Harun Arslan - Atatürk'ün Dışında İsim Vermek
Doksanlı yılların başında “Kültür Merkezi” tadilat çalışmalarından sonra tekrar hizmete gireceğinde maddi destek sağlamak için salonun koltukları, üzerine ismini plaketle yazdırmak isteyenlere ciddi bir bedelle satıldı. Bir metal üzerinde adları yazıyordu.
Yıllar geçti, bir gün isimlerin olmadığı dikkatimi çekti. Nasıl olduğunu bilemediğim şekilde isimler sökülmüştü. İsim sahipleri o yıllarda binanın yapılmasına maddi bir katkıda bulunmuşlardı. Ve bunun karşılığında isimleri koltukların üzerine yazılmıştı. Peki ne oldu, ödedikleri paralar nereye gitti? Buna mutlaka üzülmüşlerdir. Bir yere isimlerinin yazılması güzel, ama sonra kaldırılması herhalde çok kötü bir duygu olsa gerek.
Mersin’in stadyumuna ve lisesine adını verdiğimiz Tevfik Sırrı Gür Mersin’e bu eserleri kazandırmış, büyük hizmetler yapmış olduğunu tarihten biliyoruz. Fakat araştırmacı yazar Abdullah Ayan yakın zamanda Tevfik Sırrı Gür hakkında bazı olumsuzlukları bir yazı dizisi ile gündeme getirdi. Abdullah Ayan’ın yazıları ciddi araştırmalara dayandığı için ben önemserim. Bir sinagog’un taşlarının sökülüp “Kültür Merkezi” inşaatında kullanıldığı söylendi. Yani şu anda Mersin’de iki kilisemize ilave bir de sinagogumuz olacaktı.
Koray Aydın’ın adı bir spor sahasına verildi. Acaba bu gün olsa onun adı verilir miydi diye sormak lazım.
Bazı belediyeler yıllar önce törenlerle yazdırdıklar Kenan Evren adını bu gün silmeye çalışıyorlar.
Farklı partinin kazandığı belediyelerde, bazı isimlerin meclis kararıyla sıkça değiştirildiğini biliyoruz.
Bu tanınmışlık ve önemliliğin ölçüsü nedir? Size göre çok üstün görülebilir, ama bir başkasına göre değildir. Bunun ölçüsü herkese göre farklı olabilir.
“Mersin Gönüllüleri Platformu” da kentin içinde bazı yerlere tanınmış kişilerin adlarının verilmesini proje olarak planlıyor. Bence son yaptıkları “Umudun Elçileri” adlı güzel projeden sonra bunu bir kez daha düşünmeliler.
“İçel Sanat Kulübü Bülteni”nin yayın yönetmeniyim. Her ay bize gelen yazıları inceleyip bültenimize koyacaklarımızı seçiyoruz. Yazı seçimi benden önceki dönemde oylama ile yapılıyordu. Ben ise sekiz kişilik yayın kurulunda bir kişinin dahi itirazı olursa yazının konulmaması fikrimi ortaya koydum. Hazırladığımız bülten sekiz kişinin de içine sinmeli. Bir kişinin dahi içine sinmemesi önemli diye düşünüyorum.
Bir kişi sizin için çok üstün olabilir, size göre kente büyük hizmetler yaptığını düşünebilirsiniz; ama başka birisi de bunun tam tersini düşünebilir.
Bugün kentimizde bazı yerlere ismi verilecek kişiler sevinip, gururlanarak mutlu olabilirler. Ama ileriki yıllarda isminin kaldırılması onları üzecektir. Daha ileride gerçekleşirse çocuklarını, yakınlarını incitecektir.
Kendi imkanlarıyla bir okul, cami vs. gibi sosyal hizmetlerde bulunan bir kişi buraya istediği ismi verebilir.
Ama bunun dışında kentimizde caddelere, parklara, binalara ismi verilebilecek tek kişi Atatürk’tür. Bunun dışında bundan sonra böyle bir eyleme girişilmemelidir. Herkesin kendine göre bir kahramanı vardır, onun adının verilmesini ister. Bunun da sonu yoktur, önüne geçilemez. Herkese bir isim yazın dense yüzlerce isim ortaya çıkar.
İsimlerin dini, etnik, siyasi yapılarına göre bir ayrımcılığı yaratma tehlikesi de büyüktür.
Kentte yaşayanların bu konuda görüşünü almak gerekir.
Her isim herkesin içine sinmelidir, yoksa caddeye verilecek bir numaraya kimse karşı olmayacaktır.
İsimlerinin ileride kaldırılma ihtimali olmaktansa önemsediğimiz kişilere anma günleri ya da adlarına etkinlikler yaparsak onlara daha çok değer vermiş oluruz.