08.11.2020 / R. Bülend Kırmacı - Müziğin ‘Uğur Mumcu’su’


     Kimi insanlar bilim, sanat, siyaset, spor yoluyla yaşamlarını topluma ve insanlığa adarlar.


 

     Öyle insanlar için topluma bir vefa borcu doğar. Yaşamları ve vedaları farklı değerlendirilir; onların fedakarlığına karşılık, bir vefa duygusunun sergilenmesi gerekir.


 

     Bu yazı da, bu içeriktedir.


 

     Çok değerli bestekar, orkestra şefi, saygın sanat insanı Timur Selçuk’u, 74 yaşında kaybettik. Timur Selçuk, “Galatasaray Lisesi”nden sonra Fransa’da müzik eğitimi almış, birçok sanatçının yetiştirilmesine de katkıda bulunmuş bir “öğretmendi”… Öyle ki, 1976 yılında “İstanbul Oda Orkestrası”nı ve kendi öğrencilerini yetiştirdiği “Çağdaş Müzik Merkezi”ni kurmuş bir aydınımızdı.


 

     Güçlü Sentez Yeteneği: Güneşin Türküsü!


 

     Timur Selçuk’un “Ayrılanlar İçin”, “Sen Nerdesin”, “Beyaz Güvercin”, “İspanyol Meyhanesi” gibi eserleri bir kuşağı etkilemiş, “eskimeyen besteler” olarak müzik arşivindeki yerini almıştır. O’nun “Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü” yorumu belleklerde iz bırakmıştır. Timur Selçuk, Batı’da müzik alanında ve orkestra yönetimi açısından meydana gelen gelişmeleri izlemeyi eğitimi sonrasında da bırakmayan, o arada, müzik üretiminde, ülkemizin zengin edebiyatından ve sanatsal ezgilerinden ustalıkla yararlanmayı bilen bir sanatçımızdı. Batılı müzik formları ile Anadolu folklarını sentezleme yeteneği çok güçlü olan bir bestekarımızdı.


 

     Sanat Disiplinlerini Besleyen Müzik İnsanı


 

     Timur Selçuk bu sentez yeteneğini sanatsal disiplin alanına da taşımış; örneğin, “Ankara Sanat Tiyatrosu”nda on yıl çalışmış; Uğur Mumcu’nun “Sakıncalı Piyade”si, “Şeyh Bedrettin Destanı”, “Galilei-Galileo” gibi tiyatro eserlerinin yanı sıra, “Üç İstanbul”, “Cahide”, “Hakkari’de Bir Mevsim” gibi filmlerin de müziğini bestelemiştir… Özcesi, müzikteki birikimini sanatın diğer platformlarında da değerlendirmiştir. Bir bestekar olarak, tiyatro ve film müziklerinde son derecede başarılı olması, Timur Selçuk’un, ulusaldan evrensele giden sanatsal yolculuğunun değerini belirlemiştir.


 

     Türkiye’nin Tanıtımına Önemli Katkılar


 

     Bir zamanlar “ölüm-dirim meselesi” ve “prestij kaynağı” olarak görülen “Eurovision Şarkı Yarışmaları”nda -bence ülkemizi temsilen tüm zamanların en etkili parçası olan ve Semiha Yankı’nın 1975 yılındaki yarışmada seslendirdiği- “Seninle Bir Dakika” adlı eserin icrasında, “yabancı” orkestrayı başarıyla yönetmiştir… Daha sonraki yıllarda yine birçok uluslararası sanatsal etkinlikte ülkemize değerler katmış ve 1998 yılında fazlasıyla hak ederek, “Devlet Sanatçısı” unvanını kazanmıştır. Öte yandan Timur Selçuk, bildiğim kadarıyla, telif hakları konusunda da oldukça etkili emekler vermişti…


 

     Müziğin “Uğur Mumcu”su


 

     Timur Selçuk, ilkeleri olan, idealleriyle yaşayan, ülkesi ve dahası insanlık ailesi için de “en güzeli” dileyen ve arayan bir sanat insanıydı… Aldığı klasik eğitimle yetinmeyen, görkemli uygarlığımızın kadim değerleri olan bestekarların eserlerini de sürekli inceleyen; bir Itri’yi de bir Beethoven’ı da, bir Dede Efendi’yi de bir Mozart’ı da “bilen”, son tahlilde ise Anadolu toprağından beslenen ve besteleyen bir kültür-sanat insanıydı… Emeğini toplum için deren, sevgisini insana veren ve dürüstlük içinde üreten nitelikleriyle de adeta “müziğin Uğur Mumcu’su” idi…


 

     İktidara “Saygın Bir Mesafede” Durmak


 

     Timur Selçuk, doğrudan siyasete girmedi, siyasetten kendisi için bir şey istemedi. İktidarlara yakın durmak gibi bir kaygı taşımadı. O’nun olgunluk çağında yıllarca ülkeyi yönetenlerle arasındaki “mesafe”, sadece dünya görüşünün farklılığından değil, daha çok, bir sanatçının iktidar erkine karşı durması gereken saygın mesafe açısından değerlendirilmelidir…


 

     Öte yandan Selçuk gibi “ilkeli bir sanat insanı”, kendi “dünya görüşüne yakın” bir siyaset iktidarda olsaydı da, (ki, 70’lerin ve 90’ların ikinci yarısında bu kısmen böyle oldu sayılabilir) eminim ki bu mesafeyi korurdu; O da bunu yaptı…


 

     İnançla Bağdaşan Siyasi Tercih


 

     Timur Selçuk inancıyla ideolojisini bağdaştıran bir aydınımızdı. Bir röportajında şöyle diyor: “Ben hep inançlı biriydim. Dini değerleri de; üretmek, paylaşmak ve zulme sessiz kalmamak olarak görüyorum. Dinimizde üretmek ve paylaşmak çok önemli. Günümüze baktığımızda üreten ve paylaşan bir sistem, emperyalizmin karşısında yer alır. Emperyalizm; zayıf ülkeleri alır, kendisine bağlar ve sömürür. Benim dini değerlerim ise böyle değil. Sol ideolojinin temelinde de üretmek ve paylaşmak var. O yüzden de dünya görüşü olarak kendime en yakın bu ideolojiyi görüyorum." (Timur Selçuk. Sabah Gazetesi. Röportaj. 11/02/2019)


 

     İnsancıl Sol Anlayış


 

     Siyasetin, partinin, siyasetçinin derdinin de, gönlünün de daima halkla beraber olması ve insana dair ne varsa bunlara vakıf olarak, toplumun sorunlarını çözmesi gerektiğine inanan Selçuk, “oy kazanmadan önce insanları kazanmak gereğini” veciz bir şekilde ifade etmişti. Timur Selçuk, ayakları bu topraklarda olan, laf değil iş üreten, eleştirdiği yolsuzluk, haksızlık konularından kendisi de uzak duran bir “sol” anlayışı öğütledi, o arada, yukarıda alıntılanan söyleşide olduğu gibi, üretim ve bölüşümün önemine de ısrarla vurgu yaptı. Timur Selçuk, insanı merkez alan, üretim ve hakça bölüşüm idealini inancıyla bağdaştıran yaklaşımıyla; gerçekte insancıl sol anlayışı paylaşmıştır.


 

     Başın Sağ Olsun Türkiye…


 

     Sanatçı babanın, sanatçı oğlu… Anadolu’nun büyük ozanı Neşet Ertaş’ın deyişiyle: İnsan oğlu insan! Gerçek bir İstanbul beyefendisi…


 

     Besteleri, bilgi birikimi ve örnek yaşamıyla, kültür-sanat dünyamızda çok değerli izler bırakan Sn. Timur Selçuk, Türkiye’mizin kaybıdır. Timur Selçuk için, “geniş kanatlı kapıların cennete açılmasını” ve Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiyemizin, Selçuk ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun.



     Aydınlık Gazetesi - 08.11.2020, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5807699
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :847

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.