01.03.1984 / Kemal Gür - Klasik Batı Müziğinden Seçmeler


     “İstanbul Belediye Konservatuvarı Yatılı Bölümü”
nde okuyan öğrenciler yatılı okulların birçoğunda olduğu gibi acı tatlı bir sürü olayın tanığı ya da kahramanı olmuşlardır. Bu olaylardan bir tanesi “Yatılı Bölüm”ün “Beşiktaş, Kılıçali”deki eski saray ahırlarından bozma binasında geçer.


 

     Bu bina iki katlıdır (şimdi Belediye Şube Müdürlüğü, Türk Musikisi Bölümü ve Nikah Dairesi olarak kullanılan bina). 1950’li yıllarda sınıf haline getirilen kocaman, basık tavanlı odaları; tabanı ahşap, kocaman bir ikinci kat koridoru, bastıkça çeşitli gıcırtılar çıkaran tahta merdivenleri, büyük bir U şeklindeki binanın ortasında kocaman bir avlusu; alaturka, kocaman taşlı, yarım duvarlı, kapılarının altı yerden 10-15 cm. kadar kesilmiş helaları olan bir yer. Bu arada, ses ve ısı geçirgenliği sıfıra yakın duvar ve bölmelerini de unutmamak lazım. Buna karşın şimdiki “Belediye Konservatuvarı” binası yanında bu bina lüks sayılabilir kanısındayım ben.


 

     Kahramanımız yatılı bölüm öğrencilerinden biri. Yaşının küçüklüğüne rağmen saçları bir hayli dökülmüş, neredeyse tepe açılacak. Genç çocuk haklı olarak bu duruma üzülüyor, ama çaresi de yok. Bir de, arkadaşları arasında, cesaret edebilenler O’nu “Kel” diye çağırıyorlar arada bir. Herkesin bir takılma adı olur yatılı okullarda, ama arkadaşları arasında bazıları işi daha da ileri götürerek, uygun bir anda bizimkinin kafasına hafifçe bir şaplak indirip “Kel” diye bağırmasalar… İşte o anda kıyamet kopuyor. Kavga, hırgür, dargınlıklar, disiplin kurulu, dayak vb.


 

     Bizim delikanlı bir gün üst kattaki odalardan birinde, arkası kapıya dönük olarak piyano çalışmakta… Kapı yavaşça açılır; bir kol uzanır, şaplak delikanlının tepesine iner “Kel” sözcüğüyle… Bizimki atiktir; hızlı koşar, çeviktir ve… kavgacıdır. Ama vuran daha çevik olmalı ki, delikanlımız kaçan bir ayak sesini izleyerek arkadan koşturur. Alt kata inilir, kaçanın ayak sesleri helalar tarafına doğru gittiği izlenimini verir. Bizimki arkadan. Helalarda ayak sesleri yok olur. Delikanlımız etrafa bakar ve karar verir. Vuran, olsa olsa helalardan birine girmiştir. İçeri girer. Hela kapıları, bir tanesi dışında tümüyle açıktırlar. Bizimki kapalı kapı önünde durup içeriye seslenir:


 

     - “Çık dışarı erkeksen. İstersen çıkma. Gerekirse burada saatlerce beklerim.”


 

     Buraya aldığımız sözler bizimkinin ne demek istediğini belirten sözler. Aslında bu sözler bir sürü başka sözcüklerle (!) bezenmiş durumda, ama onları buraya alamıyoruz doğal olarak.


 

     İçeriden ses gelmez. Bizimki bekler, bekler, sonunda:


 

     - “Çıkıyor musun, çıkmıyor musun?” diye sorar (aynı süsleme sözcükleriyle). İçeriden yine yanıt gelmez. Bunun üzerine bizimki, yine bir sürü süslü kelimenin eşliğinde, bacağının bütün gücüyle kapıya bir karate tekmesi atar. İçeriden tok bir çarpma sesi ve bir “Ahhh, anaamm!” inlemesi duyulur.


 

     …………………………………………


 

     Sonucu merak ediyorsunuzdur sanırım. Bizimkine bir hafta okuldan uzaklaştırma cezası verilir disiplin kurulunca. Helada nöbetçi öğretmen varmış. Bizimki kapıya tekmeyi atınca, zaten bir çivi mandalla tutturulmuş olan kapı -o kocaman kapı- hızla, içeride çömelmiş olan nöbetçi öğretmene çarpmış ve onu o kocaman alaturka hela taşına oturtmuş.


 

     …………………………………………


 

     Bizim, artık orta yaşın başlarına gelmiş delikanlımız -geçenlerde kendisiyle konuşmuştum- hala sınıfta başına vurup kaçanın kim olduğunu merak etmekte, bilesiniz.


     _____________________________________


     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 13. Yıl, 127. Sayı ile Mart 1984 tarihinde basılan sayısının 49-50. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5756139
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :241

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.