01.03.2019 / Tunca Arslan - Bizi Mest Et Ama Tuvaletimizi Kullanma!


     Bruce Beresford’un yönettiği, başrollerinde Morgan Freeman ve Jessica Tandy’nin rol aldığı “Bayan Daisy’nin Şoförü”, bundan 19 yıl önce, 1950’lerin ABD’sindeki siyah-beyaz meselesine çok garantili formüllerle bakmış. Sonuçta da en iyi film başta olmak üzere dört dalda “Oscar”a uzanmıştı. Yoksulluk günlerini unutmamış olan zengin, yaşlı ve yalnız bir Yahudi kadın ile siyah şoförünün dostluğu üzerine kurulu öyküsüyle, “Ölü Ozanlar Derneği”, “Sol Ayağım”, “Düşler Tarlası”, “Doğum Günü 4 Temmuz” gibi rakiplerini geride bırakmayı başaran “Bayan Daisy’nin Şoförü”, Amerikan toplumunun “yakın geçmişindeki” çelişkilere ayna tutan sıcak anlatımı sayesinde “Akademi”yi tavlamıştı.


 

     “Oscar”ın sinema dünyasındaki en popüler, en prestijli ödül olduğuna kuşku yok. Ama sonuçta yedinci sanatın özünün değil, ortalama Amerikan beğenisinin temsilcisi olduğu da çok açık. Bu gerçek bu yıl da kendini belli etti ve gene bir şoför aracılığıyla “yakın geçmiş” öyküsü anlatıp 1962’nin ABD’sindeki ırkçılığa bakan “Yeşil Rehber” (Green Book) öyle aman aman bir yapım olmamasına rağmen en iyi film dalında Oscar heykelciğini havaya kaldırdı. “Bayan Daisy’nin Şoförü”ndeki roller değişmiş durumda; “Yeşil Rehber”de direksiyon başında bu kez İtalyan asıllı bir beyaz var, işvereni ise siyah bir müzisyen.


 

     Bardaklar Çöpe


 

     Tekrarlayayım... “Yeşil Rehber”, deyim yerindeyse “tam Oscar’lık” bir film. Ama kesinlikle başyapıt değil. 130 dakikalık süresinin yaklaşık 90 dakikası, ABD’nin güney eyaletlerinin yollarında geçen ama bir “yol filmi” olamayan yapısıyla epeyce de sıkıcı sayılabilir. Hayli zengin ve sonradan anlayacağımız üzere eşcinsel bir piyanist (Mahershala Ali), ırkçılığıyla meşhur güney eyaletlerinde iki aylık bir turneye çıkmak için şoförlük ve korumalık yapacak birine ihtiyaç duyuyor. Başvuranlardan, o sıralarda işsiz kalmış, alt-orta sınıftan İtalyan asıllı “pavyon fedaisi” Tony Lip’le (Viggo Mortensen) anlaşıyor ve gaza basıyorlar. Bir başka arabada piyanistle grup oluşturan iki beyaz sanatçı daha var. Siyahların konaklamasına ya da yemek yemesine izin verilen mekanları gösteren rehber kitap da yanlarında. Mesele, evine gelen siyah tamircilerin karısının ikramıyla limonata içtikleri bardakları çöpe atacak kadar “beyaz” olan Tony’nin, deha sahibi piyanist Don Shirley’le yakınlaşması ve önyargılara karşı farklı yöntemlerle savaşmaları ekseninde ilerliyor.


 

     Yakın Geçmiş, Geçti mi?


 

     Kennedy’nin “değişim” umutları yaydığı dönemde, özel konserler için beyazların malikanelerine davet edilen, bol alkış ve para alıp saygı gören ama evdeki tuvaleti kullanmasına izin verilmeyen bir sanatçı Shirley. Konser vereceği otelin restoranında beyazlarla birlikte yemek yemesi de mümkün değil. Maruz kaldığı ayrımcılığa hep tevekkülle yaklaşmayı bilmiş Don Shirley, gerektiğinde yumruklarını kullanıp beline el atan Tony’yle birlikte binlerce kilometre yapıyor acı tatlı olaylar yaşayarak. “Yeterince siyah, yeterince beyaz ve yeterince erkek” olamamış işvereniyle baştan beri senli benli konuşup hem ona bir şeyler öğreten hem de öğrenen Tony Lip de alt sınıftan pek çok benzerinin aksine kesinlikle ırkçı değil ve hatta ırkçı beyaz polislerden bir siyah kadar nefret ediyor. Özet: Dünyamızı karşılıklı sevgi ve saygı kurtaracak!


 

     Gerçekten yaşanmış olaylara dayandığını öğrendiğimiz “Yeşil Rehber”, en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazanan Mahershala Ali ve en iyi erkek oyuncu dalında adaylıkla yetinen ve baştan sona “metot oyunculuğu”nun parıltısını yayan Viggo Mortensen sayesinde hoş bir enerji yayıyor. Ama günümüz ABD’sinde siyahların artan öfkesiyle çelişik biçimde, “Ne olursa olsun, sonuçta kendini iyi hisset!” filmi olmanın ötesine de geçemiyor.



     Aydınlık Gazetesi - 01.03.2019, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5763277
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :1499

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.