13.11.2020 / Tunca Arslan - ABD Mahkemesi 1968’i Yargılarken

1968 Eylemleri


     Dünya genelinde gençlik kitlelerinin sahneye çıktığı 1968 öğrenci eylemlerinin belirgin özelliği, akademik taleplerle birlikte “Vietnam Savaşı”nı protesto temelinde anti-emperyalist bir öz taşıması, buradan hareketle kapitalist sistemi sorgulaması, reddetmesiydi. ABD’den Fransa’ya, İtalya’dan Almanya’ya, İngiltere’den Türkiye’ye açılan yelpazede sistemi sarsan 1968, sistemin karşı şiddetiyle de değişik boyutlarda karşı karşıya geldi.


 

     Bir “Netflix” yapımı olan “Şikago Yedilisi’nin Yargılanması” (The Trial of the Chicago 7), “Vietnam Savaşı”nın durdurulması talebiyle, 1968’in Ağustos ayında “Demokrat Parti Kongresi”nin yapılacağı Chicago’da barışçıl bir miting ve büyük bir protesto şenliği düzenlemek isteyen gençlik liderlerinin yargılanmasına odaklanan iyi cinsten bir hukuk-mahkeme filmi. FBI, vali, belediye, polis vs. ise eylemleri yasaklamaktan ve şiddet kullanarak ezmekten başka bir şey düşünmüyor.


 

     “Amerika’nun ruhu tamamen temizlenirse, otopsi masasında ‘Vietnam’ yazmalıdır” diyen, “İş savaşa ve sosyal adalete geldiğinde başkan adayları arasında fark yoktur” şeklinde düşünen gençlik liderleri arasındaki tartışma konularından biri polise karşı alınacak tavır. Bir kısmı tamamen barışçı sınırlar içinde kalmayı savunurken bir kısmı gerektiğinde şiddete şiddetle karşılık verilmesi taraftarı. Ancak tartışma FBI ve polisin tutumu sayesinde fazla uzamaz, eylemler şiddet tuzağına doğru ustaca çekilir.


 

     Yargılama Skandalı


 

     Aaron Sorkin, senaryosunu da yazmış olduğu filmde başarılı bir kurguyla, zaman zaman süreci özetlese de asıl olarak olaylara değil, yargı sürecine odaklanıyor. Yetenekli ve cesur(!) bir savcı bulunuyor, en sonunda vasıfsızlığı net biçimde ortaya çıkacak bir yargıç kürsüye oturtuluyor, işin “terör boyutu” eksik kalmasın diye “Kara Panterler” de dosyaya dahil ediliyor. Aylar süren yargılama tam bir skandala dönüşüyor, mahkeme alay konusu oluyor, sanıkların lehine tanıkların ifadelerine ve güvenlik raporlarına başvurulmuyor, jürinin yapısıyla oynanıyor, jüri üyelerine tehdit mektupları gönderiliyor.


 

     Yüzde 80-90’ı bir mahkeme salonunda geçmesine rağmen heyecanı ve aksiyon duygusu üst düzey, diyalog yazımındaki başarının özel olarak dikkat çektiği, kaliteli oyuncu kadrosundan yüksek verim alınan, “en iyi hukuk filmleri” listesinde bundan böyle üst sıralarda yer almayı başaran bir filme imza atmış Aaron Sorkin. Üç yıl önce çektiği ilk filmi “Molly’nin Oyunu”nda da gerçek bir olaydan yola çıkmış olan yönetmen, bu kez de tarihe ve tarihi yapanlara saygıda kusur etmiyor.


 

     Ramsey Clark’a Saygı


 

     ABD başkanlığının Lyndon B. Johnson’dan Nixon’a geçtiği kesitte dolaşan “Şikago Yedilisi’nin Yargılanması”nda eski Adalet Bakanı Ramsey Clark’la ilgili de çok hoş ve önemli sahneler mevcut. “Birinci Körfez Savaşı” sırasında ABD’nin savaş suçlarını yargılayan bir mahkeme oluşturan Clark 1992’de Türkiye’ye de gelmişti anımsanacağı gibi. Aaron Sorkin, evindeki görüşmeden başlayarak, sanıkların lehine olan tanık ifadesinin kabul edilmemesi ve jüriye sunulmamasına kadar çok etkileyici bir portre olarak çizmiş Ramsey Clark’ı ve önünde eğilerek şapkasını çıkartmış.


 

     Öğrenci lideri ve sanıklardan biri olan Abbie Hoffman’ın yaşamı ve trajik ölümünü anlatan 2000 yılı yapımı “Özgürlük İçin” (Steal This Movie) filminde de ele alınan bu hukuk rezaletinin öyküsü 1987’de de bir televizyon filmine konu olmuştu. Aaron Sorkin yeniden gündeme getirmekle çok iyi yapmış. Amerikan politikasının sinir uçlarına dokunan senaryolarıyla tanıdığımız Sorkin’in parıltısını yönetmen olarak da sürdürmesi sevindirici. Son olarak, filmin çok etkileyici ve çok güzel bir final sahnesiyle noktalandığını da belirteyim.



     Aydınlık Gazetesi - 13.11.2020, Cuma




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5764541
Online Ziyaretçi Sayısı:12
Bugünlük Ziyaret :172

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.