01.09.1975 / Ermukan Saydam - Piyanonun Kaplanı

     Yağmur ve rüzgara rağmen hayranları, “New York Carnegie Hall”un bilet satış gişesinde 24 saat beklediler. Kuyruk tüm cadde boyunca uzanıyordu. Gelip geçenler: “Beatles’lerin bir konseri mi var?” diye soruyorlardı. Halk, eleştiriciler ve aralarında Leopold Stokovski, Leonard Bernstein gibi ünlü şeflerin de bulunduğu müzik otoriteleri 9 Mayıs 1965 akşamı bütün dinleyicileri büyüleyen bir dahinin konserini dinlediler. Sözü edilen kişi 1928’den beri Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Rus piyanisti Vladimir Horovitz idi.

Horovitz, Vladimir

     Mesleğinin kölesi haline geldiğini anlayan ve tüm yaşamı boyunca piyano tuşlarının şaşırtıcı canbazı olmanın yükünü taşıyabilmek için kendini sinirsel yönden yeterince güçlü bulmayan, dünyanın en ünlü piyanistlerinden Horovitz 1953’den başlayarak 12 yıl süre ile konser yaşamından çekilmişti. 9 Mayıs 1965’de yeniden sahneye çıktığında dünya piyanistleri arasındaki eski yerini hemen aldı.

     Gerçekten Horovitz’in yaşam öyküsü bir dizi şaşırtıcı olaydan oluşur. Yahudi bir ailenin çocuğu olan piyanist 1904 yılında Kiev’de doğdu ve pek genç yaşta meslekdaşları ve eleştiricilerce en büyük genç piyanist olarak kabul edildi. Ölçülülüğü ile ün yapmış İngiliz eleştiricisi Sir Neville Cardus bile Horovitz’i ölmüş ve yaşıyan piyanistlerin en büyüğü olarak tanımlayınca öfkeli protesto mektupları almış ve bunları “Tanımlamamın eksik olduğunu anladım; tanımlamama doğacak piyanistleri de eklemeyi unutmuşum” diye yanıtlamıştı. Kuşkusuz Horovitz kendisi için yapılan övgüleri hak eden nitelikte bir sanatçı idi. 1924/25 konser sezonunda yalnız Leningrad’da programları tümü ile ayrı yapıtlardan oluşan 23 konser verdi. Daha o zaman 200’ü aşkın kompozisyon kafasında ve parmaklarında idi. Özellikle iyi seslendirdiği yapıtlar, meslekdaşlarının seslendirmekten kaçındıkları pek güç şeylerdi. Örneğin: Franz Liszt’in en güç yapıtları, Frederick Chopin’in en parlak parçaları, Serge Prokofief’in, Rahmaninof’un yapıtları v.b.

     Rahmaninof, 3. piyano konçertosu için “Bu yapıtı bir fil için besteledim” derdi. Konçertoyu Horovitz’den dinlediğinde de pek şaşmış ve “Yapıtı bir kaplanın sonsuz gücü ve vahşiliği ile kavrıyor; şaşkınlıktan donup kaldım” demişti. Horovitz, Çaykovski’nin I. piyano koçertosunu da buna benzer vahşi bir güç ve esneklilikle seslendirir. Bütün piyano virtüozlarının alkış topladıkları bu parlak yapıt O’na kariyerinin en büyük başarılarını kazandırmıştır.

Horovitz Carnegie Hall'de

     Konser yaşamına verdiği 12 yıllık aradan sonra 1965’de “New York Carnegie Hall”de tekrar sahneye çıkan Horovitz, bütün çağların en büyük virtüozları arasındaki yerini hemen yeniden almıştı. Bu konseri dinleyen bir eleştirici izlenimlerini şu sözcüklerle anlatıyor: “Sanki Paganini ya da Liszt geri gelmişti”.

     1926’da, muhaceretinden kısa bir süre sonra aniden hastalanan bir piyanistin yerine Çaykovski’nin bu konçertosunu çalma fırsatını elde etti. Konserden önce orkestra ile bir prova yapmaya olanak bulunamamıştı. Konser başladı; gök gürültüsünü anımsatan akorların ikincisinden sonra orkestra şefi yönetmeyi bırakarak genç piyano atletine şaşkınlık içinde baka kalmıştı. Seslendirmeye yeniden başlandı ve konçerto övgü çığlıkları ve alkışlarla sona erdi. Buna benzer bir olay da iki yıl sonra Horovitz’in Amerika’daki ilk konserinde “New York Carnegie Hall”de oldu. Bu konserde orkestrayı yine Amerika’da ilk kez sahneye çıkan İngiliz orkestra şefi Sir Thomas Beecham yönetiyordu. Beecham başarısını düşünerek konçertoyu gereğinden çok daha ağır aldı. Mutsuz piyanist bu yavaş tempo ile dinleyicileri nasıl kaybettiğini üzülerek hissediyordu. “New York Times”in eleştiricisi Harold Schonberk şöyle yazıyor: “Üçüncü bölüm başlayınca piyanist orkestra şefinden öcünü aldı. Bu bölüme bir yaylım ateşi ile başladı ve öylesine bir tempo tutturdu ki ne şef ne de orkestra konçertonun sonuna kadar O’na yetişme olanağını bulamadılar.” Ertesi gün gazete başlıkları Horovitz’den “steplerin boşanmış Tornado kasırgası” diye söz ediyorlardı.

     Bir kasırga gibi kıtaları ve piyano tuşlarını aştı. Dünya piyano virtüozları şampiyonluğunu koruyabilmek için yılda 70-80 konser veriyordu. Ünvanını kimseye kaptırmadı. Meslektaşı Artur Rubinstein “Horovitz Amerika’yı elimden aldı” der. Pek sevdiği ve koleksiyonunu yaptığı Picasso’nun yapıtları ile dolu evinde ünlü şef Toscanini’nin kızı olan eşi Vanda ve kızı Sonya ile sakin bir yaşamı olan yetmişlik piyanist, plaklar doldurmakta ve dünya konser salonlarında coşkunca alkışlanmaktadır.

     “Türkiye Filarmoni Derneği”nin yayın organı olan “Filarmoni Aylık Müzik ve Fikir Dergisi”nden alınmıştır. – Eylül 1975, Yıl: 11, Sayı: 110, Sayfa: 12-13.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5793105
Online Ziyaretçi Sayısı:27
Bugünlük Ziyaret :646

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.