20.05.2010 / Zafer Yümlü - Sakal mı Desek, Bıyık mı?
Son zamanlarda bir AB furyası alıp yürüdü ülkemizde. Her gün haberlerde AB var. Çok bilinmeyenli bir denklem bu. Dev bir satranç. Çok karmaşık bir sınav sorusu.
Türkiye ile AB ilişkileri ne olacak?
a) Türkiye AB’ye girecek
b) AB Türkiye’ye girecek
c) Giren çıkan belli değil
d) Hepsi
Peki düşünelim şimdi ne olacak bu işin sonu. Kıtalar arasında köprü görevi gören bir ülkede olmak elbette ki çok önemli bir olgu. Kültürler arasında da köprü olmanız gerekiyor mutlaka.
Peki becerebiliyor muyuz bunu?
Daha kendi kültürümüzle barışmayı beceremedik ki bunu becerelim. Kendimizi doğru düzgün tanıtamadığımızdan Avrupa’da hala barbar diye tanınıyoruz. Arabesk toplumuz vesselam.
Hep kahır, hep kahır...
Unesco tarafından kültür mirası ilan edilmiş Safranbolu’da gezmeye gelen turist kafilelerinden başka hiçbir vizyonsal kültürel aktivite yok. Ege’nin incisi İzmir’de “Kordon Boyu”nu binalar kaplamış, tarihi evler üflesen yıkılacak durumda. 2010 AB Kültür Başkenti İstanbul’da doğru düzgün İstanbul kültürü yok.
Bunlar ülkenin batısından görüntüler. Birde Ankara’dan sağ tarafı düşünsenize...
“TRT”de doğru düzgün klasik müzik yayını kalmadı. Ortaoyunu, karagöz, tangolarımız, tiyatromuz, operamız, sinemamız sahipsiz durumda. Kapanın elinde kalıyor kültürel değerlerimiz. Yabancılar bizim kültürel değerlerimize bizden çok ilgi gösteriyor, sahipleniyor.
Peki bize ne oluyor?
Anlatayım.
Korkuyoruz biz. Kendimizden korkuyoruz. O kadar bastırılmışız ki biz hiçbir şey beceremeyiz diye kendi kendimizi eritiyoruz. Dilimize sahip çıkamıyoruz en başta. “Türk Dil Kurumu” ve “Türk Tarih Kurumu” çoktan unutuldu. Müziğimize de sahip çıkamadık hiç. 1936’da Paul Hindemith’in Türk müziğinin geliştirilmesine yönelik hazırladığı üç ciltlik rapordan ikisi yok edilmiş. Elde kalanın da durumu içler acısı. Kendi kültürümüzü geliştireceğimize başkalarının hegemonyası altında ezilmişiz hep.
AB üyesi olmak falan sorun değil, Atatürk’ün gösterdiği hedef olan muasır medeniyetler seviyesinin üstünü bile şaşmışız artık.
Ne diyelim.
Varın artık yukarıdaki sorunun cevabını siz verin.
20.05.2010, İzmir