03.04.2011 / İclal Aydın - Kader, Emanet, Kısmet...

     Bundan altı yıl önce... İzmir’de pırlanta işi ile uğraşıyormuş. Sıkı bir Sezen Aksu hayranıymış. Binlerce şarkı sözü varmış... “Nereden biliyordun ki onların şarkı sözü olduğunu” diye soruyorum. “Biliyordum işte ve birini bir gün mutlaka Sezen Aksu okuyacak diye düşünüyordum” diyor gülerek.

     Ben güzel gülen ve hikayesini anlatırken gözümün içine bakan insanları severim. Kim sevmez diyeceksiniz... Ve üstelik o kadar güzel anlatıyor ki Zeki... O andan itibaren bu ayaküstü bir tanışma sohbeti olmaktan çıkıyor...

     “Bir sır vereyim; kız arkadaşım ve ben şiirlerinizi çok severiz” diyor...

     Ben de “Bir sır vereyim; Düştüysek Kalkarız, Daha Ölmedik ya... diye yazdığın o şarkı var ya...” diyorum.. E, sır olduğu için burada sizinle paylaşamıyorum gerisini...

     Zeki’nin gözleri parlıyor. Benim anlattıklarımı duyunca.

     ***

     O gece Atilla Özdemiroğlu eşi Hepgül için küçük bir doğum günü yemeği organize etmişti. Sadece çok yakın aile üyeleri ve beş-altı kişiyi geçmeyen geçmeyen bir yakın arkadaş grubu davetliydi...

     Zeki’nin adını Hepgül ve Atilla’dan çok duymuştum. Her ikisi de yaptığı şarkıları çok beğendikleri bu genç adamın gelecekte daha da parlayacağından çok eminler. O gece de aramızdaki en yeni arkadaşımız bu yıl Türkiye’nin en sevilen şarkılarına imza atan Zeki Güner’di.

     Ferhat Göçer’den çok severek dinlediğimiz “Üzüm”, Yonca Lodi’nin söylediği “Emanet” ve “Düştüysek Kalkarız” bunlardan birkaçı...

     Neyse...

     Güzel olan sadece Zeki’nin şarkıları değil... Dediğim gibi hikayesi...

     ***

     Altı yıl önce “İzmir Fuarı”... Sezen Aksu konseri. Zeki bir biçimde kendini göstermeyi başarıyor “Ve bir hikayem var” diye bağırıyor. “Neymiş hikayen” diye soruyor Sezen Aksu.

     Zeki şarkılarından bahsediyor hemen. “Herkes söz yazıyor bebeğim, kendini farklı mı sanıyorsun” diye bir yanıt alıyor....

     Ve hayatını değiştiren bu cümle oluyor...

     Zeki o kadar üzülüyor ki bu yanıta sonunda üzüntüsünü ancak bu işte başarıya ulaşırsa yok edebileceğini anlıyor. Uzun uğraşlar sonucu Işın Karaca’ya ulaşıyor. Bu arada tam üç yıl geçmiş oluyor. Bir cuma günü gelir ve Işın’a iki şarkı yapar. Pazar günü Işın şarkıları dinler ve çıkarır iki şarkının da telifini masaya koyar. Zeki şaşırır. Çünkü para hiç beklemediği bir şeydir ve Işın’a bakakalır. Işın, “Sen mutsuzsun... Sen İstanbul’a gelmek istiyorsun” der... Ve Zeki Işın’dan aldığı ilk şarkı telifiyle evini tutar. Çok sıkıntılar çekeceği, çok bekleyeceği ama asla pes etmeyeceği bir üç yılın başındadır...

     ***

     Işın, Niran Ünsal, Ferhat Göçer, Ziynet Sali... Zeki’nin şarkılarını okumaya devam edecekler... Ve biz onun adını daha çok duyacağız eminim.

     Gecenin sonunda ayrılırken, “Size bir şey dinleteceğim” dedi...

     “Pamuklu Kumaşlar...” diye bir şarkı... Kendi sesiyle kaydettiği CD’yi bana hediye etti. Ben günlerdir bu şarkıyı dinliyorum... Zeki de ben de Hepgül de bu şarkının kimi beklediğini biliyoruz...

     Yine de kısmet denir bilirsiniz...

     Gelin ata binmiş “ya nasip” demiş...

     Gazete Vatan - 03.04.2010, Pazar




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5687405
Online Ziyaretçi Sayısı:28
Bugünlük Ziyaret :924

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.