgilidirler.


 

     Kuran’ın Zumer suresinde “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?” der mesela. Türkçesini okumadığımız için onu da bilmeyiz. Ama biliyormuş gibi sallarız bol keseden.


 

     Konservatuvar sınavlarında herkes çocuğunun yetenekli olduğunu söyler örneğin. Müziğin bir bilim olduğu, sınav sonucunu bilim adamlarının vereceğini kimse takmaz. Çocuk kazanırsa bulunmaz varlıktır, kazanamazsa hakkı yenmiştir ailelere göre. İnternet üzerinden yapılan, yabancı kurumlara kar ve reklam sağlayan sözde kulak testlerini geçmek başarı sayılır. Bilim adamları kurulunun yaptığı sınav ise takılmaz.


 

     “Eller gider Mersin’e, biz gideriz tersine.”


 

     Sanat kurumlarındaki sanatçılar, birbirlerine iyi görünerek müdür olurlar örneğin. İşletme bilmeleri falan gerekmez. Müdür, rakı sofrasında seçilir. Müdürlük koltuğuna oturan her şeyi bilir. En iyi müdür, herkese rakı ısmarlayan, kimseye çaktırmadan cebini en çok doldurandır. İşletmeyi çok iyi bilirler yani.


 

     Konservatuvar müdürlerinde de bu ego olduğu için tıp ve benzeri fakültelerden müdürler atanmıştır bazı üniversitelerde. İşin komiği bunlar da müziği ameliyat yapmakla karıştırdıkları için egolarına kapılarak kurumları parça parça ederler.


 

     Neresinden tutsanız elinizde kalıyor yani. Egosu tavan yapmış halkımız sayesinde memlekette bol miktarda “bilirkişi” bulunuyor.


 

     Ne demiş Yunus Emre?


 

     “İlim ilim bilmektir

       İlim kendin bilmektir

       Sen kendini bilmezsin

       Ya nice okumaktır.”



     İzmir - 01.04.2018, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5784907
Online Ziyaretçi Sayısı:23
Bugünlük Ziyaret :905

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.