01.07.1985 / Önder Kütahyalı - Müzik Beğenimiz Üzerine


     Bir olay ya da sanat dalı olarak müzik, günlük tartışma konularımız arasındaki yerini ve önemini giderek arttırmaktadır ve arttırmalıdır. Aslına bakılırsa bu konu, yakın tarihimiz içinde sık sık ele alınmış, gelenekleri savunanlarla yenilikten yana olanlar arasındaki kavgalar, her zaman çetin ve kırıcı olmuştur. “Alaturka-Alafranga”, “Şark Musikisi-Garp Musikisi”, “Teksesli Müzik- Çoksesli Müzik” gibi konu başlıkları altında, ateşli tartışmalar yapılmış, belirli bir görüşü savunan kişi, karşısındakinden her türlü hoşgörüyü esirgemiştir.


 

     Söz konusu tartışmalardan edinilen en önemli izlenim, herhangi bir müzik türünü savunan kişinin, ülkemiz için sadece o türün yararlı olduğu kanısını dile getirmeğe çalıştığı yolundadır; ancak, güncel uygulama, yazılı tartışmalardan elde edilen bu izlenimin ters yönündedir. Şöyle ki, “Geleneksel Türk Müziği” alanında, evrensel bestecilerin ünlü yapıtlarını dinleyen kişiler vardır ve bunlardan bazıları, söz konusu müziği de iyi bilmektedir. Bir piyanist dostumun, Türk müziğinin en moda şarkılarını, bu türün kendi sanatçılarına taş çıkartacak denli güzel söylemesine ise, yakından tanık oldum.


 

     Denilebilir ki, birbiriyle çelişiyor gibi görünen müzik türleri, uzun bir süre daha, güncel yaşantımızda yanyana yer alacak, bu durumun yaratıcı sanatçılar üzerindeki etkisi, bizi belki de beklemediğimiz sonuçlara götürecektir. Günümüzde ısrarla üzerinde durulması ve tartışılması gereken asıl konu, şu ya da bu tür müziğin üstünlüğü ve güzelliği değil, Türkiye’nin müzik yaşantısına son yıllarda egemen olan beğeni düşüklüğüdür.


 

     Toplumumuzda, çoğunluğun, müziğe yansımış olan çirkinlik ve bayağılıklardan, hiç mi hiç tedirgin olmadığı rahatça söylenebilir. Örneğin, bir müzik seti, televizyon alıcısı ya da radyo, sonuna değin açılıp, saatlerce dinlenebilir. Aygıtın ton ya da istasyon ayarında bozukluk varsa, bunun dinleyen üzerinde kötü bir etki bırakması, kesinlikle söz konusu değildir; çünkü onun gerekseme duyduğu şey, kullandığı aygıtın gür bir sesle çalmasıdır.


 

     Beğeni düzeyinin düşüklüğü, aslında ülkemizin genel sorunlarından biridir. Evlerde, kahvehanelerde yapılan söyleşilerden, giyim-kuşama, özel meraklara değin her alana yansımaktadır. En çarpıcı örnek ise, değerli dil uzmanımız sayın Ömer Asım Aksoy’un “Dil Yanlışları” başlıklı kitabındaki kötü Türkçe örneklerinden pek çoğunu, televizyondan derlemiş olmasıdır. Kolay beğenmenin, çirkinlikler karşısında tedirginlik duymamanın, ülkemizde yaratılan ya da yorumlanan müzik türlerini, hemen hemen bütünüyle etkilemesi doğaldır.


 

     Rahatça gözlenebilen ilk etkileme biçiminde, yüzeyde kalan ve küçük bir çabayla giderilebilecek olan bazı kusurların, büyük bir umursamazlıkla gözardı edilişine tanık oluruz. Sözün gelimi, bir senfoni orkestrasının dinletisinde akordlar bozuktur, partilere iyi çalışılmamıştır, temiz çalınmamaktadır ya da az sayıda prova ile dinletiye çıkılmıştır. Bir hafif müzik parçasında, sözler bayağıdır, metnin müzik ile uyumu üzerinde yeterince durulmamıştır, çalgılamada doyurucu tınılar aranmamıştır ya da parçanın çalınışı iyi değildir ve son olarak geleneksel müziğimizde sanatçı mikrofonu yanlış kullanmaktadır, telaffuzu iyi değildir ya da biçem (üslup) bakımından yanılgıya düşmüştür. Bütün bunlardan daha üzücü olan nokta, dinleyicilerin, kusurlara aldırmaksızın, sergilenen ürünleri sevgiyle karşılayabilmesi, hoşgörünün dozunu iyice kaçırmasıdır.


 

     İkinci gözlem ise, geleneksel müzik türlerimiz ile “Hafif Müzik”teki beğeni grafiğinin hızla aşağıya düştüğü gerçeğidir. Örneğin, bundan kırk yıl öncesinin moda türküleri ve şarkıları, bugünkü benzerlerinin yanında ustaca yazılmış “senfoni”ler gibi tınlamaktadır. Burada da üzücü olan nokta, topluma sunulan böylesi kötü örneklerin, kişilerden herhangi bir tepki görmemesi, tam tersine, onları yaratan ya da yorumlayan kişilerin “Büyük Üstat”, “Yılın Bestecisi”, “Sanat Güneşi” gibi sanlarla ödüllendirilmesidir. Oysa ki, sergilenen ürünler, kendi türündeki en küçük bir araştırmadan, toplumun beğenisini yükseltici en ufak bir kımıldanıştan bile yoksundur.


 

     Durum böyle olunca, kişiyi iyiye ve güzele götüren müzik türleri, toplumumuzda her zaman yalnız kalmıştır. Geçmiş yıllarda Dede Efendiler’in, Sadullah Ağa’ların, Üçüncü Selim’lerin dinletildiği radyo izlenceleri sırasında, tıpkı evrensel müzikte olduğu gibi, düğmeler hemen çevrilirdi. İçinde bulunduğumuz dönemde bunlara, aynı müziğin günümüzde yaratılan nitelikli örnekleri de eklenmiş, geleneksel müziğimizin yerini “arabesk” almıştır. Çağdaş müzik ile caz çalan bir oda müziği topluluğunun dinletisi sırasında, “caz dinleyeceğiz” diye salona doluşan gençlerin, yüksek düzeyli müziğin yorumu sırasında, nasıl sıkıntıdan patladıklarını, bugün olmuş gibi anımsıyorum. Toplumumuzun Bach’a, Brahms’a, Debussy’ye ve daha birçok sanat ustasının yapıtlarına karşı ilgisizliği ise, yorum yapılamayacak denli belirgin ve kesindir. Öte yandan, müziğin hızla kalkınıp çağdaşlaşmak isteyen bir toplum için taşıdığı önem, eskilerden günümüze değin yüzlerce kez işlenerek, klasik bir görüş durumuna gelmiştir. Böylesine önemli bir noktayı da kolayca gözardı edebildiğimize göre, müzik beğenisi yönünden nerede bulunduğumuz sorusu iyice açıklığa kavuşmaktadır.


 

     Böylesine karamsar bir tablo, Türk ulusunun yaşantısında yeni sayılacak bir olgudur ve kolaylıkla iyimsere dönüştürülebilir; ancak, toplumumuzdaki müzik beğenisini yükseltmenin yolları aranırken karşılaşılacak engeller, ayrı bir yazıda incelenecek denli önemlidir.


 

     Bunların başında, aydın kafaların müzik konusundaki düşünce ayrılığı gelir. Öne sürülen görüşler, zaman zaman temelden farklı olmakta, düşünce bileşkesini olanaksız kılabilmektedir. Bir dergide rastladığı yazıyı bana da göstermek isteyen dostumun şu sözleri, son derece ibret vericidir:


 

     - “Sen sık sık ‘çirkin müzik, kötü müzik’ gibi şeyler söylüyorsun. Yazıyı getireyim de, bu tür müzikler (örneğin arabesk) nasıl savunulurmuş gör…”


 

     İkinci engel, “güzel”in soyut bir kavram oluşu, matematik kesinliği taşıyan bir tanımının yapılamayışıdır. Müziğe ilişkin bütün görüşler, çoğu kez büyük bir inançla, bazen de müzik dışı etkenlerin zorlaması ile son noktasına değin savunulmaktadır. Öte yandan, sigaraya alışmanın, onu bırakmaktan çok daha kolay oluşu gibi, kişiler de, geçirdikleri düşünce değişikliklerine karşın, bazı müzik alışkanlıklarından vazgeçememekte, bu sanatın yoz örneklerine ise, çarçabuk alışılmaktadır.


 

     Bir başka engel de ticaridir. Plakçılık, kasetçilik ve gazinoculuk gibi iş alanlarında, emek en aza inmiş, fakat kar yükselmiştir. Toplumun müzik beğenisinde, olumlu yönde gerçekleştirilecek olan herhangi bir değişim, bu gibi kuruluşların işini güçleştirecektir.


 

     Son engel ise, 1950’li yıllardan başlayarak, toplumun beğenisini hızla alt basamaklara indiren müzik türlerine ve akımlarına, yönetimimizin üst katlarınca sağlanan destektir. Bu konuda gözlemlenen başka bir çelişki de, eski değerlerimize sahip çıkmanın gereği ile, çirkinliğe ve bayağılığa yer verme ya da eskiyi güncel yaşantının bir parçası kılma gibi çağ dışı olguların birbirine karıştırılmasıdır.


 

     Bütün bu engellere karşın, toplumun müzik beğenisini yükseltmenin, onun ruhunu saran bayağılıklarla çirkinlikleri ortadan kaldırmanın yolları nedir? Bu alandaki en büyük güvence, Türk toplumunun, güzel sanatlara karşı duyduğu tarihsel saygı ve sevgidir. Folklor zenginliklerimiz ile, yazında ve halk müziğinde ortaya koyduğumuz ürünler bunun kanıtıdır. Ayrıca, beğenisi kötü örneklerle bozulmadığı dönemlerde toplumumuz, dünya sanatını da saygı ile karşılamasını bilmiştir. Bu bakımdan Bach’ın, Brahms’ın, Debussy’nin insanlığa sunduğu sonsuz güzelliklerden tad alma, öbür toplumların bireyleri ile birlikte, Anadolu insanının da yerden göğe kadar hakkıdır ve ülkemizin kalkınmasında böyle bir noktaya gelinmesi, her müzikçi ve müzikseverin en büyük özlemidir.


 

     Toplumsal açıdan var olan bu güvencenin yanı sıra, “TRT”de, sanat kurumlarımızda, “Milli Eğitim”imizde ve özel kesimde gerçekleştirilecek bazı olumlu gelişmeler, iyileştirme önlemleri olarak akla gelebilen ilk konu başlıklarıdır. Ne var ki, birtakım önlem ve çareleri madde madde sıralamanın, şimdilik büyük bir yararı yoktur. Müzik beğenimizi iyiye götürme bakımından gerekseme duyduğumuz en önemli uygulama, bugüne değin yapılan sudan tartışmalar yerine, müzikte güzelin ve çirkinin, iyinin ve bayağının, ayrıntılı bir biçimde ele alınması, bu gibi niteliklerin toplum üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkilerinin araştırılması ve bazı ortak değer yargılarına varılmağa çalışılmasıdır. Tartışmaların olumlu sonuçları adım adım uygulamaya yansıdıkça, müzik türleri arasındaki etkileşim de belirgin bir biçimde yoğunlaşacak, bugün bizi son derece tedirgin etmekte olan bayağılıklar ile bunların ortaya konduğu müzik türleri, kandiliğinden saf dışı kalacaktır.


     _______________________________



     Aylık olarak yayınlanan “Orkestra Aylık Müzik Dergisi”nin 14. Yıl, 143. sayı ile Temmuz 1985 tarihinde basılan nüshasının 9-13. sayfalarından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5758344
Online Ziyaretçi Sayısı:18
Bugünlük Ziyaret :1245

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.