22.11.2010 / Reha Muhtar - Ufuk Olsa Beyaz Türk Geçinenlerin Suratlarının Ortasına Tükürürdü!

     ……………………………………………………..

     Sezen’in Yavrusu Levent Yüksel...

     Pazar gecesi Cengiz’in (Semercioğlu) “Full Ekran”ında, uzun zamandır göremediğim Nilgün Belgün’ün şen şakrak kahkahalarını, hayata muhteşem tutunuşundaki azmi ve enerjiyi izleyip keyiflenmiştim ki, Okan’ın programında Levent Yüksel’i gördüm...

     Gülümseyen ve tatlı bir enerji veren çocuk o...

     Hep sakin, hep gülümseyen, hep bilge ve kendisi olan bir insan o...

     Derken iyi eğitimli bir izleyici bağlandı yayına...

     Hem popüler ve basit olan şeyleri eleştirir gibi duruyor, Hem de Levent Yüksel’e “Siz 90’lardaki gibi patlama yapmıyorsunuz” diye onu acımasızca eleştiriyordu...

     Levent önce gülümsedi, sonra hafif bozuldu, sonra da kısaca kendini anlatmaya koyuldu.

     “Ben buyum...” dedi, “Bir şey yapmaya falan çalışmıyorum...

     Mutlu olduğum şeyi yapıp, üstüne para kazanıyorum...

     Konserlerimi yapıyorum... Beni seven insanlar geliyor beni dinliyor... Albüm çıkartıyorum... Başka ne yapmamı istiyorsunuz ki benden?..”

     ***

     O zaman farkettim Sezen’in çocukları birbirine ne kadar çok benziyor...

     Levent, “Eurovizyon” kazanan Sertap, Aşkın...

     Pahalı ve fiyakalı arabalara binerken görmüyoruz onları...

     Ünlü gece kulüplerinin önünde, karizma yaparken de rastlamıyoruz onlara...

     Şu havuzlu villada oturuyor, işte evinin muhteşem dekorasyonu, işte yatak odası, işte İtalyan mutfağı türünden haberlerde de rastlamıyoruz onlara... Dünya jet-setinin eğlendiği yerlerdeki evleriyle de gelmiyorlar gündeme...

     Sessiz, sakin, kendi halinde ama hep bir üretim halinde müzik yapıyorlar...

     Çünkü müziği seviyorlar...

     Levent’in dediği gibi, “5 yaşındayken o bas gitarı istiyorum demiştim... Sonra flüte takıldım... Sonra bağlama istedim, babam onu da satın aldı bana verdi...

     En çok bas gitarın bana yakıştığını düşünürüm... Onsuz yapamam... Ben buyum...”

     Bu kadar basit bu kadar yalın ve bu kadar bilgece...

     ***

     “Sizi 90’lı yıllardaki gibi patlama yaparken göremiyoruz...” diyor iyi eğitim almış yayına bağlanan izleyici...

     Yaşamda gerçekte kimin patlama yaptığının farkında değil o...

     Yaşamında gerçekten patlama yapanlar, ruhlarını sukunete ve huzura kavuşturarak, sevdiği işi, sevdiği şeyleri ve sevdiği yaşamı, kimselere göstermeye çalışmadan yaşayabilenlerdir...

     Etrafın alkışına, onayına, tezahüratına ihtiyaç duymamaktır hayatta gerçekten patlama yapabilmek... Çünkü yaşamasını bilmek bir sanattır...

     Sanat ise içinizdekini ortaya çıkartılarak yapılır...

     Tribünlerden alkış almak için yaşam denilen en büyük sanat icra edilmez...

     Levent, Sezen, Sertap ve Aşkın bunları anlatmaya çalıştılar ve çalışıyorlar...

     Onlar hergün Borsa’da spekülatörlerin elinde değer kazanıp kaybeden bir hisse senedi kağıdı olmak istemiyorlar...

     Bunu anlayabilmek için, çok fırın ekmek yemek gerek...

     Üzgünüm Leyla!..

     …………………………………………….

     Gazete Vatan - 22.11.2010, Pazartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5765021
Online Ziyaretçi Sayısı:13
Bugünlük Ziyaret :375

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.