01.01.2010 / Haluk Tarcan - Rus Tekniği Bu mudur?


     Richter, Horowitz, Berman, Rachmaninof (Tatar’dır)… Hayran olduğumuz Rus piyanistleri…


 

     Bir zamanlar Sovyetlerden gelen genç Rus piyanistleri yarışmalarda sürekli olarak büyük ödülleri götürürlerdi… Piyano tekniğini, daha doğrusu piyano mekanizmini İtalya, Fransa ve Avusturya’daki büyük hocaların verdikleri piyano kurlarına devam ederek aramış bir kişi olarak bu piyanistlere herkes gibi ben de hayrandım… Fakat, bir gün Fransız televizyon kanallarından birinde “Moskova Konservatuvarı”ndan tanınmış bir hocayla yapılan söyleşiyi izledim ve de hayal kırıklığına uğradım… Tekniğinin temeli, “parmak tekniği”ne dayanıyordu. Ülkeye döndüğümden beri Azerbaycan’dan gelen, yani Rus piyano tekniğiyle yetişmiş olan iki ayrı hocanın, bazı öğrencileriyle yakın temasım oldu. Teknik gene aynı “parmak tekniği”…


 

     Eğer Rus piyano tekniğinin temeli bu ise Richter, Berman, Horowitz’in bu parmak tekniği, bu mekanizm ile dünyayı hayran bırakan, erişilmez bilinen seviyeyi elde etmiş olmaları uzak bir olasılık gibi görünmektedir.


 

     Ayrıca, bu kişilerin fiziksel yapılarının da yüksek seviyeyi kolayca elde etmiş olmalarında etkisi olduğu düşünülebilir. Örneğin, Richter’in 4 parmağı hemen hemen aynı uzunluktadır… Berman’ın, Horowitz’in elleri 11’li aralığı, bir oktav rahatlığıyla kavrayacak büyüklüktedir.


 

     O zaman şunu düşünebiliriz… Demek ki, bu kişiler aslında doğuştan tüm kolaylıklara sahiptirler. Fakat geriye kalan çok sayıdaki Rus piyano virtüozlarının varlığını nasıl açıklayabiliriz?


 

     Bunu da, Rusların işgal ettikleri, Romanya’dan Çin’e kadar uzanan uçsuz bucaksız topraklardaki halkın sayısı -sanırım 200 milyondan fazladır- ve bu halkın evlenme yoluyla oluşturduğu çaprazlama sonucu doğan çok nitelikli, kısacası dahi çocuklarla açıklanabilir…


 

     Bunların yarattığı hayranlık sonucudur ki, Rus tekniğinin bambaşka ve üstün bir teknik olduğu kabul edilmiştir.


 

     Ankara’dan bana bir öğrenci geliyor… Benim piyano kitabını Ankara’da bulmuş okumuş, bana telefon etti… Çünkü, her iki dirseği de sakatlanmış… Kitabımda özellikle bilek ve kol sakatlıklarının neden ve nasıl’ını açıklamıştım… Ne yapacağını bilemiyormuş, öyle dedi.


 

     Genç bir delikanlı, büyük bir kolaylığı var. Kendi kendine solfej öğrenmiş, kendi kendine armoni çalışmış, kompozisyon yapıyor. Bilgisinin, akademik bir temele oturması için O’nu çok değerli besteci ve orkestra yöneticisi Selman Ada’ya gönderdim. Fakat, Selman Ada, halen “Mersin Operası”nı yönettiğinden O’na, Ankara’da başka, değerli bir armoni ve kompozisyon hocası bulmak gerek…


 

     Evet, çok nitelikli olan bu genç bir süre bir Azerbaycanlı piyanistle çalışmış… Hoca, konser piyanisti seviyesinde… Fakat, Rus ekolünden geldiği için, bu nitelikli gencin parmaklarının kuvvetlenmesine yarayacak egzersizler tümüyle parmak egzersizleri… Sual işaret şeklinde kıvırdığı parmakları en yüksek noktaya kadar gerdikten sonra tüm kuvvetiyle tuşlara vurmasını öğretmiş ve bunu günde saatlerce tekrarlamasını tavsiye etmiş. Sonunda gencin zorlama ve bu zorlamayı, bu yanlış mekanizmi tekrarlama sonucu dirsekleri sakatlanmış… Dirseklerine dokunduğum anda acıdan havaya zıplıyor… Rus tekniği denen teknik, tüm sertliğiyle gene karşımda…


 

     Hiç şüphesiz parmakların -şartlar ne olursa olsun- çalıştırılması sonucu, bir kuvvet ve sürat elde edilebilir. Bu binlerce hoca tarafından yüzlerce konservatuvarda uygulanmaktadır ve de uygulanmaya devam edilmektedir. Ama, sonuç tuşları kuvvetle çekiçleyen parmaklar ve üretilen renksiz, tınısız bir tıkırtı… O kadar!..


 

     Bu ruhsuz takırtı ile bir Çaykovski gözleri kamaştıran bir şekilde icra edilebilir. Ama bir Debussy, bir Mozart, bir Scarlatti için, piyanodan ancak dikiş makinası intizamıyla, ruhsuz bir ses çıkar. Eserler, birer Czerny etüd haline dönüşürler.


 

     Parmak tekniği, klavsen tekniğinin piyanoya uygulanmasının sonucu günümüze kadar gelmiştir. Hala, öğrencilere, hocaları kendilerine de öğrenciliklerinde ihtar edildiği gibi “artiküle… artiküle” diye bağırmakta, sinirlenmektedirler… “Artiküle”, yani, parmakları en yüksek noktaya kadar gerip tuşları “çekiçleyin!..”


 

     Parmak tekniği neden bilek ve sonra da dirsek sakatlıklarına sebep olur?.. Çünkü öğrenci:


 

     * Parmaklarını soru işareti şeklinde germek için


 

     * Bileğini sıkar, gerekli kuvveti bu sıkma ile elde eder…


 

     Öğrenci iken ben de aynı şekilde bileğimi sıkıyordum… Sonra da ön-kol kaslarını sıkmaya başlar ve dirsekleri sakatlanır… Bu sakatlığı da biliyorum; 14 yıl kadar önce bir deniz kazası geçirdiğimde ön-kol adalelerini sıkarak kürek çektiğimde başıma gelmişti.


 

     Parmaklar,


 

     * Kol, omuz, pazu kaslarını klaviyeye nakleden birer araçtırlar.


 

     * Yaklaşık 10/15 santimetre uzunluğundaki parmağın


 

     * Klaviyeyi, tuşları harekete geçirmesi ancak,


 

     * Bileği sıkmak yoluyla elde edilebilir.


 

     Bunun yerine kuvvet,


 

     * 50 ile 70 vb. santimetre uzunluğundaki


 

     * Kolun ağırlığı ya da


 

     * Pazu adalelerini kasmak suretiyle rahatlıkla elde edilir.


 

     * Bu icra şekli,


 

     * Hiçbir sakatlığa yer vermez ve


 

     * Piyanodan her tür renk, tını elde edilebilir…


 

     Bu durumda parmaklar,


 

     * Kol ağırlığını tuşlara nakleden bir musluk gibidirler. Bir piyanist için:


 

     * Omuz, tarak kemikleri ve parmak uçları


 

     * Bu 3 nokta arasında kasılacak, sıkılacak hiçbir uzuv yoktur. Hele


 

     * Bilek sadece bir menteşe gibidir. Kolu sağa sola aşağı yukarı oynatacak konkav (yukarıdan aşağıya çizilen bir daire) ya da konveks (aşağıdan yukarıya çizilen bir daire) bir şekilde hareket edebilmeye yarar ve sürekli,


 

     * Gevşek olarak hareket eder. Ayrıca,


 

     * Havadaki parmaklarla, tuşların arasındaki mesafenin, her parmak için aynı zamanda kat’edilmesi gerektiğinden zaman ve enerji kaybı da ayrı bir sorundur.


 

     Bu sorunla birlikte esas, temel mekanizmin prensibine gelmiş bulunmaktayız:


 

     * Piyano çalma işlevi “tuşların derinliğinde” gerçekleştirilir.


 

     * Parmaklar tuşlarla sürekli temas halindedirler. Bu yolla piyano parmak uçlarıyla vücudun devamı halindedirler ve de


 

     * Bilek ve dirsek sakatlıklarına engel olmak için


 

     * Çalmadan önce + çalma anında + çaldıktan sonra parmaklar, kollar, tüm vücut gevşek halde olmalıdır… Bu noktaya sakatlıkların, yanlış tekniklerin her türlüsünden geçmiş bir kişi olarak vardım.


 

     Bu genç yetenek, piyano tekniği için Ankara’dan gece otobüsüne biniyor, gece otobüste uyuyor, sabah bana derse geliyor… 3 saatten fazla ders yapıyoruz… Öğleden sonra otobüsle Ankara’ya dönüyor. Derslerde:


 

     Tüm yanlış hareketlerini inceleyip neden ve nasılını ortaya çıkarıyorum ve çözüm şeklini açıklıyorum. Vaktiyle, “Orkestra” dergisine yazdığım bir yazıda,


 

     * Bir öğretmen, piyanoda her hareketin niçin ve nasılını açıklayabilmeli diye yazmış ve sonra genelde bu yapılmadığından çoğu gençler, piyanist diplomasını aldıklarında “piyano nasıl çalınamaz onu öğrenmişlerdir” demiştim. Bu makalem nedeniyle konser verdiğim bir konservatuvarda piyano hocaları konserime gelmemişlerdi (??)… Tekniklerinden emin olsalardı konsere gelip benimle tartışırlardı… Kaybeden ben olmadım!..


 

     Şu anda bu genç yeteneği,


 

     * Çok ağır bir tempoda,


 

     * Saniye saniye her hareketini kontrol ederek,


 

     * Her an tüm vücudunu gevşeterek,


 

     * Tüm dikkatini bu çalışmaya yoğunlaştırarak yani, “konsantre ederek”,


 

     * Piyano çalma mekanizmini refleks haline getirebilmesi için çalıştırıyorum.


 

     Dirseklerinin ağrısına rağmen,


 

     * Bu ağrıları harekete geçirecek bilek el,


 

     * Bilek ve ön kolu tümüyle serbest bırakmasını öğrenmeye başladığından,


 

     * Gevşeme halini korumaya dikkat ettiğinden,


 

     * Gerekli gevşetme egzersizlerini, bu ağrıları artık duymayarak yapmaya başladı.


 

     * Piyanodan çıkan sesin niteliğinin bambaşka olduğunu duymak O’na büyük cesaret ve piyano çalma zevkini yeniden verdi, yarışmalara girmek istiyor… Girebilecektir… İki yıl sabır!..


 

     Yazımı aynı prensibi bilmem kaçıncı kere tekrarlayarak ve piyanistlerin dikkatini çekerek bitiriyorum:


 

     “Piyano, parmak tekniğiyle çalınmaz… Rus tekniği adı altında çocukların bilekleri, dirsekleri sakatlanmaktadır… Ve de yalnız bizde değil, Batı’da da bu konuda ıstırap çeken çocukların, gençlerin sayısı çoktur… Zavallılar, bu sakatlığın doktorlarca ve tıbbi tedavilerle geçeceğini sanmaktadırlar: Klinikler, iğneler ‘infiltrationlar’, fizik tedavi… Nafile… Sorun ‘tekniğin kökünden değiştirilmesi’dir. Tecrübelerimle sabittir.”



     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 48. Yıl, 411. Sayı ile Ocak-Şubat 2010 tarihinde basılan sayısının 9-14. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5759412
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :1419

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.