02.10.2010 / Livaneli, Zülfü - Değişik Lezzetler Ülkesi
Bu konuda objektif olamayabilirim, çünkü damak tadım Anadolu’nun mutfak kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır.
Başka ülkelerin yemekleriyle karşılaştırdığımda kendi mutfağımızı birinci sıraya yerleştiririm.
Bunun tek istisnası Uzak Doğu mutfağıdır ama onlar da bizim yemek kültürümüzle akraba zaten.
Osmanlı mutfağı, tatlı ekşi soslarla, zencefilli, meyveli yemekleriyle Çin’den büyük esintiler taşıyor.
Konser turnesi dolayısıyla, Anadolu’da yeme içme kültürünün ne kadar çeşitli ve zengin olduğuna bir kez daha tanık oldum.
İşte size birkaç örnek:
***
Antalya’da eski sanayi bölgesinde karşınıza hiç beklenmedik bir lezzet sarayı çıkıveriyor. “Özdoyum” adlı lokanta, geleneksel tahinli piyaz, şiş köfte ve köpüklü ayranıyla akıl almaz tadlar sunuyor size.
Üstelik tertemiz ve makul fiyatlı.
***
Mersin’de tantuni yediniz mi bilmiyorum.
Ben bu yaz ilk kez tadına baktım ve bugüne kadar niye haberim olmadı diye hayıflandım.
“Göksel Tantuni” acayip lezzetli bir yer.
Siz istemeden yeşillikleri, biberleri, domatesleri yığıp masayı bir bostan şenliğine çeviriyorlar.
***
Yine Mersin’de “Müslüm Usta”nın balıkları, deniz mahsulleri ve “Şelale Tatlısı” insana “Böyle bir lezzet nasıl mümkün olabilir?” sorusunu sorduruyor.
***
Antakya’daki “Saklı Ev”i nasıl anlatsam size.
Nar ağaçları altında kanun ve ud seslerinin sunduğu kadim Mezopotamya müziğine, Halep mezelerinin humuslu, oruklu, kekikli lezzetleri karışıyor ve sizi birdenbire bugünden alıp Harun Reşit’in sofrasına konduruveriyor.
***
Buca’da süzme yoğurdun ortasını açıp, tereyağında kızartılmış kırmızı pul biber koyuyorlar.
Adı bir garip: Eroin diyorlar.
Çünkü yiyen bırakamıyormuş ve fena halde alışkanlık yapıyormuş.
***
Kısacası Anadolu bir lezzet fırtınası.
Her bölgenin nasıl kendi müziği ve oyunları varsa, öyle ayrı bir yemek kültürü de var.
Bazen ne kadar zengin bir toprakta yaşadığımızı unutuyoruz.
Bu ülkede zevk ve kültür açısından Batı özentisine kapılmak bir zavallılık değil de nedir!
Gazete Vatan – 02.10.2010, Cumartesi