01.08.1985 / Önder Kütahyalı - İkdam’dan İzlenimler


     “İlerleme, ilerlemeğe çalışma” gibi anlamlara gelen “ikdam” sözcüğü, aynı zamanda, bir İstanbul gazetesinin adıdır. 1894 ile 1939 arasında çıkmış olan “İkdam”, bu tarihten sonra yayınına zaman zaman ara vermiş, bazen de adını değiştirmiş ve 1963’te kapanmıştır.


 

     “İkdam”ın kurucusu ve baş yazarı olan ünlü gazeteci Ahmet Cevdet, (1862-1935) yazılarında Türkçenin sadeleştirilmesine eğilim duymuş, “İttihat ve Terakki”ye karşı olduğu için, 31 Mart olayından sonra Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmış, yazılarını oradan göndermiş, ama “İkdam”, “Milli Mücadele”de, ulusal güçleri desteklemiştir.


 

     İşte bu tanınmış gazetenin, 1900 ile 1904 arasındaki sayılarında yayınlanmış olan bazı müzik yazı ve haberlerini okumak fırsatını buldum. Aşağıda, bunlarla ilgili izlenimleri, okurlara aktarmağa çalışacağım. Amacım, bir yandan “Müzik Tarihi”mizin çok küçük bir kesitini özetlemek, öbür yandan da, eskiye duyulan sıla özleminin giderek yoğunlaştığı günümüzde, müzikçileri ve müzikseverleri düşünmeğe çağırmaktır.


 

     Dinletiler


 

     “İkdam”ın okurlarına duyurduğu dinletiler, yabancı elçilerin koruyuculuğunda düzenlenmekte olan sanat etkinlikleridir. Bunlara, çeşitli kişiler solocu olarak ya da oda müziği toplulukları halinde katılırlar. Örneğin, gazetenin 7 Kasım 1900 Çarşamba sayısında, 10 Kasım akşamı, Yunanistan elçiliği maslahatgüzarının koruyuculuğunda, “Union Française”de bir “Müsamere-i Musikiyye” verileceği duyurulmakta, tenor Ksantopulos’un adı, önemle vurgulanmaktadır. İki bayan sanatçı, Charlotte Belis ile Penolope’un, dinletide şarkı söyleyecekleri öğrenilmektedir. Bazı çalgı sanatçıları da gösteriye katılmaktadır.


 

     3 Mayıs 1904 tarihli gazetenin verdiği haberde ise, bir gece önce, İngiltere elçisi Sir Nicholas Ockonor’un koruyuculuğunda, çeşitli uluslararası yoksul öğrenciler yararına, “Yüksek Kaldırım”daki “Tötonya Salonu”nda, bir dinleti verildiği bildirilmektedir. Ancak, katılan sanatçıların yerine, dinletiyi izlemeğe gelen yabancı elçilik ilgilileri ile Osmanlı devlet adamlarından söz edilmektedir.


 

     Başka bir dinleti haberi de, 17 Şubat 1903 Salı tarihli “İkdam”da çıkmıştır ve “Konser” başlığını taşımaktadır. Habere göre, bir gece önce, Beyoğlu’ndaki “Rum Yazın Derneği Salonu”nda, kentin müzikçilerinden bayan Grosser ile bay Radelya’nın katıldığı kusursuz bir dinleti verilmiştir. Gösteri, adı geçen sanatçıların o yılki üçüncü dinletisidir. İzlencede Fransız, İtalyan ve Alman müziğinin en güç ve en güzel yapıtları yer almıştır. Söz konusu dinletide, “Büyük Erganun’dan mada keman, viyolonçelle gibi alat-ı musikiyye ve 17’nci yüzyılın ortalarında yapılmıştır. Armonik ise, 1802 ve Duchan tarih ve imzasını havidir.”


 

     Dinleti haberinin, belki de en ilginç olanı, “İkdam”ın 8 Mayıs 1904 tarihli sayısında yer almakta, müzikbilim açısından da düşündürücü bir nitelik taşımaktadır. Ünlü müzikçi Fahtiko Efendi kendi çabaları ile, eski Rumca şarkılardan 22 tanesini özel olaak derlemiş, bunlar “alafranga musiki notası üzerine bestelenmiş” (?), müzikçiler, O’nun bu hizmetini, pek haklı olarak takdir etmiş ve anılan şarkılarla ilgili olarak “Union Française”de verilen dinletiden, bütün İstanbul basını, özellikle de “İkdam” gazetesi, ayrıntılı olarak söz etmiştir. Gazete, haberin bundan sonrasını şöyle sürdürmektedir: “Bestelendiğini yazdığımız bu şarkıların tegannisi için, bugün saat yedide, ‘Union Française’de, ikinci bir konser daha verilecektir. İzhar olunan arzuya tevfikan, mumaileyhin (adı geçenin) ‘ita edeceği’ (vereceği) bu ikinci konserin de, matlubun fevkinde parlak olacağı ve musikişinasın dirayetiyle mütenasip bir muvaffakiyet ihraz edeceği (başarı sağlayacağı) şüphesizdir.”


 

     İran Elçiliğindeki Dinletiler


 

     “İkdam”ın önem verdiği sanat olaylarından biri de, “İran Elçiliği Salonu”ndaki dinletilerdir. İranlı yoksul öğrenciler yararına verilen ve yılda bir kez düzenlendiğini sandığım bu dinletilerden biri, 18 Mart 1900 tarihinde Elçi Mürza Mahmur Han’ın koruyuculuğunda verilir. Gazetenin haberinde, dinletiye yabancı elçiliklerden ilgililer ile, Bab-ı Ali memurlarının geldiği, Bayan Rosulato ve Bayan Zagikyan’ın çok alkışlanarak, kendilerine buketler verildiği yazılmaktadır.


 

     İzleyebildiğim başka bir dinleti de, yine elçilik salonunda 14 Aralık 1903 Pazar günü öğleden sonra (alaturka saat sekiz buçukta) verilir. Yine İstanbul’daki “İran Okulu” ve “Hastahanesi” yararına düzenlenen ve Elçi Prens Mirza Rıza Han’ın koruyuculuğundaki dinletinin biletleri, “1 Osmanlı Lirası”na satılmıştır. Gazete, bu kez haberi oldukça ayrıntılı vermektedir. Katılan başlıca sanatçılar, Bayan Kommandinger, kendisine Paşa ünü verilmiş olan “Osmanlı Bankası” müdürünün kızı Bayan Claire de Toustin, Bayan Siegrid Lindberg, Bay Forlani, Radelya, Santola, Goldenberg ve Maestro Selvelli’dir. İzlencede Schumann, Saint-Saens, Wieniawski, Liszt, Chaminade ve Goltermann gibi bestecilerin oda müziği ve solo yapıtları ile arya’larından örnekler vardır.


 

     Bu dinletide bir değişiklik olmak üzere, izlencenin ikinci yarısında, İran’lı sanatçı Hüseyin Han, konuklara tar çalarak, ülkesinin ezgilerini (Acem melodileri) sunar. Gazete, dinletiden sonraki günlerde yayınladığı uzun bir yazı ile de olayı bütün ayrıntıları ile, fakat güncel bir haber havası içinde okurlarına aktarır. Her iki dinletinin başka bir özelliği de, uzun izlence arasında, konukların bir büfede çay ve şekerlemelerle ağırlanmasıdır. Böylece dinletiye katılanlar, ağızlarını tadlandırırlar (telziz-i damağ ederler).


 

     Son dinletide adları sayılan sanatçıların ya da amatörlerin birçoğunu tanımıyoruz. Bildiğimiz kadarı ile Kommandinger, nota basımı yapan bir müzikçidir. Dinletiye katılan kişinin O’nun bir yakını olması bir olasılıktır. Maestro Selvelli, konservatuvar eğitimi yapmış bir İtalyan piyanisttir ve “Tophane Müzikası”nda öğretmendir. Vittorio Radeglia ise opera ile ilgilidir. Adı Radelya olarak Türkçeleştirilen sanatçı, 1918’de “Şaban” adındaki güldürü operasını yazacak, Ahmet Cevdet, bu yapıtın Viyana’daki temsili nedeniyle “İkdam”da, “Türk Müziği”nin geleceği ile ilgili uzun bir yazı yayınlayacaktır.


 

     Rauf Yekta Bey


 

     Yukarıda özetlenen dinletiyi Rauf Yekta Bey de uzun bir yazı ile eleştirmektedir. Bu yazı, günümüz gazetelerinde rastlanan türden müzik eleştirilerinin belki de ilk örneğidir. Yeri gelmişken belirtelim, müziğimize büyük hizmetleri dokunan ve yakın zamanların ilk Türk müzikbilimcisi olarak tarihe geçen Rauf Yekta Bey (1871-1935) “İkdam”ın önemli bir müzik yazarıdır. Uzun yazılarını, “Müzik Söyleşileri” (Musahabe-i Musikiyye) ana başlığı ile yayınlar. Türk müziğinin taşıdığı değerlerin tanıtılması ve bunların “Batı Müziği” ile kıyaslanması, yazarın ana konusudur. Bu yazılardan ele geçirebildiklerimi, ayrı bir çalışmada özetlemek daha doğru olacaktır.


 

     Mabeyn-i Hümayun Orkestrası


 

     “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası”nın kökeni olan ve o dönemde değişik adlarla anılan “Saray Orkestrası”na ilişkin haberler, “İkdam”da önemli bir yer tutmamaktadır; çünkü, 1918 yılına değin, bu sanat topluluğumuzun halk önünde çalması yasaktı. Orkestra ile ilgili olarak görebildiğim tek haber, gazetenin 3 Ekim 1900 tarihli sayısında yayınlanmıştır.


 

     Habere göre, İstanbul’da konuk olarak bulunan İran Şahı Muzaffereddin, 2 Ekim günü öğle yemeğini, sarayın kendisine ayrılan merasim dairesinde yemiştir. Yemek sırasında, önce Osmanlı müziğinden birkaç şarkı sunulur, daha sonra da, “Mabeyn-i Hümayun Cenab-ı Mülukane Orkestra Takımı” Strauss ve Wagner’den örnekler çalar.


 

     Orkestra’nın, Flütçü Saffet Bey’in yönetiminde çalmış olması büyük bir olasılıktır. Besteciler açısından da, Wagner’den önce “Viyana Valsleri”nin değil, Richard Strauss’tan bir örneğin sunulmuş olması, daha mantıklı görünmektedir. Bundan da önemli ve düşündürücü olan nokta, “Orkestra”nın sanat anlayışındaki ileri düzeydir.


 

     “Orkestra, garp esatize-i musikişinasının bile” (batılı müzik ustalarının bile) hayret ve takdirini celb edecek bir surette ibraz ve irade-i iktidar eylemiştir (gücünü ortaya koymuştur). Şah hazretleri, orkestra heyetinin iktidarını takdir buyurduktan sonra…”


 

     Haberler, Söyleşiler


 

     “İkdam”da, zaman zaman Dünya müziği ile ilgili haberler de yayımlanmıştır. Örneğin, 20 Kasım 1903 tarihli sayıdaki haber, ünlü şarkıcı Adelina Patti (1843-1919) konusundadır. İlk kez 1859’da sahneye çıkarak, uzun bir sanat yaşantısı sürdürmüş olan Patti, anılan yılda da, 60 dinletilik bir Amerika Birleşik Devletleri gezisinin sözleşmesini imzalamıştır. Sanatçı, her dinletiden 25.000 Frank, toplam olarak 1.5 milyon Frank alacaktır. Yolculuk yapacağı trenin lokomotifi üzerine, altın harflerle “Adelina Patti” adının yazılacağı da, sözleşmeye konmuştur. “İkdam”, haberinin bundan sonrasında şu bilgileri vermektedir:


 

     “Adelina Patti, sedasını her türlü kazaya karşı, sigortaya vazettirmiştir. Sanatkar, şayet rahatsız olup bir konserini ita edemez ise, sigorta kumpanyaya 25.000 Frank verecek, sesini bütün kaybederse, 250.000 Frank alacaktır.”


 

     26 Kasım 1903 tarihli sayıdaki söyleşi sütununda çıkan yazı ise, “Harikanüma Bir Kemancı” başlığını taşımaktadır ve Macar sanatçı Franz Vecsey (İkdam’da Ferenç Veçey) ile ilgilidir. 1893’te Budapeşte’de doğan Vecsey, müzikçi olan ana-babasının özel dersleriyle yetiştirildi. Sekiz yaşında Hubay ile çalışmaya başlar. On yaşında “Akademi”ye girer ve öğretmeninin önerisi üzerine Avrupa’da bir dinleti gezisine çıkması kararlaştırılır. Dinletilere Berlin’den başlanır. Bu arada, olağanüstü çocuk, ünlü Joachim ile de tanıştırılır. Sanatçı, Bach’ın “Solo Sonatları”nı kusursuz yorumlayan bu küçük müzikçiye duyduğu hayranlığı gizleyemez.


 

     Oldukça ağdalı bir Osmanlıca ile dilimize aktarılan bu uzun yazıda, bazı çeviri yanlışlarına rastlanmaktadır: “Hubay’ın bir parçasını, bir konsere iştirak ederek oynadığı zaman” ya da “Paganini’nin bir piyesini oynarken…” gibi…


 

     Öte yandan Franz von Vecsey (1893-1935) kısa yaşantısı sırasında, gerçekten de kendi çağının ünlü bir kemancısı olacak, ancak, Budizmi kabullenip herşeyden vazgeçerek, Hindistan’da bir manastıra çekilecek, sonunda, Roma’da ölecektir.


 

     Şezerat


 

     Muallim Naci’nin sözlüğüne göre “Şüzur” maden içinden devşirilen altın parçaları demektir (altın anlamındaki “Zer” sözcüğünden), çoğulu ise “Şezerat”tır. “İkdam”, bu sözcükle nitelendirdiği sütununda, İstanbul’lu müzikseverlere, müzik dünyasından, bazı eğlenceli haberlerin çevirilerini sunmaktadır.


 

     Örneğin, “Kemanları Eskitmek İçin” başlıklı haberde, eski kemanlar herkesçe arandığından, yeni kemanları eskitmek için bir yol bulunduğu anlatılmaktadır. Buna göre, yeni bir keman, on dakika kadar röntgen ışınlarına tutulursa, çok eski bir çalgı durumuna geliyormuş. Uygulamayı yaygınlaştırmak üzere bir fabrika bile kurulmuş. Haberin son tümcesi ise şöyle: “Fabrikanın, Amerika’da teessüs ettiğini söylemeğe hacet var mıdır?…”


 

     Öte yandan, Schumann’ın sevgilisi Clara’ya ilk evlenme önerisini bir dinletide yapması, ama bu sırada kendisinin orkestra’yı yönetmekte, genç kızın da solo’yu çalmakta oluşu ya da 1903’te, Almanya’da piyano eğitimi ile ilgili bir kurulun, 16 yaşından küçük kadınların bu çalgıyı çalmasını, sağlık nedenleriyle yasaklamayı önermesi, “Şezerat”ın öbür haberleri arasındadır.


 

     Sonuç


 

     Eskiye karşı özlemin, aşırı duygusal bir dille ve tonlamayla sık sık ortaya konduğu bir dönem yaşıyoruz. Tarihimizin iyi bilinmesi, hiç kuşkusuz gereklidir; ama, eskiyi yaşamayı özlemek, geçmişin artık gerilerde kalışından duyulan derin üzüntüyü açığa vurmak, çağ dışı bir davranıştır.


 

     Yukarıdaki izlenimler, 80 yıl öncesinin İstanbul’una geri dönülse, müzik yaşantımızın nasıl olacağını somutlaştırmaktadır. Opera ve bale gösterileriyle senfonik orkestra dinletilerinden yoksun bir kent; ayrıcalıklı kişilerin izleyebileceği ve yarı amatörlerin katıldığı bir takım dinletiler; aydınlatıcı olmaktan uzak, sudan haberler, kısacası, toplumun kültür düzeyini yükseltmeğe herhangi bir yararı dokunmayan özenti niteliğinde etkinlikler…


 

     Eskiye dönüşün, güzelim Türkçemize getireceği yıkıntı da açıkça belirlidir. Bu bakımdan yazımızı bitirirken, dilerseniz bir taşla iki kuş vuralım; bir yandan, 27 Kasım 1903 Cuma sayılı “İkdam”da çıkan bir müzik ilanı ile izlenimleri tamamlayalım, öbür yandan, ilanı aslından ve yardımsız okuyarak, müzikseverlerimizi o günün ağdalı Osmanlıcası ile başbaşa bırakalım:


 

     “İlan-ı Mühim


 

     Musikişinasane:


 

     İhrac ettiği doksanı mütecaviz notaların sıhhat ve nefasetiyle müştehir, Şehzadebaşında vaki, Utçu Selim Efendi’nin, muhterem müşterilerinden gördüğü rağbet-i fevkalade üzerine, Cemil Bey’in rast ve saba ve Udi Afet Efendi’nin hicaz ve Kemani Tatyos Efendi’nin hüzzam taksimlerini, mükemmel ve musahhih surette, tab’ ettirmiş ve daha birçok taksimleri ve şarkıları tab’ettirmekte bulunmuş olduğunu Üstad ve müptedi erbab-ı musikiye ilan ile kesb-i şeref eyler. Mumaileyhin dükkanında, meşhur-i alem olan Şam utları ve yeni vurud eden meşhur Alaman kirişleri vesair alat ve edevat-ı musikiyye rekabet kabul etmez derecede ehven fiyatlarla füruht edilmektedir. Şarkılar 40 ve taksimler 60 paradır……………………”


 

     ______________________________



     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Dergisi”nin 14. Yıl, 144. Sayı ile Ağustos 1985 tarihinde basılan nüshasının 2-9. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5749234
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :394

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.