08.11.2019 / Tunca Arslan - Festival Denklemleri


     Film festivallerimizde tuhaf şeyler oluyor. Herhangi bir kurguyla ve tasarımla açıklanamayacak, elbette ki tamamen rastlantının ürünü diyebileceğimiz şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Ülkemizde ulusal film festivallerinin ardı sıra geldiği Eylül-Ekim-Kasım aylarında bellibaşlı festivallerde yaşananlar, karşımıza çıkan sonuçlar, verilen kararlar, gösterilen ve gösterilmeyen tepkiler, hayli ilginç gerçekten.


Bozkır Filmi

 

     Malum, Ali Özel’in yönettiği “Bozkır” adlı film, geçen hafta sonuçlanan “56. Antalya Altın Portakal Film Festivali”nde ödüllerin tamamına yakınını havaya kaldırarak büyük bir sürprize imza atmış oldu. Ortalık, enikonu birbirine girdi. “Bozkır”ın sürprizi, yalnızca aldığı ödüllerin çokluğundan değil, festival süresince hiç kimse tarafından beğenilmemesiyle ve hatta hiç şans tanınmayan en kötü filmler arasında gösterilmesinden kaynaklandı. Normaldir, jüri üyeleri genel yaklaşımdan çok farklı bir gözle seyretmiş, çok farklı bir sonuca varmış olabilir.


 

     Fakat daha da ilginci “Bozkır”, çok değil bir ay önce düzenlenen “Adana Altın Koza Film Festivali”nin ön jürisinden bile geçememiş, yarışma filmleri arasına alınmaya değer görülmemişti.


 

     Uçurum Manzaraları


 

     Türkiye’nin en köklü ve aynı sinema geleneğinden beslenen iki önemli film festivalinde, “Adana” ve “Antalya”da bu denli farklı sonuçların, uçurum gibi manzaraların ortaya çıkması, bir dudağı yerde bir dudağı gökte kararlar alınması, en hafif deyimle sinemamız adına bir sağlıksızlık belirtisi.


 

     Bu kadar da değil... “Altın Koza”da en iyi film seçilen “Nuh Tepesi” olayı var bir de…


Nuh Tepesi


 

     Cenk Ertürk’ün ilk uzun metraj çalışması, başrollerinde Haluk Bilginer ve Ali Atay’ın yer aldığı “Nuh Tepesi”nin, Adana’daki başarısının ardından (yönetmelik gereği Antalya’da yarışma bölümüne alınmadı, yarışma dışı özel gösterim yapıldı) “Malatya Film Festivali”nin ön jürisini geçemediği anlaşıldı birkaç gün önce. Hemen hemen aynı havayı soluyan iki jüriden biri filme birincilik veriyor, diğeri ön jüride eliyor! Nasıl bir açıklaması olabilir sizce? Bir film, kaç bilinmeyenli denklemdir?


 

     Film festivallerimizde ön jüri kararları da şeffaflığa kavuşmadıkça ve gerekçeler sinema kamuoyuna açıklanmadıkça bu tür soruların ve türlü dedikoduların sonunun gelmeyeceği çok açık. Kaldı ki “Nuh Tepesi”nin Malatya ön jüri serüveniyle ilgili vahim bir iddia da var ortada.


 

     “Nuh Tepesi”nin aslında ön jüriden yeterli puan ve onay aldığı, ancak içerdiği bazı “küfürlü diyaloglar” nedeniyle festival komitesinin kimi üyelerinin müdahalesi sonucu masa başında elendiği, yarışmanın dışına itildiği söyleniyor.


 

     Herkesin Keyfi Yerinde mi?


 

     Daha da enteresan nokta, bu söylenti karşısında festival yönetimin, “Nuh Tepesi” ekibinin ve de güzide sinema sektörümüzdeki “Sansüre karşı sıfır hoşgörü!”cülerin henüz hiçbir ses çıkarmamış olmaları.


 

     Hepsine bir kez daha sorayım öyleyse:


 

     “Nuh Tepesi” filmi, 15-19 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenlenecek “9. Uluslararası Malatya Film Festivali”nin yarışmalı bölümüne başvuru yaptı mı? Film, ön jüri üyeleri tarafından izlendi mi? Ön jüri nasıl bir karar aldı? Ön jürinin kararının sonradan değiştirilmesi gibi bir durum yaşandı mı? “Biz muhafazakar bir festivaliz, küfür içeren filmler gösteremeyiz” diyen bir festival yöneticisi var mı yok mu? Bu iddialar doğruysa, bu bir sansür uygulaması mıdır? Bu iddialar doğruysa, bunlar yeni bir skandal örneği midir? “Nerede bir sansür uygulaması görürsek karşısına dikileceğiz! Sansüre karşı sıfır hoşgörü için yaşasın mücadelemiz!” diyen arkadaşlar, uyuyor musunuz uyanık mısınız? Sükut, ikrardan mı geliyor? Herkesin keyfi yerinde mi, yoksa biraz kaçtı mı?



     Aydınlık Gazetesi - 08.11.2019, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5764232
Online Ziyaretçi Sayısı:17
Bugünlük Ziyaret :1563

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.