Mutlu Tönbekici - Entel Olmanın Sağlığa Zararları

     Kalktık Bergama’ya gittik.

     “26. Uluslararası İzmir Festivali” dahilinde antik Bergama kentinin “Asklepion Tiyatrosu”nda olan tragedya yazarı Aeschylus’un 2500 yıl önce yazdığı “Zincire Vurulmuş Promoteus” tragedyasını izlemek için..

     Nerden? Şirince’den. Yol ne kadar? 3 saatlik.

     Kim sahneliyor? “Pire (Yunanistan) Belediye Tiyatrosu”.

     Günler öncesinden plan, program..

     Düşünsenize! Bergama’nın antik tiyatrosunda Yunanistan’dan gelen bir tiyatro kumpanyası 2500 yıllık bir oyunu kendi orijinal dilinde sahneleyecek! Vay be!

     Önemi şu: Tam olarak emin olunmasa da tragedyanın yazarı Aeschylus kabul ediliyor. Aeschylus ise tragedyanın babası sayılıyor. Eserlerinin bir kaçı günümüze ulaşabilen üç antik çağ oyun yazarlarından biri. (Diğerleri Euripides ve Sophocles)

     Öncesinde de profesyonel rehber olan ablamın rehberliğinde Bergama antik şehrini gezecektik, “Bergama Ticaret Odası”nın restore edip işlettiği lokantada yemek yiyecektik, akşam olunca da tiyatroya gidecektik. Allahım nasıl heyecanlıyız!

     Fakat gündüz başımıza gelen bürokratik tatsızlıklar yüzünden (onu da anlatayım: Evlenirken bana sormadan zorla soyadımı değiştiren devlet, boşanırken yine bana sormadan zorla soyadımı geri veriyor, bu arada satın aldığın bir mülk varsa tapu üzerindeki ismi değiştirebilmek için hem bir TAM gününü çalıyor hem de senden (hazır yakalamışken) dünyanın parasını alıyor!! Kadın olmak dışında suçum ne?) hiçbir şeye yetişemedik.

     On dakikalık bir gecikme ile tiyatroya zor vardık.

     Sessizce içeri süzülelim dedik, kapıdaki güvenlik görevlileri bize köylü muamelesi yaptı. “Alkış sırasında alabiliriz ancak.. Sanatçılar çok hassas.”

     Yabancıya karşı da kompleks vardır ya bizde de, ne kadar “görgülü” tragedya izleyicisi olduğumuzu kanıtlamak için “peki” dedik. 2 günde bir tragedya izleriz ya biz.

     Bir alkış oldu, atladık hemen. “Yoook” dedi çok bilmiş güvenlik görevlisi kız. “Hani alkışlar uzun uzun olur ya, işte ona ara denir. Ancak o zaman alabilirim sizi..”

     Bekle bekle o uzuuun uzuuun alkış kopmuyor bir türlü. Yahu bir perde ne kadar uzun olabilir?

     Sütunlar bize bakar, biz onlara, böyle kedi yavrusu gibi dışarıdayız.

     Yarım saat daha geçti. Sonra anlaşıldı ki ara mara yok! Tek perde. Güvenlik görevlisi büyük bir iyilik yapıyormuşçasına oyunun yarısında bizi içeri aldı.

     Promoteus çoktan kayalara bağlanmış, inleyip duruyor.

     Sahnenin sağ tarafında bir bez ekranda oyunun Türkçe çevirisi var. Tamam dedik bundan sonrasını yakalarız. Fakat o kadar güzel yerleştirmişler ki perdeyi, koca tiyatronun yarısı göremiyor. Gören yarısı da okuyamıyor çünkü harfler küçük.

     Sonra bunun da bir önemi kalmadı zira çeviriyi ekrana yansıtan bilgisayarın şarjı bitti (herhalde) ve biz tamamen kelimelere dayanan bir oyunu tek kelimesini anlamadan izledik.

     Bir Yunan tragedyasını anlamadan seyretmekten daha sıkıcı ne olabilir bilmiyorum. Dekor yok, dans yok, çok arada bir şarkı var. O da konuyu tamamlamak üzere. Çarpıcı bir ses de gelmemiş Pire taraflarından.

     Nasıl bu kadar beceriksiz olunabilir? Nasıl tek perdelik oyunda arada alacağız sizi denilebilir? Nasıl bu kadar kötü dekorlar taa Pirelerden getirilir?

     Dedim fazla entel olmak bünyeye zarar. Yetişeceğiz diye kalp sektesinden gidiyorduk, daha da geç kalmayalım diye yemek yemedik, açlıktan geberiyorduk, arayı bilmediğimiz var sayılarak bizle alay edildi üstelik de bir müsamere izledik.

     Gazete Vatan – 10.07.2010, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5785017
Online Ziyaretçi Sayısı:31
Bugünlük Ziyaret :920

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.