01.12.1994 / Mithat Fenmen - Sivas’tan Bir Ses

Müzik Görüşleri, Sayı: 3
Sayfa: 1  *  Aralık 1949


     Bundan birkaç ay önce, “Sivas Çimento Fabrikası” ustabaşılarından bir müziksever bizi ziyaret etti. Bu arkadaşın hikayesi şöyle:


 

     Piyanoyu delice seviyormuş. Fabrikada gündelik işini bitirir bitirmez piyanoya koşar, müzikle başbaşa tatlı saatler geçirirmiş. Fabrikanın bu orta halli piyanosunda bütün yorgunluğunu giderirmiş. Sivas’a uğrayan operet piyanistlerinin el hareketlerini uzaktan dikkatle izler, ertesi gün onları taklit ederek piyano üzerinde deneyimini geliştirmeye çalışırmış.


 

     Ama bakmış ki, sağlam bir temel olmadıkça beklenen sonucu elde etmek olanaklı değil. İşin ciddiyetini anlamış. Para biriktirmiş. İlk tatilini Ankara’da geçirmeyi ve biraz olsun bu işin bilimini öğrenmeyi tasarlamış.


 

     Kendisiyle ilk tanıştığımız zaman hikayesi burada bitiyordu. Son aldığımız bir haber, bu hikayeyi güzel bir biçimde tamamlamaktadır.


 

     Aldığı öğüt ve çalışma kuralları sayesinde piyanoyu bir hayli ilerletmiş. “Halkevi”nin caz topluluğunda piyano çalması için kendisine başvurulduğu halde, bu isteği yerine getirmemiş. Çünkü klasik müzik ile olan bağını koparmak istemiyormuş.


 

     Sivas’lı ustabaşı müziğe susamışların bir simgesidir. Onun temsil ettiği amatörler grubu hiç küçümsenmemelidir. Yurdun her kentinde, her kasabasında ve hatta her köyünde bu müzik aşıklarına rastlayabiliriz. Bunlar müziği yalnız dinlemek değil; elbirliğiyle, yürekleriyle, bedenleriyle onu canlandırmak tutkusuyla çalgıların peşinde koşanlardır.


 

     Radyo, muhakkak ki bir eğitim aracıdır. Ama bu alandaki bütün gelişmelere rağmen, çok eksik bir araç, canlı müziğin vitaminlerini adeta yok eden bir araç…


 

     Müziği yaymak konusunda radyodan sağlanan yarar, üzülerek belirtelim, bütün tahminlerin çok altındadır.


 

     Fransızlar bunu anlamışlar ve onbir yıl önce, halkın canlı müzikle ilişkisini sağlamak için şöyle bir plan hazırlamışlardı:


 

     Ortasında bölmesi olan büyük otomobiller yapılacak. Otomobilin bölmesine küçük bir kuyruklu piyano yerleştirilecek, arkaya üç sanatçı oturacak (mesela bir piyanist, bir kemancı ve bir de şan sanatçısı…) Şoför kendi görevinden başka, piyanonun akort ve sağlıklı taşınma işinden de sorumlu bulunacak.


 

     Bu otomobil Paris’ten yola çıkarak, radyonun bulunduğu ama canlı müzik kaynağı olan konserlerden habersiz kasabalara uğrayacak. Belediye salonunu dolduran yüzlerce müziksevere (müziğe susamış olan bu insanlara) manevi gıdasını dağıtacak…


 

     Debussy, Ravel ve Fauré’ler yetiştirmiş bir ülkenin böyle bir çareye başvurmuş olması, gerçek müzik eğitiminin ancak canlı müzikle elde edilebileceğine inanmış olmasından ileri gelir.


 

     Ülkemizde de bu yolda hızlı adımların atılması zamanı gelmiştir. Sivas’tan gelen ses, hepimizi sevindirecek müjde dolu bir haberdir.



     “Mavi Nota Aylık Müzik ve Sanat Dergisi”nin 1 Aralık 1994 tarihli sayısının 17. sayfasından alınmıştır. - 01.12.1994, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5759106
Online Ziyaretçi Sayısı:35
Bugünlük Ziyaret :1377

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.