10.07.2011 / Hande Çobanoğlu Tuna - Müzik Dünyası (Oyunla Müzik Okulu)

     Oyun Üzerine

     Oyun, insanda imgelemin de yardımı ile doğuşta var olan yeteneği geliştirme itkisi, yarışma, üstün gelme içgüdüsü ile ortaya çıkar. Oyun yaşama sevincinin dışa vurulmasıdır.

     Oyunun özünde etkin olan bir ilke vardır; buna ruh demek belki fazla olur, ama bu tözün yalnızca sezgi ya da içgüdü değil, aynı zamanda anlamı ve işlevi olan bir etkinlik olduğunu rahatça belirtebiliriz.

     İnsanoğlu doğuştan “Homo Ludens”tir. Yani oynayan insandır. İlkel insanın çevresini tanıması, öğrenmesi, bilgi edinmesi ve sanatı oyunla başlamıştır.

     Oyunların çeşitlemeleri, renkleri ve biçimleri, dünyadaki varlıkların zeka düzeyleri ile orantılıdır. Zeka düzeyi ne kadar yüksekse oyunlar da o kadar çeşitli ve girift bir biçim alır.

     Uygarlık geliştikçe “Homo Ludens”e bir yenisi, “Homo Sapiens” yani düşünen insan eklenmiştir. Bu aşamada oyun, artık genellikle fikir jimnastiği denilen, düşüncenin oyunu durumuna gelmiştir. Buna oyunun entelektüel düzeye çıkması denebilir.

     Sanayi devrimi ile bir üçüncüsü, “Homo Faber”, yani çalışan (emekçi) insan ortaya çıkmıştır. Oynayan, düşünen ve emekçi insan sentezi bir tamamlanma, bir sonuçtur. Ancak sanayi ve teknoloji dünyasının hızlı gelişimi, insanoğlunu farkında olmadığı bazı açmazlara götürmüştür.

     Pozitif bilimlerde, teknik işlerde ve sanayi kesiminde çalışan insanların büyük bir kısmı, içlerinde var olan “Homo Ludens”i hatta “Homo Sapiens”i gözden kaybetmişler ve kısır bir döngünün girdabında sürüklenmeye başlamışlardır. Genelde, bundan kurtulan mutlu azınlık sanatla, yazınla uğraşanlar olmuştur. Çünkü “yaratıcı sanatın kökeninde oyun vardır, düşünce vardır...”

     Sanatla ilişkisini kesmeyen pozitif ve teknolojik çevrenin küçük bir kesimi ise sanatsal yaratıcılıktan çok şeyler öğrenmişler ve çağlarının mucitleri, kaşifleri olmuşlardır. Görecelik kuramı ile yeni bir çığır açan Einstein keman çalardı, Albert Schweitzer çello, uzay fiziğini bulan Heisenberg iyi bir piyanistti, Madam Curie ise iyi bir müzisyen... Mutlaka bir çalgı çalmak da şart değil, tarihsel perspektif içinde, sanatı bir ucundan yakalamış olan herkes, sanatın yaratıcı imgeleminden, fantazyasından ve üretkenliğinden nasibini almıştır.

     Oyun ve Getirdikleri Üzerine

     Çocuk yaşadığı kültürün içinde yaşam için gerekli olan davranış, bilgi, beceri vb. şeyleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir. İnsanlık ilişkileri, yardımlaşma, konuşma, bilgi edinme, alışkanlık ve deneyim kazanmak, yaşamın (kadın-erkek, ana-baba, öğretmen-öğrenci gibi) rollerini anlama vb. olguları oyun içinde kavrar, benimser, pekiştirir.

     Çocuğun kişiliği oyun içinde daha belirgin çizgilerle ortaya çıkar ve gelişir. Çocuğun oyun karşısındaki davranışı, çoğu kez çocuğun ruhsal sağlık durumunu yansıtmaktadır. Çocuğun yetenekleri oyun içinde daha iyi görülebilir, gelişmesi daha iyi yönlendirilebilir.

     “İnsan yalnızca oynadığı zaman tam bir insan varlığıdır.” Schiller

     “Oyun insanın özgürlüğe ulaşabileceği en saf yoldur. Oyun çocuğun özgürlüğüdür.” Özdemir Nutku

     Oyun çocuğun yaratma ortamıdır. Özgür olmayan insan yaratamaz.

     “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” Atatürk

     Rahat, özgür olamıyor, dışarıdan ya da içimizden özgürlüğümüzü engelleyen kısıtlayan davranışlar, düşüncelerle yaşıyorsak; Maslow’un ihtiyaç listesindeki kendini gerçekleştirme aşamasına ulaşamayız.

     Maslow’un İhtiyaç Listesi

     Maslow, gereksinimleri şu şekilde kategorize etmektedir:

     Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım)
     Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği)
     Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık)
     Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı)
     Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü)

     Hollandalı kültür tarihçisi Johan Huizinga ise “Oyun çeşitli kültür biçimlerinin doğuşuna kaynaklık etmiştir” demiştir.

     “Dil manik bir hastanın kuş gibi cıvıldayarak oynadığı bir oyun ve kurduğu bir yapıdan çıkmıştır.” Tahir Musa Ceylan

     “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.” Atatürk

     Oyunla Müzik Okulunun Amaçları (Okulun Ulaşmak İstediği Yer, Almak İstediği Sonuçlar – Vizyon)

     1. Okulda verilen müzik eğitimi yoluyla beyin fonksiyonlarını artırmak, (iki önemli araştırmacı Prof. Bahri Karaçay ve Prof. Nancy Andreasen müzik ve beyin konusunda yaptıkları çalışmalarda müzikle uğraşmanın çeşitli beyin merkezlerini ve bağlantılarını uyararak çok yönlü gelişme etkisi yaptığını açıklamışlardır.)

     2. Topluma duygusal zekası geliştirilmiş, yani duygularını tanıyan, onları yönetebilen, özsaygı ve özgüvene sahip, sanattan anlayan ve hisseden, cesaretli, duyarlı bireyler yetiştirmek.

     3. Oyunla müzik okulunda başarılı olan öğrencilerden “Müzikle Yaşa Çocuk Orkestrası”nı kurup devamını sağlayabilmektir.

     Görevler

     Amaçların nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin -vizyonun nasıl başarılacağına ilişkin- bir görev tanımı. Sürekli bir amaç ifadesidir. Bir organizasyonun ne yaptığını, ne için yaptığını, kimin için yaptığını ve nasıl yaptığını tanımlar. Kurum ya da kuruluşun amacını veya var oluş nedenini açıklayan ifadedir.

     Amaç herkesi ortak bir yöne yöneltebilmeli, herkesi inandırabilmeli, mevcut durumu iyi analiz etmeli, iyi tanımlanmalı, herkesçe anlaşılır olmalı ve bireysel amacın üzerinde olmalıdır.

     Okulun başarıyla çalışması için görev üstlenecekler yalnız öğretmenler değil, anne-babalar, çocuklar, destekçiler ve onlarla iletişime giren tüm bireyler, yani toplumdur aslında.

     Bu ilgili bireylerin ortak değerleri olmalı ve sonucunda ortak bir kimlik oluşmalıdır. Bunlara sahip olabilmek içinde “enerji” gerekir. “Bütünleşik Enerji” (Zihinsel, Duygusal, Bedensel) (Bknz: Erdal Atabek / “Müzik Seni Çağırıyor”).

     Ek

     Oyun, aynı zamanda, çocuğun istekleri ile yeteneklerini dengelemede en doğru araçtır. Çocuğun çevreyle olan ilişkisi, çocuğun yapısı oranında “içtendir”. Çocuk “paylaşma” yanısıra, içtenlik duygusu içinde “güven” duygusunu kazanır.

     10.07.2011 - Mersin




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6228380
Online Ziyaretçi Sayısı:3
Bugünlük Ziyaret :200

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.