Reha Muhtar - Başbakan'ın Ağlaması İbrahim Tatlıses'in Ağlaması Gibidir...

     Hayatımın her gece televizyonda geçtiği günlerde, konuk olarak ağırlamaktan keyif aldığım isimler vardı...

     Bunların başında İbrahim Tatlıses gelirdi...

     İnanılmaz damardan bir adamdı İbrahim Tatlıses...

     Konuştuklarını yaşar, yaşadıklarını konuşurdu...

     Bir akşam, o sıralarda Türkiye’yi kasıp kavuran Kekilli’yi çağırmıştı programdaki arkadaşlar... “Bu akşam ölürüm... Beni kimse tutamaz... Sen beni tutamazsın yıldızlar tutamaz...” şarkısıyla Türkiye’yi yıkıyordu Kekilli...

     Yayına geldiğinde baktım çocukta o duygu yoğunluğundan eser yok...

     Klişe cümleler, duyguya hitap etmeyen bir tarz benimsemişti...

     En sıkıldığım canlı yayın röportajlarından biriydi...

     ***

     Oysa İbrahim Tatlıses geçmişten bir günü konuşmaya başlayınca eğer duygu yoğunluğu içindeyse “hüngür hüngür ağlardı...”

     Bunca yıllık canlı yayınlar bana “ağlama konusunda üç tip insanın olduğunu gösterdi...”

     1) Kekilli gibi kişisel duygu dünyasını düşünceler ve akılla kapatmış, hayatı sürekli rasyonalize etmeye çalışarak yaşayan tipler...

     Bu tipler ağlamazlar ve her soruya mümkün olduğunca kendi rasyonalitelerinden cevap vermeye çalışırlar...

     Candan Erçetin de bu kategoridendir...

     2) Ağlamayıp ağlar gibi yapanlar...

     Canlı yayında oynayanlar, ağlamanın insanlar üzerindeki etkisini bilip, gözyaşı döküyor ayağına yatanlar:

     Bunlar fazlasıyla yeni yetme, şöhret olmak isteyen tiplerde görülür...

     Menajerleri, danışmanları, ‘hafif ağla’ demiştir, ‘mağdur görünürsün...’

     Onlar da en hassas yerde gözlerini kırpar, yaşlandırır, ağlıyor mimiklerine girer, sonra da kendilerini toparlamış gibi, devam ederler...

     Örnekleri çoktur...

     ***

     3) Verdiği örneği, ya da anlattığı kişisel olayı o an bütünüyle içselleştirip, kendi duygu dünyalarındaki iniş çıkışlarla bütünleştirip empati yapanlar...

     Örneğin İbrahim Tatlıses “ciğercilik yaptığı günleri her anlattığında” ağlamaz...

     Ağladığı zaman bilin ki İbrahim Tatlıses, o anda hayatında çok güçlü “bir duygusal yoğunluk” yaşamaktadır...

     O duygusal yoğunluk, hayatından ya da başka bir olaydan verdiği örnekle bütünleşmekte, kendi durumuna empati yapmakta ve ağlamaktadır...

     Duygu dünyaları açık olan insanlar, bu durumu sık yaşarlar ve yaptıkları bir rol değil, içselleştirilmiş empatidir...

     Kendilerinin o andaki duygusal durumuna bağlı olarak...

     ***

     Tayyip Erdoğan şiirler okurken de gözlemlediğimiz gibi, “duygu yoğunluğu çok güçlü” olan bir kişi...

     Balık burcu ve üstelik duygusallığının hitabetine güç verdiğini, insanları etkilediğini biliyor...

     Uzun bir süredir kendisine yönelik suikast yapılacağı haberleri, “Yüce Divan”a verileceği söylemleri, “kana kan intikam” türünde hesap sorma biçimleri, duygusal dünyasında ağır yoğunluklar yaşadığı kendini bir “cephede savaşırken haksızlığa uğrayan bir kişi olarak görme hali” yaratıyor...

     Kendince yaptığı bunca şeyin “çok kişi tarafından algılanmadığını, anlaşılamadığını” düşünüyor...

     Bu geniş kitlelerde değil, ama sesi çok çıkan çevreler üzerindeki “yalnızlık hali” onu, 12 Eylül’de idam edilen gençlerin yalnızlığıyla bütünleştiriyor...

     Kişisel savaşımıyla, 12 Eylül’de idam edilenlerin savaşlarını empati kurarak içselleştiriyor ve kendini de “haksızlığa uğrayanlar dünyasının” bir parçası olarak görüyor...

     ***

     Başbakan bunu ilk kez yapmıyor...

     Kürt açılımında annelerden bahsederken de bu empati var, Alevi derneklerle görüşmelerinde de, Roman’larla konuşmalarında da...

     Oradaki örnekler kitleseldi...

     Buradaki idama götürülen gençler bireysel...

     Tayyip Erdoğan’ın ağlaması, üzerinde çalışılmış bir rol değil...

     Nasıl ki İbrahim Tatlıses’in durup durup duygusallaştığı, gözyaşı döktüğü anlar rol değilse...

     Ama elbette, Tatlıses de Tayyip Erdoğan da o duygusal yoğunluğu hangi olayda devreye sokacaklarını biliyorlar...

     İdama giden bir ülkücünün satırlarında “ağlaması rol değil, ama tesadüf de değil...”

     Başbakan “hangi olaya empati kuracağını bir politikacı zekasıyla” iyi biliyor...

     Rol yapmıyor...

     Ama sadece o çocuğa ağlamadığı kesindir...

     Gazete Vatan – 22.07.2010, Perşembe




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5765796
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :712

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.