21.06.2011 / Zafer Yümlü - Kalem

     2011’deyiz.

     Hatta yarılandı bile.

     Millenyum’a gireli tam onbir yıl oldu. Zaman su gibi akıp gidiyor. Peki biz neresindeyiz zamanın, hiç düşündünüz mü? 2011 yılının ortasındayız ve neler yaşadık?

     Yaşantımızda şiddete daha çok yer verdik. “Dünya Kadınlar Günü”nü bol cinayet ve şiddetle kutladık. Hayatları tükettik hiç uğruna. Travma yaşayan bir toplumu TV dizileri ile daha da travmaya soktuk.

     Yolda yürürken birbirinden korkan selamsızlar olduk.

     Hapise attık insanları. Hapise atılacakları da besledik.

     Seçmece yöneticilerimizi de seçtik bu arada.

     Peki sizce bu karanlık tablodan bizi çıkartıp aydınlatacak en büyük güç nedir?

     Kalem!

     Hiç düşündünüz mü, ne kadar güçlüdür şu kalem denilen nesne. Kimini vezir eder, kimini rezil. Nice yazarlar vardır kalemi sayesinde baş tacı edilen, niceleri da vardır hapse atılıp sürgün edilen. Roman yazar kalem, aşk mektubu yazar. Dilekçe, reçete, not yazar. Kimi zaman ok olur düşmanı yere serer, kimi zaman kırılır, insanı ipe çeker.

     Peki biz kalem sahiplerinin değerini biliyor muyuz? Hayır.

     Yazarlarımızın, çizerlerimizin, bestecilerimizin eserlerini tanımıyoruz. Çok önemli edebiyat klasiklerimiz ancak onlardan esinlenilerek dizi yapılınca aklımıza geliyor. “Ankara Devlet Konservatuvarı”nda tarihi değeri olan notaların yakıldığını, İzmir’de ise kütüphanedeki notaların çöpe atıldığını biliyor musunuz?

     İnsanları eğitmenin ve geliştirmenin en büyük çaresidir kalem.

     “Kul olayım kalem tutan ellere
     Katip arzuhalim yaz şaha böyle
     Şekerler ezeyim şirin dillere
     Katip arzuhalim yaz şaha böyle” demiş Pir Sultan Abdal.

     Halk hikayelerimize, halk ozanlarımızın deyişlerine, türkülerimize uzağız. Çünkü onların felsefesi yerine sadece eğlence amaçlı müziğe daha çok yer veriyoruz hayatımızda.

     Tanrı vergisi güzel sesi ile türküler söylemek yerine kazandığı paralarla dağdaki eşkiyayı beslediği söylenen bir şarkıcının vurulma haberini haftalarca TV’lerde izledik. Günlerce her haber bülteninde adı anıldı. Allah muhafaza ölse, milli yas ilan edilip bayraklar yarıya indirilecekti tüm yurtta.

     Peki, örneğin Neşet Ertaş gibi bir halk ozanı ölse ne kadar yer bulurdu medyada?

     İki satır...

     Daha çok okuyup araştırmaya, bilgilenmeye ve çevremizi bilgilendirmemize ihtiyaç var günümüzde.

     Kul olalım kalem tutan ellere.

     21.06.2011, Salı - İzmir




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6228474
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :260

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.