02.10.2011 / Zafer Yümlü - Şimdi Okullu Olduk!


     Okullar açıldı.


     Kitap, defter, önlük, çanta v.s. alışveriş telaşına koşturdu insanlar.


     Tatlı bir heyecan var çocuklarda ve ailelerde.


     Milyonlarca öğrenci milyonlarca farklı tondan “İstiklal Marşı”nı söyleyecekler şimdi okullarda hep bir ağızdan. Bir şef edası ile elini sallayacak müzik öğretmenleri karşılarında. Resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin angarya sayıldığı okullarda yarış atı gibi eğitilecek çocuklar.


     Ne gerek var ki bunlara?


     Haftada bir saat müzik dersi yeter çocuklara nasıl olsa.


     Adı flüt olan ama flütten başka herşeye benzeyen düdüklerle parçalar çalmaya çalışacak çocuklar. Çoğu zaman da boş geçecek dersleri.


     Ya beden dersi?


     İki saat yeter o da haftada. Bir ders soyunur çocuklar, bir derste giyinir tamam. Nasıl olsa boş derslerde futbol oynuyor çocuklar. Ne gerek var ki diğer spor dallarına.


     Peki suç kimde?


     “Köy Enstitüleri” kapatıldıktan sonra sosyal dersler yavaş yavaş soyutlandı “Milli Eğitim”den. Bu dersler öğrencilerin bakış açılarını genişletiyordu çünkü. Araştırmaya yöneltiyordu. Sakıncalıydı.


     Sanat dersleri de seçmeli oldu en sonunda.


     Seçmeli ders!


     Yarış atı olmayı istiyor musunuz diye soran da var mı acaba onlara?


     “Eğitim Fakülteleri”nde dört yılda aldıkları piyano, klasik gitar, keman gibi enstrüman eğitimlerini öğrencilere aktarmak isteyen öğretmenler görev aldıkları okullarda bunlardan hiçbirini bulamayınca plastik düdüklerle boğuşuyorlar. Mandoline bile razılar oysa.


     Hele doğu illerinde görev yapanlar daha büyük hüsrana uğruyor. Bağlama çalabilen öğretmenler kısmen daha şanslı oluyor buralarda.


     Ya konservatuvarlar?


     Hepsi kokmuş balık durumunda.


     Hocaların kendi aralarındaki bitmeyen kavgaları yüzünden müdürlüklere başka fakültelerden müdürler atanıyor. Hocalar kendilerini geliştirmediğinden en büyük korkularından biri öğrencilerinin kendilerini geçmesi. Çalışanı, üreteni desteklemek yerine engellemek moda.


     Her sene yönetmelikler değişince herşey arapsaçına dönüyor. Çocuklar perişan.


     Bu kurumlarda sadece enstrüman çalmak öğretildiği için öğrenciler hayattan soyutlanmış durumdalar. Psikolojik olarak sorunlar yaşıyorlar. Zaten kadro yok, formasyon dersleri olmadığı için “Milli Eğitim”de öğretmenlik yapmaları da imkansız.


     Tam bir arap saçı kısaca.


     Yunus’un dilinden sormalı o zaman bu kurumlara.


     “İlim ilim bimektir
     İlim kendin bilmektir
     Sen kendini bilmezsin
     Ya nice okumaktır.”


     02.10.2011, Pazar - İzmir




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5783096
Online Ziyaretçi Sayısı:24
Bugünlük Ziyaret :524

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.