24.10.2010 / Yılmaz Özdil - Daniel

     Daniel... Hani şu, trafik kazasında ölen karı-koca turistin talihsiz oğlu...

     Hemşire tarafından emzirilen ve İzlanda Fahri Konsolosu tarafından akrabalarına teslim edilen bebecik.

     *

     Hiç merak ettiniz mi, niye fahri konsolos? Haritadaki yerini bilmediğimiz Afrika ülkelerinin bile Türkiye’de elçiliği falan varken, İzlanda’nınki niye elçi değil de, fahri?

     *

     Sene taaa 1627...

     *

     Korsanları kovalıyorum ayaklarıyla Danimarka kıyılarını talan eden Murat Reis, bakalım yukarda başka ne var diye, kutuplara yelken açmıştı ki, şak, karşısında yemyeşil bi ada... Altından girdi, üstünden çıktı, 26 gün boyunca hal hatır (!) sordu, ayrılırken de 400 civarında esir aldı, erkekleri köle olarak sattı, sarışın kızları ganimet aldı, hareme mareme hediye etti.

     *

     İzlanda bizimle tanışmıştı!

     *

     O kadar sevdiler ki bizi, orada sadece 26 gün kalmamıza ve aradan 383 sene geçmesine rağmen “Tyrkjaranid” diye bi kavram var hala İzlanda’da... “İnsan çalan Türk” diye tercüme edebiliriz kabaca... Ve, bu travmatik hadiseden hemen sonra, kalbimizi kıran özel bi kanun çıkardılar... İzlanda topraklarında Türk öldürmek suç olmaktan çıkarıldı!

     *

     Neyse ki, üç asır boyunca Türk kıstıramadılar, bu kanundan faydalanan İzlandalı olmadı. Baktılar ki, öldürmek için Türk denk getiremiyorlar, 1970’lerde filan kaldırdılar kanunu.

     *

     Vay sen misin kaldıran, pasaportu kapan soluğu İzlanda’da aldı kardeşim... Selamünaleyküm.

     *

     Adamlar kanunu kaldırdığına bin pişman olmuştu ama, iş işten geçmişti. Halbuki, bizimle görüşmemek için diplomatik temas bile kurmamışlardı, elçilik bile açmamışlardı. N’oluyor demeye kalmadan, İzlanda’nın her tarafı dönerci doldu. Onlar diplomatik temas kurmamıştı ama, biz yakın teması derhal kurmuştuk. Derhal evlenmeye, kız alıp, erkek vermeye başladık!

     *

     Suratımızı görmek istemeyen İzlanda ile “dünür” olmuştuk. Çocuklar doğdu. Başta iyiydi. Kaçınılmaz tabii, korkulan oldu. Türk babalardan biri, kızlarını Türkiye’ye getirdi, türban giydirdi, anneleriyle görüşmelerini yasakladı, sonra da İzlandalı eşini boşadı.

     *

     İzlanda mahkemesi, çocukların velayetini anneye vermişti aslında. Hikaye... Türkiye ile İzlanda arasında imzalanmış herhangi bir sözleşme olmadığı için, Türk hukuku, İzlanda hukukunu tanımadı. “Yürrü, anca gidersin” dedi. Anne uçağa binip geliyor, polis nezaretinde kapıya dayanıyor, baba alt tarafı 50 lira ceza ödeyip, çocukları göstermiyordu.

     *

     İzlanda ayağa kalktı. Kampanyalar yapıldı, şarkılar bestelendi. ……………………………

     ……………………………………….

     Hürriyet Gazetesi - 24.10.2010, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5748878
Online Ziyaretçi Sayısı:11
Bugünlük Ziyaret :194

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.