14.12.2018 / Tunca Arslan - Don Kişot Dokuz Canlıdır

Don Kişot


     “Don Kişot’u Öldüren Adam” filmi 25 yıllık bir sürecin meyvesi. Binbir aksiliğe rağmen beyaz perdeye taşınan film çok katmanlı yapıya, romantizmi ve realizmi içeren bir anlatıma sahip. Herkesin çok bildiği, az okuduğu roman “Don Kişot”un filmi, umarım çoğu insanın duyduğu, çok az insanın seyrettiği bir film olmaz.


 

     Yaşar Kemal’in “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanının girişinde kullandığı “O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler” cümlesinin altını kazıyıp derinlerine indiğinizde, karşınıza yalnızca soylu Türkmen beyleri değil, İspanyol şövalye “Don Kişot”un silueti de çıkar.


 

     Düzen ve devir değişmekte, burjuvazi tarih sahnesinde belirmektedir. Dünya edebiyat tarihindeki ilk romana imza atan Cervantes de ondan yüzlerce yıl sonraki Yaşar Kemal de yıkılmakta olan feodalizmin barındırdığı duygulara, ruhuna ve ahlakına işaret etmekte, “gelmekte olana” dikkat çekmektedirler. Bu, bir anlamda romantizm ile realizmin karşı karşıya geldiği yerdir de.


 

     Nazım Hikmet’e bir denemesinde, “Mücadele adamıdır, inandığı şey için dövüşen adamdır. Bundan dolayı da burjuva akıl ve mantığını temsil eden Şanso’yla kıyas edildiği zaman, Don Kişot değil Şanso gülünçtür. Bana göre Don Kişot sadece mazi hasreti çeken bir adam değildir. Umumiyetle doğrunun, haklının, güzelin hasretini çeken adamdır” dedirten ve “Yolu yok, Don Kişot’um benim, yolu yok / Yeldeğirmenleriyle döğüşülecek” diye şiir yazdırtan, bu bakış açısıdır.


 

     Çılgın Çekim Süreci


 

     80’li yaşlarına merdiven dayamış ve adı çoktan “çılgın yönetmen”e çıkmış İngiliz sinemacı Terry Gilliam’ın 25 yıldır binbir aksilik yaşayarak uğraşıp durduğu çılgın projesi “Don Kişot’u Öldüren Adam”da (The Man Who Killed Don Quixote), çok katmanlı yapıya, romantizmi ve realizmi içeren bir anlatıma sahip. Gilliam, hemen her filminde olduğu gibi (“Brazil”, “Baron Munchassen’in Maceraları”, “Balıkçı Kral”, “12 Maymun” vd.) seyircinin kafasını epeyce meşgul edecek ve hayal gücünü harekete geçirecek bir öyküyle beyazperdeyi bir kez daha adeta işgal ediyor.


 

     Aslında Terry Gilliam’ın filmi çekerken başına gelenler de “yel değirmenleriyle savaş” öyküsü içeriyor ve insana “Hiçbir film çekim sürecine bu kadar yakışamaz!” dedirtiyor. Akla gelmez aksilikler, rafa kaldırıp indirmeler, hukuki anlaşmazlıklar, ölen oyuncular, sürekli ertelenen gösterim tarihleri vs. derken karşımızda Cervantes’in romanına balıklama dalan ve her sabah “Yeni maceralara atılmak için çok güzel bir gün” diyen şövalye kahramanına çok benzeyen bir film beliriyor karşımızda.


 

     Masumiyetin Yitimi


 

     Yamağı Sancho Panza’yla birlikte ovalardan tepelere, şatolardan yel değirmenlerine koşturup duran Don Kişot’un öyküsünün “film içinde film” yapısıyla aktarıldığı yapımda, yıllar önce İspanya’da bir dağ köyünde, okul bitirme tezi olarak “Don Kişot” uyarlaması çekmiş öğrenciyi tanıyoruz öncelikle. Yıllar sonra aynı bölgeye bu kez bir reklam filmi çekmek için geliyor ve hem Cervantes’in romanının hem de günümüz film endüstrisinin hayali ve gerçek düşmanları, hayali ve gerçek devleriyle dolu bir serüven yaşıyor. Elbette aşkları da hayal ve gerçek karışımı. Tümüyle gerçek olansa,  masumiyetin ve sinema sanatına yönelik soylu duyguların yitirilmiş olması.


 

     Kafası ve duyguları karmakarışık yönetmen rolündeki Adam Driver’ın, “Don Kişot”u canlandıran  Jonathan Pryce’la mükemmel uyum gösterdiği, kostüm, makyaj ve mekan-çevre çalışması hakkında da ancak “harika” diyebileceğimiz “Don Kişot’u Öldüren Adam”, çekimler sırasında yaşamlarını kaybeden iki büyük oyuncuya, Jean Rochefort ve John Hurt’e adanmış.


 

     Bu yılın “Cannes Film Festivali”nde kapanış filmi olarak gösterilen 132 dakikalık “Don Kişot’u Öldüren Adam”, belki biraz kısaltılabilir, 110-120 dakikaya da indirilebilirmiş ama sanırım yaşadığı onca şeyden sonra Terry Gillam’a bunu teklif etmeyi bile kimse aklından geçirememiş.


 

     “Don Kişot”, herkesin bildiği ama çok az kimsenin okuduğu bir romandır. “Don Kişot”u Öldüren Adam”, çoğu insanın duyduğu ama çok az insanın seyrettiği bir film olmaz umarım.



     Aydınlık Gazetesi - 14.12.2018, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5766649
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :1302

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.