01.11.1965 / Ergun Özyücel - Alkışlar


     Öteden beri sanat dergilerinde sanatçıların eleştirilmesi adet olmuştur. Sanatçı hazırlanır, tellenir, pullanır, halkın karşısına en iyi hali ile çıkmak ister, elde ettiği başarıya göre de basında eleştirilir. Adet olmayan şekil pübliğin eleştirilmesidir. İşte bu yazımızda Ankara ve İstanbul konser pübliğini eleştirmeğe çalışacağım.


 

     Ankara başkent olduğundan bu yana olanakları daha çok arttığı içindir ki yurdun sanat merkezi haline gelmiş; tiyatronun, balenin, operanın, orkestranın en iyisi bu nedenle Ankara’da oluşmuştur. Ne var ki, yurt ölçülerine göre en iyi sanat ortamında yetişen Ankara pübliği ağırbaşlı, hata kabul etmez bir püblik olup ortaya çıkmıştır. Böyle bir yargıya nasıl vardığımız sorulacak olsa, halkın reaksiyonu olan alkışları gösterebiliriz. Sanatçıyı değerlendiren alkışlar ne ölçüde ve ne kadar olmalı konusunda bir fikir birliğine varmak gerekiyor. Bazen Avrupa basınında bir solocu için 10-15 dakika sürekli alkışlandı diye yazılar çıkıyordu. O zaman, kendi kendime soruyorum, acaba aynı sanatçı Ankara’ya gelse ne kadar alkışlanırdı diye? Sermayesi sanat anlayışına dayanan alkışın bizdeki sınırlılığını ancak güç beğenirlik olarak izah edebiliriz. Yalnız burada bir güçlük çıkıyor ortaya, yeni yetişen sanatçıları Ankara salonlarının korkutması, bu nedenle yeni değerlerin evlerinde kapalı kalmaları…


 

     İstanbul pübliğine gelince, Ankara’ya göre tamamen aksi tutumundadır. Çok alkışlayan, çok beğenen amatör ruhlu bir topluluk…


 

     Hatta, bununla ilgili ufak bir olayı sırası gelmişken anlatalım. Bir zamanlar bir kemancı gelmişti Ankara’ya. Konuk sanatçı ile bir prova yaptık. Provada herkesin yüzü asılmıştı. Neticede, kendisine konser veremiyeceği bildirildi. Az sonra haber aldık ki, aynı kemancı İstanbul’da bir kaç defa sahneye çıkarılarak halkın takdirlerini toplamış…


 

     Yukarda hikayemiz İstanbul pübliğinin aşırı iyimser olduğunu ortaya koymaktadır. Tabiatıyla böylesine bir ortam bütün sanatçıların iştahını üstüne çekmekte, özellikle yeni yetişen sanatçılar için çok kamçılayıcı olmaktadır. Bununla beraber, alkışın dozunu ayarlıyacak olan püblik eleştirici kadar sorunludur. Açıkçası konsere gelen her dinleyici peşinen bir ödevi kabul etmiş durumdadır. Eleştirici ödevini… Bu bir kere kabul edildikten sonra, alkışın dozu kendi kendine ayarlanacaktır. Ne eksik, ne fazla, yeteri kadar verebilmek. Yalnız yerli sanatçıyı bu kaidenin dışında düşünmeğe, onları kayırmağa zorunluyuz. Onlara iltimas yapmış olmak yurt gerçekleri bakımından fazla sayılamaz.


 

     Sayın Ankara’lı müzikseverlerin yerli sanatçılar için daha kayırıcı olmalarını dileriz.


     ______________________________



     Aylık olarak yayınlanan “Ankara Filarmoni Aylık Müzik Dergisi”nin 2. Yıl, 14. Sayı ile Kasım 1965 tarihinde basılan nüshasının 4. sayfasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5788520
Online Ziyaretçi Sayısı:31
Bugünlük Ziyaret :682

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.