18.06.2011 / Zülfü Livaneli - New York'ta Hayat Kurtarmak

     Şans diye bir şey var mı?

     Var herhalde.

     Ya da kader diyelim. New York’ta buna bir kez daha şahit oldum.

     Cuma akşamı “Central Park”ta konserim vardı. “Harvard Tıp Fakültesi”nin en parlak bilim adamlarından sevgili dostum Dr. Umut Özcan eşiyle birlikte bu konseri izlemek için Boston’dan geldi.

     Akşamüstü otel lobisinde müzisyenlerle oturuyordum. Umut’un telaşlı bir halde içeri girdiğini gördüm. Normal olarak el sıkışıp sarılacaktık birbirimize. Ama Umut, “Zülfü abi hiç elinizi sıkmayayım. Çünkü çok kirliyim” dedi.

     Şaşırdım, ne olduğunu sordum ve hikayeyi öğrendim.

     New York’a o gün gelen Umut, 55. Sokak’ta yürürken tam önünde 55-60 yaşlarında bir adam yere düşmüş. Umut, doktor olarak hemen müdahele etmiş ve adamın çok ağır bir kalp krizi geçirmekte olduğunu anlamış. Hatta kalbi durmuş. Bu sırada çevredekiler hemen ambülans istemiş ama trafik çok tıkalı olduğu için adamı kurtarmaları mümkün değilmiş.

     Bunun üzerine Umut kolları sıvamış ve adama kalp masajı yapmaya başlamış. 8’inci dakikadan sonra da suni solunum devreye girmiş. Otomobillerle tıkalı bir sokakta gelip geçen yüzlerce kişinin arasında, 15 dakika masaj yapmış va adamcağızı hayata döndürmüş. O sırada ambülans gelmiş ve hastayı alıp götürmüşler.

     Böylece mutlak bir ölümden kurtulmuş.

     Ama daha sonra Umut’u almış bir düşünce. Çünkü buna benzer bazı kurtarma vakalarında, hasta iyileştikten sonra doktora dava açıyormuş. “Ben yaşamak istemiyordum, beni niye hayata döndürdün?” ya da “Niye kaburga kemiklerimi kırdın?” gibi sorular ve tazminat talepleri doktorların çok canını yakıyormuş. Biliyorsunuz bu tip masajlarda kaburgaların kırılması normal.

     Umut hemen eşi Esra’yı aramış. New York eyaletindeki yasaları sormuş. Çünkü bu konuda her eyaletin ayrı yasası var.

     Konserden sonra bir yere oturduğumuzda bu tuhaf olayı konuştuk. Yabancı orkestra elemanları da vardı masamızda.

     Birisi bir espri yaptı. Dedi ki: “Bu hikaye bir tek şeyi kanıtlıyor.”

     “Neymiş?” diye sorduk.

     “Demek ki müzik gerçekten hayat kurtarıyor” dedi.

     Sebebini sorduk, şöyle anlattı:

     “Bu konser olmasa doktor bey Boston’dan buraya gelmeyecekti ve o anda 55. Sokak’ta düşen adamın tam arkasında olmayacaktı. Adamcağız da ölüp gidecekti. Şimdi yaşıyor. Demek ki müzik hayat kurtarıyor.”

     Bu espriye hep birlikte güldük, kahraman doktorun ve (dava açmaması şartıyla) iyileşen adamın sağlığına kadeh kaldırdık.

     Gazete Vatan - 18.06.2011, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5757364
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :955

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.