Kasım 2005 / Mete Uğur - Bir Büyük Sanatçıya

     1960 yılının bir ilkbahar akşamı “Malatya Orduevi Bahçesi”nde subay arkadaşlarla akşam yemeğini yerken, hoparlörden ajans haberleri verilmeye başlandı. “İstanbul Operası”, “Muhsin Ertuğrul”, “Aydın Gün” isimlerini duyunca, dikkatimi haberlere yönelttim ve ilk kez “İstanbul Şehir Operası”nın açıldığını orada öğrendim. Aynı gece annem, İstanbul’dan telefonla aradı ve Aydın Bey’in benimle görüşmek istediğini, İstanbul’a gelip gelemeyeceğimi sordu. Komutanlarımın anlayışı sayesinde gerekli izni alıp İstanbul’a hareket ettim. “Tepebaşı Tiyatrosu”na gittiğimde opera stüdyosundan tanıdığım birçok arkadaşımın orada çalışmaya başladıklarını gördüm. Puccini’nin “Tosca Operası”nı çalışıyorlardı. Beni, Aydın Beyle tanıştırdılar. Sıcak bakışlı, ışıl ışıl bir adam. Bana, “Biraz sonra sahnede prova var, daha önce seni dinlemek istiyorum” dedi. Sesinde öyle kati bir ifade vardı ki, O’na “Hazırlıksızım” diyemedim. “Şehir Operası”nın küçük sahnesinde ben, piyanoda Malik Bilge, salonda “Tosca” provası yapacak arkadaşlar oturmuşlardı. “Sevil Berberi Operası”ndan “Figaro”nun “Cavatin”ini söyledim. “Bu kadar kafi”, dedi. Sahneden aşağı indim. Tam bir hafta Aydın Bey’den haber bekledim. İznimin sonu geliyor, dönmem lazımdı, sonunda askerlik yapıyoruz. Kantinde Agop Topaz’la otururken Aydın Bey göründü. Elinde yepyeni bir “Madam Butterfly” partisyonu, “Sharpless’i sen söylüyorsun,” dedi. Heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Onbeş gün içinde partiyi adeta yuttum. Aydın Bey’e gidip, hazır olduğumu söyledim. Beni dinledi, yine hiçbir şey demedi. Yahu çıldıracağım! On gün sonra, haftalık program vitrine asıldığında ismimi okudum ve de hayatımda yeni bir dönemin başladığını kabullendim.

     Yaptığımız uzun ve yorucu provalarda Aydın Gün gibi bir fenomeni yakından tanımak şansına nail oldum. “Madam Butterfly”, hayatımda oynadığım ilk opera oldu. Daha sonra kırkbeş yıl süreyle zaman zaman değişip gelen kifayetsiz bazı yöneticilerin bütün engellemelerine rağmen mesleğime azimle devam ettim. Burada sevgili hocamın bana aşıladığı sanata bağlılık ve saygı gibi öğelerin çok büyük rolü oldu. Bu büyük sanatçı ile yirmiden fazla operanın çalışmasını yapmanın zevk ve gururunu taşıyorum. Ve yaşadığım sürece taşıyacağım. Opera alanında yurt içinde ve yurt dışında yaptığım her şeyi bu büyük insana, Aydın Gün hocama borçluyum.

     Sevgili hocam, size hayranım. Tanrıdan size uzun ve sağlıklı günler vermesini diliyorum.

     ______________________________

     (*) Not: Bu yazının “Opera Dergisi”nde yayınlanması sakıncalı bulunarak, “İstanbul Operası” yönetimi tarafından engellenmiştir. M. U.

     “Orkestra Dergisi”nin Kasım 2005 tarihinde 44. Yıl, 366. Sayı ile yayınlanan nüshasından alınmıştır.




Son Güncelleme:02.08.2021 22.17
Toplam Ziyaret:6228367
Online Ziyaretçi Sayısı:1
Bugünlük Ziyaret :190

Bu Site En İyi Firefox,Chrome,Safari'de ve 1024x768 Çözünürlüğünde Görünür.