08.10.2011 / Reha Muhtar - Annenin Ölümü...

     ………………………………….

     “Malum Koro” Fena Halde ve Fırıldak Şeklinde Dönmektedir Fazıl Kardeş...

     Sandı ki hep alıştığı gibi gidecek, her söylediği sözde bir hikmet arayacak o “malum” çevre...

     Onlar Fazıl’a gaz verdikçe, sınırsız ve sorgusuz destek çıktıkça, “piyanist kardeş, kendinde felsefi bir hikmet bulunduğuna kanaat getirdi” ve estikçe esti, gürledikçe gürledi...

     Önce Atatürkçü, sonra laik replikler seslendirdi...

     Sevilen repliklerdi bunlar, ses getirdi, sevildi, alkışlandı, kutsandı...

     Atatürkçü ve laik replikler sevilince, Kemalist ve ulusalcı tiradlara kaydı “piyanist kardeşimiz...”

     Arayıp da bulamadıkları bir hazineydi bu...

     Gaz verdiler ona...

     Dünyanın en ünlü piyanisti yapıverdiler kendisini bir anda...

     Her sözü dünyada yankı bulan, her konseri bir “muhalif resitale dönüşen”, Nobel’li bir Soljenistin, bir Kundera, bir Kazancakis aurası yüklediler “piyanist kardeşe...”

     ***

     Çocuk bir anda piyanistliği aştı kafasında ve bünyesinde...

     Uluslararası bir piyanist olmak dışında dünya çayında bir düşünür, Alvin Toffler’vari, bir “gelecekçi” olarak “analizler sürmeye başladı” piyasaya...

     İşlerine geliyordu malum medya çevrelerinin bu çıkışlar...

     Palazlandırdıkça palazlandırdılar onu...

     Berlin’de, Tokyo’da, Viyana’da konserler sonrası verdiği “gece yarısı derin felsefe sohbetleri”ni aktardılar sütunlarında genç kardeşin...

     O artık bir piyano virtüözü olmanın ötesinde, bir düşünce dehası, ulusalcı bir muhalif kasırga, pes etmeyen “Beyaz Türk Rönesansı”nın kahraman sanatsal figürüydü...

     ***

     Fazıl Say da aldandı onlara, verdikleri sınırsız cürete, “Aygaz”ı, “Milangaz”ı kıskandıracak “gaz dolum tesisleri” desteğine...

     Saydırdıkça saydırdı oraya buraya...

     En sonunda Orhan Gencebay’ı “üçüncü sınıf bir müzisyen”, Sezen Aksu’yu “kompozisyon öğrencisi bilgisine sahip olmayan bir şarkıcı”, Müslüm Gürses’i de “müzisyenin kılcal damarları bile olamayacak bir zavallı” durumuna indirgedi!!!

     Bekliyordu ki, o malum koro, zaten ifrit olduğu Sezen Aksu’ya bir geçirmece de Fazıl’dan yapıldığını görünce, ayağa kalkıp alkışlayacak, zaten pek bir arkası olmayan Orhan Baba’yla, Müslüm Gürses de arada kaynayacaktı...

     ***

     Olmadı, çünkü olamazdı...

     Piyanist kardeş farkında değildi ki kendisini bugüne kadar gaza getiren “malum koro” fena halde ve fırıldak şeklinde dönmektedir...

     O dönüşün ne kadar içten, ne kadar samimi, ne kadar inandırıcı, ne kadar fırıldakça ve ne kadar kıvrakça olduğunu gösterebilmenin yolu da artık “Fazıl’a bir kez olsun okkalı bir şekilde saldırmaktan” geçmelidir...

     Fazıl’a iyi bir sallayacaklar ki ne kadar içten döndükleri, ne iyi bir fırıldak oldukları anlaşılsın...

     Fazıl’cık...

     Fırıldaklığıyla, çekirge gibi oradan oraya hayasızca zıplamasıyla meşhur “koro”nun kendisini yine gazlayıp alkışlayacağını sandı...

     Oysa onlar hayasızca döndüler...

     Buradaki hayasızca kelimesi inançsızca anlamında kullanılıyor...

     Şimdi Fazıl’ı tukaka etme zamanıdır malum koro için..

     Çete mantığıyle hep beraber tukaka edecekler...

     Değişmeyen sloganları şudur onların:

     “Yaşasın kötülük!..”

     Gazete Vatan - 08.10.2011, Cumartesi




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:5765715
Online Ziyaretçi Sayısı:14
Bugünlük Ziyaret :684

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.