Kasım 2005 / Kemal Sünder - Biçimin ve Sesin Gücü!...
Biçim kudreti belirli bazı geometrik şekillerin belirli enerjilere akort olma yeteneği diye tanımlanıyor.
Bu özelliğin bir de ses gücüyle motive edilişi söz konusu.
Piramit de bu konuda önde geliyor ve söz gelişi 20 cm. yükseklikte kartondan bir piramit oluşturmak için kare olan tabanın kenarı 31.5 cm. ve ikizkenar üçgenlerin beher kenarı 30 cm. olacak şekilde üçgenleri hazırlayıp kenarlarından seloteyple tutturulması yetiyor.
Tabanında da kafanın sığacağı kadar bir delik açıp şapka gibi başa geçirerek odanın ortasında bir iskemleye cephe kuzeye dönük olarak oturulduğunda bir süre sonra şunlar oluyor:
Önce varsa o kişinin stresi, baş ve diş ağrıları, migreni hatta romatizmaları geçiyor.
Çizik ve yara bereler daha çabuk iyileşiyor. Arkasından birey, kendini huzur ve barış içinde, dahası, kuş gibi hafiflemiş hissediyor. Ayrıca sonraki uykular canlı, düzenli ve hatırlanır oluyor.
Ancak bunların etkisini artırmak için sesin de yardımını almakta yarar var.
Bunun için iki elin avuç içlerini parmak uçları yukarı gelecek ve piramide çarpmayacak şekilde başın üzerinde birleştirmeli. Aynı anda da duyulur ve bağlı olarak “Aaağooğummm” demeyi sürdürerek kolları yavaşça göbek hizasına indirmeli. Son “m” sesinin genizdeki vibrasyonu sönmeye başladığında da usulca avuçları ayırmalı.
Ama yooo, ben başıma öyle şeyler takmam! deniyorsa, o zaman da başka bir şey denenebilir.
Üstelik bu deneme daha çok evin “yengesini” memnun edecek özellikler taşımakta.
Bu kez hangi yükseklikte bir piramit yapmak isteniyorsa ön görülen yüksekliğin (1.57) ile çarpımı onun taban kenarını, (1.49) ile çarpımı da ikiz kenar üçgenlerin boyunu verecektir. Kare tabanlı ikiz kenar üçgenlerin taban açıları 51 derece 52 dakika (ref. Cheops prmd.) ya da kabaca 52 derece olmalı.
Bunu ölçmek için de o evde bir açı ölçer bulunmalı. Üstelik bu kez karton değil, sıradan bir telle sadece dört ikiz kenar üçgen yapıp kenarları yine seloteyple birleştirmek yeterli.
Daha sonraki aşama; piramidin telden iskeletini odanın ortasında bir sehpanın üzerine yerleştirip, içerisine koyulan bir bardak suyu “bir süre” orada bırakmak. Evin hanımı isterse onu beş hafta süreyle yüz losyonu olarak cilt bakımında kullanabilir. Bekleme süresini su kendi belirliyor.
Ayrıca bu yöntemle, dile acı gelen çiğ kahveyle buruk gelen şarap tatlandırıldığı gibi, körelmiş tıraş bıçakları da bir süre sonra keskinleştiriliyor. Üstelik yine “yengenin” varsa kararmış yüzük ve bilezikleri de aynı yerde yeteri kadar kalınca pırıl pırıl oluyor. Bunlara ek olarak; sütten mayasız yoğurt yapmak, geç büyüyen çiçeklerin eylemini hızlandırmak gibi benzer etkinlikler de var.
Elbet bu işlemlerin başarısı odanın duvar ve köşelerinden, elektronik cihazlardan uzakta ve piramidin bir yüzünün (köşesinin değil) kuzeye dönük oluşuna bağlı. “Aaağooğummm” tipi ses terapi desteğine gelince de; bu işi dört saniyeden önce bitirmemeli ve bunu görenlere “bu üşütmüş!” dedirtmeyecek sıklıkta yapılmalı.
Zaten bu eylemin insanı “tekrar etmeğe” motive ettiğini bu işi yaparken duyulan huzur ve keyif de anlatıyor.
Buradaki asıl sorun bir cep pusulası ile kuzeyi doğru belirlemekte. Aslında güneşin doğuş ve batışına bağlı olarak bunun gündüz pratik olarak tayini geceden daha kolay. Çünkü kışın değil sadece bulutsuz gök bulabilmek, ayrıca ışık kirliliği nedeniyle de yıldızları görmek olası değil. Kaldı ki bu konuda kendilerine “sabit” dedirten yıldızlar da her zaman için yeteri kadar güvenli referans olmamış.
Daha 5500 yıl öncesine kadar “kuzey yönü” “Alpha Draconis”ten sorulurken, daha sonra “kuzeyden sorumlu” yıldızımız “cezvenin” sapına takılmış olan “Polaris”, yani “Kutup Yıldızı” olmuş.
Kısacası, yine en uygun değerlendirme cep pusulasıyla olanı.
Evet;
Piramidin ve sesin koalisyonundan keyif duyma olanaklarını göz ardı etmemeli.
____________________
“Orkestra Dergisi”nin Kasım 2005 tarihinde 44. Yıl, 366. Sayı ile yayınlanan nüshasından alınmıştır.
(*) Kemal Sünder’in ölümünden önce yazdığı yazılardan...