05.05.2011 / Zülfü Livaneli - Adalet Sistemine ve Hepimize Yazık Değil mi!
Bu konuda kendimden örnek vermek zorunda kaldığım için özür dilerim ama bu ibretlik hikayeyi anlatmak için başka çarem yok.
Affola!
Efendim; 1975 yılında Stockholm’de binbir emekle bir albüm kaydettim. İkinci uzunçalarımdı bu. Adını, 12 Mart mapusunda bir mahkumdan derlediğim ve düzenlediğim “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz”dan alıyordu.
Vatan hasretiyle, yüzyıllardan süzülüp gelen Anadolu müziğini işliyor, araya kendi parçalarımı da yerleştiriyordum.
Mesela “Leylim Ley”in ilk kez gün yüzüne çıkışı böyle oldu.
16. yüzyıldan kalma “Turna Semahı” gibi geleneksel eserler çoğunluktaydı.
Albüm hem yurt dışında, hem Türkiye’de yayımlandı ve müzik hayatımda önemli bir dönemeç oluşturdu.
Aradan uzun yıllar geçti. 1995 yılında bir gün Ankara’da bu albüme bir dava açıldığını duyduk.
Yoo, devlet falan değil. Bir avukat, “Turna Semahı” adlı, herkesin bildiği ve radyo-TV’lerde her gün çalınan semah parçasının rahmetli Aşık Daimi’ye ait olduğunu iddia ediyor ve varisleri adına dava açıyordu.
Peki 1975 yılında çıkmış bir albüme dava açmak için 1995’e kadar niye beklemişlerdi?
Cevap basit. Aşık Daimi’nin ölümünü beklemişlerdi. Çünkü o namuslu, koca gönüllü, bilge aşık buna katiyen izin vermezdi.
Uzun lafın kısası dava açıldı. Meslek Birliği “Mesam” da dava sonuçlanıncaya kadar, eserin yayın iznini veremeyeceklerini belirtti.
Bütün eserlerimi yayınlama projeleri suya düştü. Davalar, bilirkişi raporları, bu raporlara itirazlar, mahkeme değiştirmeler, davayı kaybedeceğini anlayan avukatın duruşmaya gelmemesi ve davanın düşmesi, sonra tekrar açılması, “TRT”den, “Kültür Bakanlığı”ndan yazılar istenmesi, bu yazılara itiraz falan filan derken bu iş ne kadar sürdü biliyor musunuz?
Tam 16 yıl.
Bütün eserlerimi CD olarak yayınlayan firma, 1’den itibaren hepsine numara koydu, 2 numara hep eksik bir diş gibi boş kaldı. Seri 1-3-4... diye devam etti.
16 yıl sonra davayı kazandık. Mahkeme “Turna Semahı”nın bir halk deyişi olduğuna karar verdi ve “Yargıtay” da kararı onayladı.
Oysa bu kadar davaya, yasağa, ömür tüketici formaliteye gerek yoktu.
“TRT Repertuvar Kitabı” çok açık bir biçimde bu eserin bir derleme olduğunu belirtiyor, “Kültür Bakanlığı” da bunu onaylıyordu. Sadece bu belgeler bile işin tek celsede bitmesine yeterdi ama olmadı. T.C. mahkemeleri 16 yıl, bir halk türküsünün halk türküsü olduğunu saptamakla uğraştı.
Şimdi “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” çıkıyor. 40. yılımda “Bütün Eserleri” dizisindeki boşluk tamamlanıyor.
Ama bunca emeğe, bunca yasaklı yıla yazık olmadı mı?
Adalet sistemimiz bu yükü kaldıramıyor diyoruz. İşte size canlı bir örneği.
Bir halk türküsü, çeşitli mahkemeleri ve “Yargıtay”ı 16 yıl meşgul edebiliyorsa, varın gerçek ihtilafları, büyük davaları düşünün.
Gazete Vatan - 05.05.2011, Perşembe