06.07.2011 / Zafer Yümlü - Gencebay Gerçeği

     İlginç bir toplumuz biz.

     Duygusal, tüketimci, araştırmayan, travmaya açık bir toplum.

     İlk başta kendimizden uzağız. Kendi kendimize yabancı. Kendi kültürümüze öcü gibi bakıyor ama yabancı bir kültürün özelliğini hemen kapıyoruz. Kovboy filmlerini bile hayranlıkla izleyip örnek alırken Anadolu kültürüne tu kaka diyoruz.

     Hepimiz Maykıl hayranı!

     Sadece onlar mı?

     Kendi filmlerimize, bestecilerimize, tarihi kahramanlarımıza, yazarlarımıza uzağız.

     Daha bu senenin başında TV’deki bir oturum programında “Türk Beşleri”ne, “Türk Leşleri” denmedi mi?

     Neden peki?

     Çünkü biz o bestecileri kendi toplumuna tanıtmadık. Eserlerini seslendirmedik. Avrupa’nın şapka çıkardığı bu bestecileri yok saydık. Avrupalı sahiplendi, biz dışladık. İki kere öldürdük onları. Adnan Saygun’un bir çok eserinin telif hakkı Amerika’dadır örneğin.

     Sonra ne yaptık?

     Avrupa’da bu besteciler ve Türk kültürü üzerine kitaplar yazılırken bizim bilim adamlarımız boş verdi. Haklarında sempozyumlar, seminerler düzenlenmedi. Adlarına göstermelik kültür merkezleri yapılıp bu merkezlerin bir köşesinde bile eserleri ve eşyaları sergilenmedi. Evleri yıkılıp, apartman oldu.

     Sonra...

     Bir gün bir gazeteci TV’de “Türk Beşleri”ne “Türk Leşleri” dedi.

     Suçlu kim peki?

     Filmlerimize laf söyledik. “Malkoçoğlu” filmleri ile dalga geçtik.

     Cüneyt Arkın olmasa “Köroğlu”nu, “Malkoçoğlu”nu nasıl tanıyacaktık? Varsın kolunda saat olsun, varsın at binerken pantolonu yırtılsın. O emekçi sinema sanatçıları olmasa nasıl bilecektik kendi tarihimizi? Bir Fikret Hakan şaheseri olan “Dokuz Dağın Efesi” nasıl unutulabilir?

     Bir de Orhan Gencebay gerçeği vardır ülkemizde.

     Kimdir Orhan Gencebay?

     Samsunlu bir müzik adamıdır. Besteci, şairdir. Eski bir “TRT” sanatçısıdır. Devlet sanatçısıdır. Tambur, virtüöz derecesinde iyi bağlama çalar. Araştırmacıdır. Kendine has bir felsefesi ve eserleri vardır. Dünyanın önemli üniversitelerinden fahri doktoralığı vardır. Eserleri tez konusudur.

     Kimler dinler Orhan Gencebay’ın eserlerini?

     Herkes.

     Dinlediği halde dinlemiyorum diyen de çoktur. En fakirinden, en zenginine toplumun her kesimi dinler O’nun eserlerini. Seveni de var, sevmeyeni de elbet ama çoğu kişi dinlerken bilmese de dinlediği eserin O’nun olduğunu severek dinler.

     Yüzlerce bestesi vardır. Pop müzikten, Türk sanat müziği şarkıcılarına kadar herkes onun eserlerini alır repertuvarına. Zerrin Özer’in “Gönül” yorumunu, Neşe Karaböceği kim unutabilir ki?

     Peki ne derler Orhan Gencebay’ın eserlerine?

     Arabesk...

     Oysa kendisi asla kabul etmez bunu. Benim eserlerim bir Anadolu sentezidir der. Hiçbir eserinde kötü laf yoktur kadere isyandan başka. “Kaderin böylesine yazıklar olsun” der.

     Sevdiği kıza Allah belanı versin demez yani!

     Kibardır.

     Kısaca Türkiye’nin Çaykovski’sidir. Halktandır ve halk için eserler yazmıştır.

     İşte bu da bizim bir gerçeğimiz.

     Cumhuriyetin ilk yollarında dünyaca ünlü müzik adamlarının Anadolu’da yaptığı araştırmalar ve hazırladığı raporlar göz ardı edilmese, çokseslilik halka indirgenseydi şimdi Orhan Gencebay’ın eserleri gibi onlar da her yerde dinlenirdi.

     Kimse de kimseye “Leş” diyemezdi.

     06.07.2011, Çarşamba - İzmir




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5785520
Online Ziyaretçi Sayısı:15
Bugünlük Ziyaret :969

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.