27.10.2010 / Sanem Altan - Çadır Tiyatrosunun 'Çocuk' Yıldızı

     Çadır tiyatroları vardı eskiden. Ben hiç gitmedim, sadece filmlerde gördüm. Siz görmüşsünüzdür belki de. Filmlerde hep acıklı yerlerdir çadır tiyatroları.

     Uyduruk, basma perdeler...

     Derme çatma bir sahne...

     Tozlu, talaşlı pis döşemeler...

     Kırık sandalyeler, zavallı bir orkestra, orası burası yamalı, eprimiş tülden eski tuvaletleriyle yaşlı ve yeteneksiz şarkıcı kadınlar.

     Fındık fıstık yiyerek yerlere tüküren seyirciler... Bağırtılar, çağırtılar... Islıklar... Şarkıcı kadınların hakarete alışmış bakışlarında zaman zaman gizli bir hüzün...

     Arada sırada kavgalar...

     Havada uçuşan sandalyeler...

     Ama bazen bir mucize oluverir. Bu sefil dekorun içinden muhteşem bir ses yükselir. Yolunu şaşıran genç bir yetenek yanlışlıkla bir çadır tiyatrosuna düşmüştür.

     Tiyatrodaki gürültüler hafifler, ağır ağır bir sessizlik yayılmaya başlar. Alaycı ve küçümseyici tavırlarını bir anda değiştiremeyen seyirciler ne yapacaklarını şaşırırlar.

     Sonra tam bir sessizlik çöker.

     O harikulade sesi dinler herkes.

     Aslında hep özledikleri ama buralarda bulamayacaklarını düşündükleri sestir o.

     Bizim ülkemizin de genelde bir çadır tiyatrosu acıklılığı vardır.

     İnsanlar kendilerini hep ezilmiş ve haksızlığa uğramış hissederler o bağırtıları, ıslıkları, yuhalamaları duydukça.

     Gelişmemiş, fakir, estetik değerleri olmayan çadır tiyatroları gibi sahnedekiler yeteneksiz, seyirciler umursamazdır.

     O mucize beklenir...

     Bazen bir mucize olur da...

     Olmadık bir karar alınır.

     …………………………………………….

     Gazete Vatan - 27.10.2010, Çarşamba




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5807644
Online Ziyaretçi Sayısı:28
Bugünlük Ziyaret :832

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.