Yaratıcı Müziksel Düşünme
Münire Akgül
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi
İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği
Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi
Bu araştırmanın amacı, çocukların yaratılışında var olan, müzikte yaratıcı düşünebilme yeteneğini ortaya çıkarma ve geliştirmede, alanında uzman bir öğretmenin önemli rol oynadığını ortaya çıkarmaktır.
Anahtar kelimeler: Müziksel düşünme, müzik eğitimi, müzik öğretmeni, öğrenci, yaratıcılık.
Giriş
Müzik, insan yaşamının her evresinde yer alan, insanın özünü ve güzeli seslerle arayıp bulma ve ifade etme gereksinimidir (Uçan, A. 1997). Aynı zamanda, duygu ve düşüncelerin seslerle anlatıldığı, insanları ortak duygularda birleştiren din, dil, ırk, ülke ve gelenek gibi özelliklerin üstünde bütün insanların ortak malı ve evrensel dilidir.
Günümüzde, müzik eğitimi alanının hem içinde hem de dışında çok daha fazla bilgi ve yaratıcı düşünce kazanıyoruz. Çocukların artan müzik bilgisini yaratıcı şekilde uygulamaları için teşvik etmek müzik felsefesinin ve uygulamasının en önemli kısmıdır (Peter, W. 2001).
Her insan, bazı özelliklerle donanımlı bir organizma olarak, doğal (fiziksel, kimyasal, biyolojik), toplumsal ve kültürel öğelerden oluşan bir çevre içinde doğmakta; doğduğu çevredeki doğal, toplumsal ve kültürel öğelerle birlikte ve iç içe yaşamakta; çevresindeki öğelerle az ya da çok fakat sürekli bir etkileşim içinde bulunmaktadır. Bu etkileşim süreci içinde insan, toplumsallaşıp kültürlenerek gelişmektedir (Ertürk, S. 1972).
Doğduğu çevrede müzik ile etkileşim içinde olan insan, müzik ile ilgili olarak bir takım davranışlar kazanır. Dinleme, söyleme, çalma, yaratma, eleştirme, beğenme bu davranışlardan başlıcaları sayılabilir. Bu davranışlar kazanıldıkça birey, müzik ile ve müzik çevresiyle daha bilinçli bir etkileşim içine girer. Bu davranışlarla bağlantılı olarak müzikle uyuma, müzikle oynama, müzikle dinlenme, müzikle eğlenme, müzikle öğrenme, müzikle çalışma, müzikle kendini gerçekleştirme vb. çok yönlü davranış örüntüleri geliştirir (Uçan, A. 1997).
Müziğin insan yaşamındaki önemi, onun insan yaşamının değişik boyutlarındaki çok yönlü işlevlerinden kaynaklanır. Bu işlevler bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik ve eğitimsel olmak üzere beş grupta toplanır.
1– Müziğin bireysel işlevleri; bireyin dengeli ve doyumlu, sağlıklı ve başarılı, duyarlı ve mutlu olması için bilişsel, duyuşsal ve devinişsel yapıları üzerinde olumlu izler bırakan müziksel uyarılma ve tepkide bulunma biçimlerini kapsar.
2– Müziğin toplumsal işlevleri; bireyler, birey ile toplum, toplumsal kesimler ve toplumlar arasında tanışma, anlaşma, kaynaşma, dayanışma, paylaşma, yaklaşma, işbirliği, birleşme ve bütünleşme sağlanmasında müziğin oynadığı rolleri kapsar.
3– Müziğin kültürel işlevleri; kültürü arttırıcı, kültürel özellikleri taşıyıcı ve kuşaktan kuşağa aktarıcı, kültürler arası ilişkileri zenginleştirici müziksel birikim ve etkileri kapsar.
4– Müziğin ekonomik işlevleri; sanatsal öz korunmakla birlikte müzik alanında giderek belirginleşen, sunu–istem, üretim–dağıtım–tüketim ilişkilerinin ağır bastığı çalışma ve düzenlemeleri kapsar.
5– Müziğin eğitimsel işlevleri; bireysel, toplumsal, kültürel ve ekonomik işlevlerin düzenli, sağlıklı, etkili, verimli ve yararlı olması sağlamaya yönelik müziksel öğrenme–öğretme etkinliklerini ve bunlara ilişkin düzenlemeleri kapsar (Uçan, A. 1997).
Müzik Eğitimi
Müziğin iki eğitimsel işlevi vardır.
1– Müzik bir eğitim aracıdır: Müzik eğitimi değişik alan ve düzeylerde öğrenmeyi ve öğretmeyi kolaylaştıran ve sağlamlaştıran bir araçtır.
2– Müzik bir eğitim alanıdır: Müziğin insan yaşamındaki diğer işlevlerinin düzenli, etkili ve verimli olarak işlenebilmesi için insanları müzik yoluyla yetiştirmeleri yeterli olmamış; bunun yanında bazı insanların müzik alanının belirli dallarında yetiştirilmeleri zorunlu olmuştur. Böylece binlerce yıl önce ilkel büyücünün kişiliğinde toplandığı kabul edilen başlıca müziksel yetenekler zamanla birbirinden ayrılarak günümüze doğru ayrı birer müziksel uzmanlık dalı durumuna gelmiştir (Uçan, A. 1997).
Müzik eğitimi, temelde bir müziksel davranış kazandırma veya bir müziksel davranış değişikliği oluşturma sürecidir. Bu süreçte daha çok, eğitim gören bireyin, kendi müziksel yaşantısı temel alınır, bu temelden yola çıkılarak belirli amaçlar doğrultusunda planlı ve yöntemli bir yol izlenir ve bu yolla belirli hedeflere erişilir. Müzik eğitimi yoluyla birey ile çevresi, özellikle müziksel çevresi arasındaki iletişim ve etkileşimin daha sağlıklı, daha düzenli, daha etkili ve daha verimli olması beklenir.
Müziğin sıradan bilginin ötesinde yatan gizli bir dünyaya açılan penceresi vardır. Bu pencere öğretmen tarafından işaret edildiğinde çocuk bu pencereyi kendiliğinden aralayabilecek yaratıcı güce sahip olabilir (Cook, N. 1999).
Çocuğun Müziksel Gelişimi
Çocuğun müziksel gelişimi genellikle çocukluk döneminin ilk yıllarından itibaren kendini belli etmeye başlar. Bu olgu çocukta müziksel oluşum, gelişim, değişim ve biçimlenimin erkenden başladığını gösterir. Çocuklarda müziksel gelişim, diğer sanatsal gelişimlerden farklı bir nitelik gösterir. Müzik, sanat dalları arasında, yeteneğin çocukluk dönemindeyken kendini en çok belli ettiği sanat dalı olarak kabul edilebilir (Uçan, A. 1997).
Bebeklere ve çocuklara günde birkaç saat müzik dinletilmesi gerekmektedir. Bu tip eğitim, çocuğun çok kısa zamanda kollarını, bacaklarını, vücudunu neşeli ve ritmik bir şekilde hareket ettirmesini sağlayacaktır. Çocuk birkaç aylıkken yalnız müzik dinlemeyi becerebilir. Dinletilen müziği duyması yeterlidir. Çocuk büyüdükçe şarkı söylemesi ve dans etmesi için cesaretlendirilmelidir. Bunun için; müzik ile birlikte el çırpma, yürümeye başladıysa ellerinden tutarak döndürme, müzikle yalnız başına ve diğer çocuklarla dans etme, çocuğa şarkı söyletme veya beraberce şarkı söyleme yollarına başvurulabilir (Akkaş, S. 1993).
Bütün bu uygulamalar, çocuğun konuşma becerisini kazanmasına, dil ve hareket yeteneğini geliştirmesine de yardım eder. Ritmik hareketler ve dans kendiliğinden oluşur. Çocuğa; yüksek–alçak, hızlı ve yavaş sesler dinletilmeli ve bunlar arasındaki farka dikkat çekilmelidir. Ayrıca çocuğa çeşitli sesler çıkaracak materyaller verilmelidir. Çıngıraklar, tencere kapakları, tahta veya metal kaşıklar, vb.
Okul öncesi dönemde, özellikle anaokullarında bu eğitimin yaygınlaştırılması çok önemlidir ve tüm müzik eğitiminin ilk basamağı olmalıdır. Erken yaşlarda çocuğun müziğe olan ilgisi işlenmelidir. Okul öncesi müzik eğitiminin önemi; iyi, doğru ve zevkle müzik yapması, onlarda bazı müzikal becerilerin geliştirilmesi, şarkı söyleme ve enstrüman çalma gereksinimini ortaya çıkarması, onlara iyi bir kulak, ses eğitimi vererek müzik zevki ve güzel bir müziği anlama kabiliyeti yaratmasıdır. Bu eğitimin ana amacı ise; çocuklardaki yaratıcı gücü ortaya çıkarıp geliştirmelerine yardımcı olmaktır.
Çocukların sesler yoluyla algılama yeteneklerini geliştirmek, algıladıkları sesleri çözümlemelerini sağlamak ve bunu yaşayışlarına katmak, çözümledikleri müziği, hareket, mimik, söz, çizgi ve ses ile anlatmalarını sağlamak, müzik dinleme yeteneğini işlemek, alışkanlığını geliştirmek, dikkati arttırmak, yaratıcılığı geliştirmek, tek ve toplulukla müzik yaptırarak toplumsal davranışlar edinmesini sağlamak, eleştirici bir beğeni geliştirmek, müzik yoluyla kendini, çevredeki insanları, doğayı tanımasını ve yorumlamasını sağlamak, yerel, ulusal ve evrensel çocuk müziği ile ulusal kültürünü ve geleneklerini tanımasını sağlamak, kulak, ses ve çalgı eğitimi ile genel ve özel müzik yeteneğini keşfetmek, ortaya çıkarmak ve işlemek, müzik eğitiminin diğer amaçlarıdır.
Çocuklarda ilk müzik eğitimi "ritm" çalışmasıyla başlar. Burada ritm çalışmalarına verilecek örnek bir sınıfta öğretmen ve öğrenciler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Araştırmacının katıldığı dört derste öğretim elemanı sırasıyla (dersin başında) şu etkinlikleri yapıyor (Akbulut, Y. 1997)*
1– Önce ellerini eşit ritmik aralıklarla dört kez vuruyor ve sınıfın tekrar etmesini istiyor.
2– Sonra sağ ve sol ellerinin parmaklarını eşit ritmik aralıklarla dört kez şıklatıyor ve sınıfın tekrar etmesini istiyor.
3– Öğretim elemanı bu aşamada daha önce yaptığı dört kez el vurma ve dört kez parmak şıklatma hareketlerini farklı şekillerde dört kez ard arda yapıyor ve öğrencilerden tekrarlamalarını istiyor.
4– Daha önce yapmış olduğu el vurma ve parmak şıklatma hareketlerine dizlerine dört kez vurmayı ekliyor. Bu üç hareketi farklı şekillerde yapıyor ve sınıfın tekrarlamasını istiyor.
5– Bu kez ayağını dört kez zemine vuruyor. Daha önce yapmış olduğu üç farklı hareketin farklı şekillerini göstererek sınıfın yapmasını istiyor. Örneğin, el vurmaya E, parmak şıklatmaya P, diz vurmaya D, ayak vurmaya A diyelim.
EPDA – EEEP – PEEE – DDEE – ADPE gibi. Bu son aşamada öğretmen çok daha dikkat isteyen ve oldukça ilginç bir uygulamaya geçiyor.
Kendisi daha önce yaptığı herhangi bir hareketi dört kez yapıp bir başka harekete geçerken öğrencilerden kendisinin yaptığı ilk hareketi yapmalarını ve kendini takip etmelerini istiyor.
Sonuç olarak, öğrenciler bir hareketi yaparken bir sonraki yapacakları hareketi de gözlemek durumunda kalıyorlar. Aynı anda öğretmen başka, öğrenciler başka hareketi yapıyorlar.
Müziğin en önemli öğelerinden "ritm" kavramının, eğitim–öğretim etkinliklerinin en temel gereklerinden "motivasyon", "dikkati bir noktada toplama ve devam ettirme" gibi pek çok davranışın bir arada verildiği ortaya çıkıyor.
Müziğin çocuğun gelişiminde önemli işlevler gördüğü alanlardan birisi de "dil"dir. Bunun için hareketle birleştirilip bütünleştirilen dört aşamalı bir "dil öğrenme" süreci geliştirilmiştir. Bu süreçte çocuğa öğretilecek herhangi bir kelime, sözgelimi bu kelime vücudumuzun belli bir bölgesi olan "baş" kelimesi olsun. Önce eşit ritmik aralıklarla dört kez söylenir.
Baş –Baş –Baş –Baş
"Baş" kelimesi dört kez söylenirken iki elle dört kez başa vurulur. Müzik bu aşamada devreye girer. "Baş" kelimesi içten dört kez söylenirken eller aynı anda dört kez başa vurur.
Söyle – Söyle ve yap – Fısılda ve yap – Düşün ve yap
Çocuğa komut vererek iki elini aynı anda bir vücut bölgesine götürmesini sağlıyorsunuz.
Sözgelimi "baş" dediğimiz anda çocuklar iki ellerini başlarına götürüyor veya "omuz" dediğimiz zaman ellerini omuzlarına götürüyorlar. "Baş – Omuz" dediğimiz anda ise bir elini başına götürürken, diğer elini omzuna götürüyor. Veya "Kulak – Burun" dediğimiz zaman çocuk aynı anda elinin birini kulağına götürürken diğerini burnuna götürüyor.
Bu çalışmayı izleyen ve uygulayan kişi, bu hareketlerin gerek organlar arasında koordineyi sağlama ve gerekse zekanın pratikleşmesi açısından son derece yararlı olduğunu belirtiyor.
Müzikte Yaratıcı Düşünme
Müzikte yaratıcı düşünmeyi gerçekleştirmek öğretmene düşmektedir. Öğretmen, çocukları eğitirken onları yaratıcı düşünceye odaklamak yerine, çocukların yaratılışında var olan müzikte yaratıcı düşünebilme yeteneğini besleyerek geliştirmelidir. Örneğin, sınıfta huzuru bozan bir öğrenci en yaratıcı öğrencilerden biri olabilir. Öğretmen bununla nasıl başa çıkabilir?
Her şeyden önce, yaramaz öğrencinin yaratıcı potansiyelinin farkında olmak öğretmenin öğrenciye karşı davranışını değiştirir ki bundan sonra öğrenci de kendini başka türlü görmeye başlar. Kendine güvenen yaramaz öğrenci daha olumlu ve üretken olur. Öğretmenin vereceği müzik ödevleri çocuklarda var olan yaratıcı potansiyeli ortaya çıkaracaktır (Hickey, Maud–Peter, W. 2001).
Öğretmen, çocuğun doğaçlama yapmasına izin vermelidir. Doğaçlama sadece enstrüman ile yapılmaz. Çocuğun kendi kendine bir ezgi mırıldanması ve bu ezginin ritmine göre dans etmesi de bir doğaçlama olabilir. Doğaçlama yapması için cesaretlendirilen çocuk, yaratıcı gücü ortaya çıkararak müziksel düşünmeyi geliştirebilir (Bailey, D. 2001).
Müzikte yaratıcı düşüncenin "Webster Modeli" vardır. "Webster Modeli"nin merkezinde dört basamaklı yaratıcı işlemi vardır. Bu ilk olarak Graham Wallas tarafından keşfedilmiştir. Bunlar; hazırlık – kuluçka dönemi – aydınlanma ve doğruluğunu kanıtlamadır.
Hazırlık Dönemi: Bu aşamada yaratıcı şahıs, yaratacağı ürün için düşünmeye, malzeme ve fikir toplamaya başlar. Alternatif olarak o noktada, üzerinde çalışacağı yaratıcı bir problem düşünmeye ve kendine sorular sormaya başlar. Ben ne bestelemek istiyorum? Hangi çalgıları kullanmalıyım? gibi.
Kuluçka Dönemi: Bu safha, genellikle bir insan yaratıcı problemden biraz uzaklaştıkça başlar ki bu safha beynin görevini yerine getirmesi için önemli bir süreçtir. Hatta yaratıcı planlara verilecek faal bir düşünce olmadığı zamanlar bile bu safhada düşünceler birbiriyle yoğrulur ve bilinçaltında değerlendirilir. Müzik öğretim terimleriyle düşünme zamanı desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Öğretmenler öğrencilerinin, bazen kısa aralıklarla yaratıcı ödevlerinden uzaklaşabilmeleri için fırsatlar sağlamalıdırlar ve ödevlerini tekrar gözden geçirip geliştirebilmeleri için yardımcı olmalıdırlar.
Aydınlanma Dönemi: Bu büyük bir fikri sık sık "aman, hey, vay…!" diye ifade ettiğimiz andır ki büyük bir fikir aniden aklımıza gelir ve şahane bir melodi aniden zihnimize giriverir. Müzik yazıya dökülebilsin ki (el yazısı, kitap, bilgisayar, vb.) öğrencileri çoğu kez şaşırtan müziksel düşüncelerin izini sürebilsinler.
Doğruluğunu Kanıtlama Dönemi: Yaratıcı düşüncenin son safhasında, bir kişi fikirlerini bir araya getirir ve yaratıcı bir ürün meydana getirmeye çalışır. Bir besteci için bu son dokunuşları yapmaktır. Eser üzerinde işlemelerin yapılması ve bestenin ilk kez baştan sona duyulmasıdır. İster tüm bir orkestra tarafından çalınsın, ister sınıftaki öğrenciler tarafından bütün çalgılar kullanılarak, isterse de tek bir elektro piyano kullanılarak.
Yaratıcı ürünün tamlığını kanıtladıktan sonra tekrar yaratıcı düşünceye başlamak için yaratıcı ürünün tekrar gözden geçirilip, düzeltilmesi ve mükemmelleştirilmesi için fırsat verilmesi gereklidir. Genç öğrenciler, çoğu kez olgunlaşmadan kanıtlama safhasına ulaşırlar. Tekrar gözden geçirmeyi, düzeltmeyi ve proje üzerinde çalışmayı kabul etmek istemezler. Müzik öğretmeninin, müziksel büyümeyi dikkatli ve düşünceli yaklaşımlarla cesaretlendirmesi gerekir (Hickey, Maud–Peter, W.2001).
Sonuç
Çocukların yaratılışında var olan müzikte yaratıcı düşünebilme yeteneğini ancak alanında uzman bir öğretmen ortaya çıkarabilir.
Çocukların müziksel yeteneğini geliştirirken, onları yaratıcı düşünmeye odaklamak yerine yaratılışlarında var olan düşünebilme yeteneğini ortaya çıkarmak ve beslemek daha iyi olacaktır. Öğretmen, çocukların enerjisini daha yaratıcı yönde kullanırsa, doğal olarak çocuklarda var olan yaratıcı potansiyeli de ortaya çıkarabilir.
Öğretmen, çocuklardaki müziksel büyümeyi geliştirirken dikkatli ve düşünceli yaklaşımlarla onları yapmış oldukları ve yapacakları çalışmalar konusunda cesaretlendirmelidir.
Müzik gerçek bir güçtür ve mutlaka çocukların eğitiminde kullanılmalıdır (Yıldız, G. 2002).
Kaynakça
Akbulut, Y.: "Müziğin Okul Öncesi Eğitimde Kullanımı", Öğretmen Eğitim Semineri
Akkaş, S.: "Okul Öncesi Eğitimde Müzik", Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi, Ankara (1993)
Ayparlar, F.: "Müzik Eğitiminin Yapılanmasında Sınıf Öğretmeninin Rolü", Üçüncü Ulusal Sınıf Öğretmenliği Sempozyumu Bildirileri, Ç.Ü. Eğitim Fakültesi, Balcalı, Adana. (1997)
Bailey. D.: "Doğaçlama", Pan Yayıncılık İstanbul (2001)
Cook, N.: "Müziğin ABC'si", Kabalcı Yayınevi İstanbul (1999)
Ertürk, S.: "Eğitimde Program Geliştirme", Yelkentepe Yayınları • Ankara (1982)
Hickey, Maud; Webster, Peter: "Creative Thinking in Music", Music Educatous Journal, Vol.88, No:1, p19 (2001)
Uçan, A.: "İnsan ve Müzik, İnsan ve Sanat Eğitimi", Müzik Ansiklopedisi Yayınları Ankara (1994)
Uçan, A.: "Müzik Eğitimi • Temel Kavramlar - İlkeler - Yaklaşımlar", Müzik Ansiklopedisi Yayınları • Ankara (1997)
Ürfioğlu, A.: "Bebeklik ve Okulöncesi Dönemde Müziğin Gelişimi ve Eğitimi", Ya-Pa Yayınları, Ankara
Yıldız, G.: "İlköğretimde Müzik Öğretimi", Anı Yayıncılık • Ankara (2002)
______________________________________
* Selçuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Sınıf Öğretmenliği ABD Başkanı