Ekim 2008 / Kemal Sünder - Kristal ve İlham!?.(*)
Eskiler “Yukarıda nasılsa, aşağıda da öyledir!” dermiş.
Platon’a göre de “dünya dev bir dodekahedron, bu bir kozmik form”.
Yani “yüzleri beşgen, kristal bir onikigen” denen güncel spekülasyondan söz etmiş.
Doğal kristal de kuartz yataklarından (silisyum di oksitten) elde ediliyor. Kristalin elektromanyetik gücünü ise basınç, basıncı da jeolojik fay hatları yakınındaki katmanların sürtüşmesi oluşturuyor.
Nereden nereye?
Kim derdi ki “Zeytin Dağı”, “Sina Dağı” ve “Hira Dağı” gibi altında zengin kuartz yatakları bulunan yerler ayrıca yakınında oldukları fay hatları nedeniyle Peygamberleri vahiyelendirmek gibi bir kutsal görevi üstlenecek!
Kısacası, Yaradan’ın hikmeti olarak silisyum di oksitli zelzele bölgeleri böyle görevler yüklenecek.
Peki ya vahiy’in brüt hali denecek ilham ne olacak?
İlham da –erkek milletinde- 21.ci kromozom üzerinde bulunan müzik genindeki “geçici” biçimsel değişimle ortaya çıkan özel bir yapabilirlik yetisi. Geliş ve gidişini kendi belirliyor.
En azından Schönberg’e kadar bu böyle olmuş!
Bilindiği gibi sonra da bir ayrıcalık olmaktan çıkmış, avant-garde’larca “aforoz” edilmiş.
Çünkü ilham’ın yerini 11.ci kromozom üzerindeki büyüyerek deforme olmuş davranış geni etkinliği almış.
Peki Beethoven, Schubert ya da Chopin “firavunlar” gibi sağ avuç içinde erkek kristal, sol avucunda dişi kristal tutarak mı dolaşırmış?
Elbet onların “istihareye yatarak” ilham bekleme sıkıntıları olmamış.
Üstelik ilham fazlaları bile var.
Yani sanki onlardaki beyin değil, birer kristal küre!
Ama ilham’ı yöntem olarak anlayanlar için sözü edilen kutsal yerleri “tavaf etmek” belki doping yapmak anlamına gelebilecek.
Kısacası bir “ilham haccı” denemeye değer!
Haccın inanç tazelemek etkisi benzeri bir etki, neden ona gerek duyanları sevindirmesin ki?
Kudüs’te “ah’ lan ilham!” diye ağlanıp, Kabe’de sema eder gibi enerji toplanıp, Mina’da “dissonan taşlanabilir!”. Hac dönüşü de nasipse, dinlenecek bir şeyler bestelemeye başlanabilir!
Kabe’nin çok çok eskilerden kalma bir okültik yer olduğu hatırlanmalı.
Ayrıca ilhama erişmenin daha da garantili olması için “kristalin mucizeleri” ne güne duruyor!
Nasılı da;
Önce üç karattan ve 600 mgr.’dan az olmamak üzere sağ ele ucu sivrice bir “erkek” kristal alınıyor.
Sonra bir iskemleye oturup, kristalin sivri ucu aşağı gelecek şekilde başın 8-10 cm. üzerinde tutarak elin içinde saat yönünde yavaş yavaş döndürmek gerekiyor.
“Taç Şakra” etkinleşip başta ilk karıncalanma hissedildiğinde de ikinci aşamaya geçiliyor.
Bu kez yine aynı mesafeyi koruyarak aynı işlemi alına doğru uygulayarak “Alın Çakrası” çalıştırmaya başlanıyor. Bu etabı da aynı belirtilerle aştıktan sonra sıra aynı işi boğaz hizasında yaparak “Tiroid Çakrası”nı güçlendirmeye geliyor.
Bu eylemlerin sonucu da “duru işitim ve ilham sezgisine” doping yapılması olarak görülüyor.
Kristalin etkisini korumak için arada bir elma sirkesine katılan deniz tuzu eriyiği içinde on dakika bırakıp, sonra suyla çalkalanarak saklanması gerekiyor.
Her seferinde de sivri uç baş, alın ve boğaza doğru dönük oluyor.
Ayrıca kristalin dolunay dönemlerinde/gece sürecinde daha aktif olduğu bilinmeli.
Deneme için bile başkasının eli değmemeli!
Ama; “böyle şeyler bize uymaz” diyenler ya “ilham farizesiyle!” yetinir ya da “avant-gard’lık” esas der, ilham yerine yöntemle oyalanır.
Yine de kristalin etkisini göz ardı etmemeli.
..............................................................
“Orkestra Dergisi”nin Ekim 2008 tarihinde 47. Yıl, 399. Sayı ile yayınlanan nüshasından alınmıştır.
(*) Kemal Sünder’in ölümünden önce yazdığı yazılardan...