01.05.2014 / Haluk Tarcan - Genç Bir Virtüyoz


     Son zamanlarda “Orkestra-sion”un başında vermiş olduğu senfonik konserlerde tanıdığımız Orçun Orçunsel’den söz ediyorum.


 

     Facebook’ta kedi sevgisi ve hınzır zekasıyla tanıdığım bu genci ilk kere geçen yıl “7. Senfoni”yi dinamik bir şef olarak başarıyla yönettiği konserde dinlemiştik.


 

     Orkestra yönetimi dışında çok iyi bir piyanist olduğunu duymuştuk:


 

     * “1. Ferdi Ştatzer Piyano Yarışması”nda teşvik,

     * “7. Trakya Üniversitesi Genç Müzisyenler Piyano Yarışması”nda ikincilik,

     * Kıbrıs’ta düzenlenen “1. Uluslararası Beşparmak Yarışması”nda da üçüncülük ödüllerini almış.


 

     Orçun Orçunsel’i “Fransız Lisesi”nin “Konser Salonu”nda dinledik, 3 Nisan Perşembe 2014. Resital yüklü bir Chopin programından oluşuyordu.


 

     Fréderic François Chopin (1 Mart 1810 - 17 Ekim 1849)

     Balad No. 1, Op. 23, sol minör

     Balad No. 4, Op. 52, fa minör

     Impromptu No. 1, Op. 29, Labemol Majör

     Noktürn, Op. Post., dodiyez minör

     Noktürn, Op. 48 No. 2, fadiyez minör

     Noktürn, Op. 9, No. 3, mi minör

 

     Ara

 

     Scherzo No. 2, Op. 31, sibemol minör

     Vals, Op. 64 No. 2, dodiyez minör

     Vals, Op. 69 No. 2, si minör

     Vals B. 150, la minör

     Mazurka Op. 17, No. 4, la minör

     Mazurka Op. 63 No. 3, dodiyez minör

     Mazurka Op. 67 No. 2, sol minör

     Mazurka Op. 67 No. 4, la minör

     Andante Spianato & Grand Polonaise Brillante Op. 22


 

     Programa bir göz attığımızda dikkatimizi çeken Chopin’in şaheserlerinden ve aynı zamanda piyanistlerin mezarı denen 4. Balad oldu. Güzelliği kadar şiiriyle insanı cezbettiği gibi piyano tekniğinin en nankör, en zor eserlerinin başında gelir.


 

     Chopin programlarında bu “Balad” yalnız başına yer alırken, Orçun ondan önce bir de “1. Balad”ı koymuş.


 

     Dikkatle, biraz da şüpheyle dinlediğimiz bu iki Balad sonunda Orçun’un gerçek bir virtüyoz ve müzisyen olduğunu kabul ettik.


 

     Virtüyoz ve müzisyen dedik… Parlaklıkları ve zorlukları ile tanınan bu iki eserin çok kereler gayet parlak ve fakat sadece kupkuru icralarını dinledik… Ve bu tür piyanistlere acıdık… Mademki teknik gösteri peşindesin, piyano edebiyatı o kadar geniş ki bu arzunu sadece parmaklar için yazılmış eserlerden birkaçı ile tatmin edebilirsin… Hayır, Orçun’u müzisyen/piyanist bulduk. Buna, sanırım, doğuştan kolaylığını da ilave edince karşımızda önce cümlelerin doğru telaffuzunu, seslendirilmesini rahat ve parlak bir teknikle icra eden bir virtüyoz bulduk… Her iki Balad’da çok başarılı idi, gerçek bir zevkle dinledik.


 

     Birinci Balad tam anlamıyla günümüzdeki sürat modasına uygun ve buna rağmen müzik içeriği hassasiyetinde hiçbir şey kaybetmedi.


 

     “4. Balad”da (bu nankör eserde) çok rahattı. Hiçbir endişe duymadan kolayca çaldığı bu eser daha başlangıçta resitalin zirvesinde idi.


 

     Büyük eserler arasındaki “2. Scherzo”ya gelelim… Burada Orçun gençliğin verdiği coşkuyla -bize göre- esere gereğinden fazla hızlı başladı ve öyle devam etti. Ama müziği kaybetmedi… Pırıl pırıl çaldı… Daha az parlatılmış bir “Scherzo”yu dinlemek isterdik, çünkü Orçun her şeyden önce bir müzisyen… Scherzo’nun başındaki “si.la.si.re.fa”yı fark edemedik. Çok acele olduğundan hiç hoşumuza gitmedi… Bu esere giriş şekli ne Chopin’e ne de Orçun’a yakıştı.


 

     Mazurkalar… Bilindiği gibi Polonya halk müziğinin temsilcileridir.


 

     Bu eserlerde, mazurkaların serbest havasını Chopin’in açısından O’nun “rubato”ları ile icra etmek gerekir… Orçun bu havayı mükemmel bir şekilde verdi. Hatta mazurkalar, baladlar’dan sonra konserin ikinci zirvesiydi. Kolay sanıldığı için konservatuvar öğrencilerine verilir!.. Verilmesine verilir ama pek çok hallerde öğretmen bile onun adımlardan gelen vurgularını, bazen kontrpuan’a kaçan çetin yazısı nedeniyle öğrenciler kavrayamaz… Belki kabahat hocalardadır? Ama bu demek değildir ki noktürnlerin havasını veremedi. Tam tersine… Noktürn deyince piyanistler Chopin’i de piyanoyu da halkı da salya sümük ağlatmak için çabalarlar… Orçun mübalağaya kaçmadan, ölçülü, olgun bir piyanist ciddiyetiyle noktürnleri dinletti.


 

     Valslar… Hiç Chopin programında vals eksik olur mu? Chopin’in Paris’e ilk geldiği anları yaşatan bu eserler sanırım Chopin’in küçük çaptaki en çok çalınan eserlerindendirler… Mi minör Op. Posthume Vals bana konservatuvardaki kısa pantolonlu dönemimi hatırlattı… O zamanlar benim sükse parçamdı… Unutmuşum. Elime yeniden almalıyım.


 

     Elbette ki tekniğinin parlaklığına güvenen bir piyanist programın sonuna “Andante Spianato”yu koyacak ve parlaklığıyla programına alkış dolu bir nokta koyacaktı… Orçun da öyle yaptı.


 

     Orçun’u bundan sonra başka sahnelerde de sık sık dinlemek isteriz.


 

     Orçun’u gerçek bir virtüyoz/müzisyen olarak tanımak yanında bazı sorunları da getirdi:


 

     * Orçun’un resitali üç-dört gazete tarafından bildirilmiş mi idi? Hayır!…


 

     Burada “dahi çocuklar” dışında kalan “piyanistleri-müzisyenleri” konu alıyorum:


 

     * Dahi çocukların adları herkes tarafından başta gazete yazı işleri müdürleri ve muhabirler tarafından bilindiği için onların konserleri hemen gazetelerde çıkar. Evet buna layıktırlar. Ülkemizi dışarıda tanıtmakta büyük rolleri olmuştur. Kısacası, tarihi ve ulusal görevlerini harika bir şekilde yapmışlar, tamamlamışlardır… Ama dahi çocuklar dışında aynı seviyede gerçekten çok değerli piyanistlerimiz de var… Onlar gazeteler tarafından ele alınmamış, üvey çocuk muamelesi görmüş olduklarından hiçbir şekilde tanınmazlar… Virtüyoz seviyesinde olmalarına, virtüyoz olmalarına rağmen konserlerine öğrencileri, dostları giderler.


 

     Unutmayalım ki dahi çocukları dinlemek için değil, büyük çoğunlukta onları seyretmek ya da ben konserinde vardım demek için giderler.


 

     Orçun ve O’nun virtüyozite seviyesindeki -ülkeye geç geldiğim için- öteki piyanistlerimizin hepsini tanımıyorum, bir kaçını dinledim, ama şu satırları yazdığım esnada adlarını hatırlamıyorum. Son yılda tanıdığım üç piyanisti takdim edebilirim:


 

     * Ece Demirci… Harika bir “Chopin si minör Sonat” ve şu piyanistlerin mezarı olan “4. Balad”la tanıdım… İki büyük mihenk taşı…


 

     * Bir diğer virtüyoz: Evren Büyükburç… Bir tek resitalde icra ettiği “Liszt Sonat” ve “Schumann Fantezi”!… Mükemmel, kusursuz… Her iki esere de tam anlamıyla hakim… Orçun’dan önce de aynı salonda…


 

     * Burak’ı tanıdım… Liszt’çi bir piyanist…


 

     Acaba halkımız, halkımızı geçelim… Müziksever halkımız bu isimleri bilebiliyorlar mı?


 

     O zaman soruyorum: Gazetelerimizin, zaten tanınmış olan dahi çocukların konser haberlerinin onda biri kadarını bu gerçek ve fakat bilinmeyen virtüyozlarımıza da eğilmeleri gazetecilik görevleri gereği değil midir?


 

     Hiç bir şekilde dahi çocukları değersizleştirmek gibi mantık dışı bir tutumda değilim… Hele tevazuu, arkadaşça davranışı ile İdil Biret’e toz kondurmam!..


 

     Ama bir dahi çocuğun Tanrı hediyesi, bir eseri 3 günde öğrenirse ve üvey çocuk aynı eseri 3 haftada öğrenirse, sahnede durum ne olur? Hiçbir dahi çocuk boynunda yafta ile ben bu eseri 3 günde öğrendim diye sahneye çıkmaz. O zaman dahi ve üvey çocukların çaldıkları aynı eser CD etiketlerine isim koymadan dinletilirse çok mühim sürprizlerle karşılaşılabilir.


 

     Üvey çocuklarımıza da hak tanıyalım!..


 

     Not: “Virtuose” kelimesi beceriksiz ağızlarda “virtüöz” oldu. Aslı olan kelimenin “virtüoz” okunması güç: Ü’den O’ya geçiş bu okunmada Ü’den sonra Ö’ye geçiyor… Biz konservatuvarda “virtüoz” demesini öğrendik. Fakat Türkçe’de dudaklar Ü’den O’ya geçemiyor, bunun için araya bir Y koymak gerekiyor, o zaman geçiş yabancı dillerde tembel olan dilimiz için kolay oluyor: “Virtüyoz”…



     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 53. Yıl, 435. Sayı ile Mayıs-Haziran 2014 tarihinde basılan sayısının 41-46. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5687774
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :1061

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.