01.05.2018 / Zafer Yümlü - Koro


     Her ne kadar Darwin’in teorisine inanmasam da koyunlarla akrabalığımız olabileceğini düşünürüm bazen. Koyun milletizdir çünkü.


 

     Maymuna göre daha faydalı bir hayvan sonuçta. Etinden, sütünden ve yününden de yararlanılabilinir.


 

     Güdülmeyi çok severiz. Eli sopalı çobandan korkarız. Her söylenene inanırız. Sürüden birisi ne yaparsa hepimiz aynısını yaparız. Otlamakla sevinir, sağılmaya bayılırız.


 

     624 yıl “Padişahım Çok Yaşa” demiş bir toplum için çok normaldir bu.


 

     Ülkemizde bol miktarda koro görebilirsiniz. Hemen her şehirde sanat müziği, halk müziği koroları bulunur. Özellikle üç büyük şehirde elinizi sallasanız bir koroya çarpar. İzmir de bunlardan biridir.


 

     Bu koroları anlatacağım bugün size.


 

     Bu korolar, birer komedidir. Genelde emeklilerden oluşan “TSM” ve “THM” korolarında, en önde yüzlerinde bir kova boya bulunan kadınlar, arkada ise takma dişini nereye koyduğunu hala hatırlayabilen ve dünyayı kurtardığını sanarak kasıntı duran erkekler bulunur. Sazendeler ya roman vatandaşlarımız, ya hobi olarak enstrüman çalanlar veya emekli sanatçılardır. Tek seslidirler. Herkes, aynı şeyi söyler, aynı notayı çalar. Şef, şef değildir. Amaç, zaman geçirmektir.


 

     Hoş, gerçi ülkemizdeki hangi koro veya orkestra şefi akademik olarak şeftir, o da ayrı bir tartışma konusu.


 

     Tek sesli bir koronun önünde elini sallayarak “Şef” adı altında hareket eden bu kişilerin vasfı muallaktır. Şef, TRT sanatçısı ise kendini “Berlin Filarmoni Orkestrası’nın şefi Herbert Von Karajan” sanıp hava atar. Oysa devlet memuru olan bir sanatçının başka bir iş yaparak para kazanması suçtur. Emekliyse sorun yoktur. Şef biraz bakımlı veya gençse koroda bulunan bayanlar O’nunla resim çektirmek için yarışırlar. Çaktırmadan asılanlar veya genç şefi kızına ayarlamaya çalışan bile olur. Koristler, şefe hoş görünüp solo söylemek için birbiriyle yarışır. Solo alamayanlar “Şef”e bozulur.


 

     Levent Kırca’nın koro parodisi gerçektir yani.


 

     Çoksesli korolarda ise durum farklıdır. Çoksesli bir koronun şefi olmak için konservatuvarın koro şefliği bölümünden mezunu olmak, armoni ve piyano bilmek gerekir.


 

     Şimdi gelelim konunun başka bir boyutuna.


 

     Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği, kültürümüzün iki değerli koludur. Her ikisinde de muhteşem eserler vardır. Peki Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği koroları, ülkeye ve bu sanatlara doğru hizmet ediyorlar mı? Kültür Bakanlığı’na bağlı korolar, ayrı bir boyut. Onlar, devlet memuru. Onların ne iş yaptığını ve verimliliğini bakanlık kontrol eder. Etmelidir de. Gerçi onların da bankamatik memuru olan opera korolarından pek farkı yok ama şehrimizdeki korolar işlerini doğru yapıyor mu?


 

     Kişilerin sosyalleşmek için korolara katılması çok güzel bir davranıştır. Korolar, katılımcılara nota bilgisi, ritm ve makam bilgisi, müzik tarihi, müzik kültürü bilgileri vermelidir. Çeşitli derneklere bağlı faaliyet gösteren bu korolar, halkın dinleyip bilinçlenmesi, Türk müziğinin tanıtımı ve gelişimi için konserler vermeli, ulusal ve uluslararası festivallere katılmalıdır.


 

     Avrupa’da köylerde bile korolar, orkestralar vardır. En basit kilise korosu bile çokseslidir.


 

     Tercih sizde. Koyun millet olup çoban tarafından güdülmek mi yoksa kültürümüzü yaşatıp geliştirerek dünyaya tanıtmak mı?


 

     Hadi, şimdi hep beraber söyleyelim.


 

     Meeeeeeeee…



     İzmir - 01.05.2018, Salı




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6219837
Online Ziyaretçi Sayısı:2
Bugünlük Ziyaret :96

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.