05.06.2020 / Tunca Arslan - Beyaz Saray’a Film Önerisi

Ku Klux Klan-1


     ABD başkanlarının Washington’da bulunan resmi ikametgahı ve çalışma ofisi olan “Beyaz Saray”, 1800 yılında açıldı. İnşaatı yaklaşık sekiz yıl sürmüştü ve yapımında yüzlerce göçmen işçiyle birlikte 400 siyah kölenin de emeği vardı.


 

     Yalnızca Türkçede “saray” olarak anılan “Beyaz Ev”deki ilk film gösterimi 1915 yılında gerçekleşti. Gösterilen film D. W. Griffith’in yönettiği “Bir Ulusun Doğuşu” (Birth of a Nation) oldu. Sinema sanatının sesli film dönemine geçmesine daha çok vardı ve sessiz film “Bir Ulusun Doğuşu”nun bugünün seyirci alışkanlıkları açısından bile hayli uzun olan üç buçuk saatlik süresi “çılgınlık” olarak nitelenmişti. Fakat Griffith’in, o günden itibaren sinema tarihi kitaplarında başyapıt olarak nitelenip, “En iyi 100 film” listelerinin çoğunda yer bulan filminin asıl özelliği uzun süresi değil, açıkça ırkçılık propagandası içermesiydi. 400 siyah kölenin alın terinin karıştığı binada gösterilen ilk film, siyahları alabildiğine aşağılıyor, beyaz adamı yüceltiyordu.


 

     Ku Klux Klan Propagandası


 

     Thomas Dixon’ın “Klan Üyesi: Ku Klux Klan’ın Tarihsel Serüveni” (The Clansman: An Historical Romance of the Ku Klux Klan) adlı, hem roman hem de oyun olarak kaleme aldığı yapıtından uyarlanan filmin ilk yarısında Amerika’da köleliğin nasıl başladığı anlatılır. Öykü, “İç Savaş” öncesinde, sırasında ve sonrasında Kuzeyli Stoneman ve Güneyli Cameron aileleri üzerine kuruludur. Bu iki ailenin siyah uşak ve köleleri ise olabilecek en klişe anlatımla “kötüler” olarak gösterilir. “İç Savaş”, ülkeyi ikiye bölerken, köleliğin kaldırılmasından yana olanlar “yıkıcı güç” olarak resmedilir ve ırkçı “Ku Klux Klan Örgütü” açıkça kahramanlaştırılır ve propagandası yapılır. Arada elbette ki bir aşk öyküsü de vardır ama “Bir Ulusun Doğuşu”nun özü ırklar arası savaştır ve beyaz adam gururun, namusun, şerefin, kahramanlığın sembolü olarak göklere çıkartılırken, siyahlar ve yandaşları ise aşağılandıkça aşağılanır. Filmin temel mesajı şudur: “Kara tehlikeye” karşı ülkeyi ancak “Ku Klux Klan” koruyabilir, birleştirebilir; Amerika’yı ayakta tutacak asil güç, “Klan”dır. “Ku Klux Klan” üyelerinin beyaz ırkı korumak için şiddete başvurması meşrudur ve doğal bir haktır. Filmin bir sahnesinde siyah askerlerin tecavüzüne uğramak üzere olan beyaz kadın “Klan” üyeleri tarafından kurtarılır. Griffith, ırkçı beyazları öyle bir kahramanlaştırır ki sinema tarihçisi George Sadoul tarafından, “SS Kıtaları”nın öncüsü sayılan bir örgütü göklere çıkartmakla suçlanır.


 

     İlginç bir not daha: Öncelikle, Griffith hayli kalabalık oyuncu kadrosu olan filminde hiçbir gerçek siyaha yer vermemişti. Siyah karakterleri, yüzleri ve vücutları siyaha boyanmış beyaz oyuncular canlandırıyordu.


Ku Klux Klan-2

 

     15 Yıl Boyunca Gösterim


 

     Griffith kuşkusuz ki özellikle kamera kullanımına getirdiği yenilikler ve kurgu anlayışıyla sinema sanatına çok şey katmış, Amerikan sinemasının öncüsü unvanını hak etmiş bir yönetmen ama bu nitelikleri “Bir Ulusun Doğuşu”nun ırkçılığı nedeniyle sert tepkiler ve protestolarla karşılaşmış olduğunu unutmamızı gerektirmiyor. “Beyaz Saray”da gösterilerek onurlandırılan filmi, bir yandan alkışlanırken bir yandan da doğal olarak nefret ve tiksinti duyguları uyandırmıştı. “Siyahları Geliştirme Ulusal Derneği” (NAACP) filme karşı kampanya başlatmış ve hatta “isyan” ateşi yakmaya bile çalışmıştı ama “Bir Ulusun Doğuşu”nun 15 yıl boyunca gösterimde kalarak bir rekora imza atmasına engel olunamadı.


 

     ABD, bir süredir ırkçılığa karşı isyan ateşleriyle kavrulmakta. Elinde “İncil”le poz ve mesaj veren Trump’ın “Bir Ulusun Doğuşu”nu “Beyaz Saray”da bir kez daha göstermesi için bence çok uygun zaman!



     Aydınlık Gazetesi - 05.06.2020, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5766285
Online Ziyaretçi Sayısı:58
Bugünlük Ziyaret :1039

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.