13.01.2011 / Zülfü Livaneli - Ali
Sevgili kardeşim Ali de gitti.
Yurt dışında olduğum için cenazesine bile katılamadım.
Bu yaz Ege’de bir konserde birlikte söylemiştik.
Kıvrak sazı, hoş sohbeti, yanık sesi artık sadece kayıtlarda, albümlerde kaldı.
Ne uğruna?
Yollardaki ihmal, yanlış park etme, buzlanma, çamur birikintisi gibi olmaması gereken yanlışlar, ihmaller uğruna.
Onur Bayraktar kardeşimizi de yine böyle ihmaller zinciri sonucunda kaybetmiştik.
Barış Akarsu’yu da.
Her gün en az bir kere aklıma gelen sevgili dostum Adnan Kahveci’yi de.
Otomobillerin içinde ne çok hayat sönüyor.
***
Geçenlerde bir yazar, İspanya’da son derece ağırlaştırılmış trafik cezalarının işe yaradığını, ölümlerin çok aza indiğini belirten bir yazı yayımlamıştı.
Ne yazık ki kimden okuduğumu hatırlamıyorum ama çok güzel bir yazıydı.
Keşke tekrarlasa ve bu hassas konunun üzerinde daha çok dursa.
Eğer çok ama çok ağırlaştırılmış cezalar sürati, araba sıkıştırmalarını, tehlikeli sollamaları önlerse, eğer “Karayolları” da üstüne düşeni yaparak yollardaki buzlanmaları, çamurları, yanlış tabelaları düzeltirse Kıvırcık Ali, Onur, Barış gibi gencecik insanlar en güzel çağlarında göçüp gitmezler.
***
Trafikte kaybettiğimiz insan sayısı, terör sonucu ölenlerle kıyaslanmayacak kadar fazla.
Buna rağmen herkes terörü konuşur (ki konuşmalı elbette) ama trafik cinayetleri göz ardı edilir.
***
Şimdi bana diyeceksiniz ki: “Boşa yazıyorsun bunları. Temel sorun bu ülkede insan canına saygı kavramının olmayışıdır. Ölmek, öldürmek önemli şeyler değil burada. Baksana bir genç kızı sayısız bıçak darbesiyle öldüren delikanlıyı, gençtir yazık olmasın diye hoş görmüşler. Her on yılda bir katilleri, yeni cinayetler işlemesi için hapisten çıkarmışlar. Bu önerileri kim dinler?”
Ben de size “Haklısınız” diyeceğim. “Çok haklısınız ama bizim görevimiz de uyarmak. Bıkmadan, usanmadan uyarmak!”
Gazete Vatan - 13.01.2011, Perşembe