Zülfü Livaneli - İnsan
Yıllar önce, “Efes Antik Tiyatro”nun görkemli atmosferinde Mikis Theodorakis ve Manos Hacıdakis’le ortak bir konser verirken, değerli besteci Theodorakis’in çok heyecanlandığına tanık olmuştum.
Diyordu ki: “Sofokles’ten 2500 yıl sonra burada, O’nun konuşma yaptığı noktada durmak müthiş bir duygu.”
***
Adı bile insanı heyecanlandıran büyük tragedya yazarı Sofokles, günümüzden binlerce yıl önce bakın ne diyor:
“Birçok kudretli şeyler vardır fakat hiçbiri insan kadar kudretli değildir.”
Sonra devam ediyor:
“İnsan, karanlık denizlerin üzerinde, fırtınalı lodos rüzgarıyla kabaran dalgaları aşarak, gürültüler arasında yoluna gider. Toprağı, bu ebedi ve yorgunluk bilmeyen tanrıyı bile yorar, kuvvetli atların çektiği sabanı dolaştırarak her yıl onun bağrını altüst eder.”
Bu satırları 1941 yılında Sabahattin Ali çevirmiş.
Sofokles, günümüz insanının uzay teknolojisini, ay yolculuğunu ve gen haritasını çıkardığını bilmeden bu övgüleri yağdırıyor ve diyor ki:
“Şu çok bilmiş insan, gamsız kuş sürülerini, ormandaki yırtıcı hayvanları, denizdeki türlü mahlukları ipten örülmüş ağlarla tuzağa düşürür. Dağın yabani hayvanını zekasıyla yola getirir ve atın yeleli başına koşum ve kimseye ram olmayan dağ boğasının boynuna boyunduruk geçirir.”
Sofokles, sadece tarım ve hayvancılık yapan insanı göklere çıkardığına göre bugünkü başarıları görse ne derdi diye düşünüyorsunuz ama sonra aklımıza Hiroşima, Nagazaki, dünya savaşları ve kitle imha silahları geliyor.
Sofokles, yeteneklerini övdüğü insanoğlunun kendi türünü yok etmekte bu kadar başarılı olacağını düşünmüyordu herhalde.
Şöyle devam ediyor:
“Bunlardan başka konuşmayı, yüksek düşüncelerine kanat vermeyi, ülkeler idare etmeyi, soğuk gecenin kırağısından, rüzgarın savurduğu yağmurun oklarından korunmayı öğrenmiştir. Her tedbiri bilir, önüne çıkan hiçbir şeyden şaşırmaz. Yalnız ölümden nereye kaçacağını bilemeyecektir.”
Sofokles, sonunda insanoğlunu can evinden vuruyor.
Aşık Veysel’in “Murat yalan, ölüm gerçek” dizesindeki trajik gerçeği vurguluyor:
“Ölümden nereye kaçacağını bilemeyecektir.”
Ama sonra, insanoğlunun gelecek kuşaklarına duyduğu güveni belirtmek için şunu ekliyor: “Fakat en devasız dertlerin bile devasını bulmuştur.”
Ne dersiniz; gen çalışmaları yapan torunları, Sofokles’in güvenini haklı çıkarır ve devasız dertlere de çare bulur mu acaba?
***
Bu yazıda üst üste binmiş iki tarihsel katman var: Birincisi 2500 yıl önce Sofokles zamanı, ikincisi de Sabahattin Ali’nin bu dizeleri çevirdiği 1940’lı yıllar.
Ve benim aklım nedense daha çok ikincisine ve bu çeviriyi yapan Sabahattin Ali’nin değerli, eğitilmiş, bilgi dolu kafasını ezerek parçalayan Ankara rejimine gidiyor.
Sofokles, bu satırları yazarak güvenini belirttiği insanoğlunun, 2500 yıl sonra böyle bir rejim kuracağını bilebilir miydi acaba?
Sokrates’leri susturma yönteminin hiç değişmeyeceğini hesap edebilir miydi?
Zülfü Livaneli / Gazete Vatan – 05.06.2010, Cumartesi